20. Bölüm

14 5 0
                                    

Kafamda milyonlarca soru vardı, hiçbirine cevap bulamadığım ama.

Bir insan kafasının içindeki düşüncelerle boğuşmaya, savaşmaya başladığı zaman dünya duruyor sanki. O an başka bir şeye odaklanamıyor insan aklındaki sorular o kadarından ibaret oluyor anlamsızca. "Neden?" diyor, "niye?" diyor, "nasıl ya?" diyor ama hepsini yanıtsız bırakmaya zorunlu kalıyor.

"Kayra öyle ya da böyle ama uf inan bilmiyorum!"

"Işıl, git buluş babanla anlatsın sana olan biteni. Bu kızın bir anda sana böyle ulaşması akla, mantığa sığmıyor!"

"Belki o adamın söyleyecekleri bu konu dışında, konudan bağımsız yani nereden biliyoruz ki söyleyeceklerinin ne hakkında olduğunu."

"Evet, haklısın bilemiyoruz ama benim içime doğuyor bu kadının babanla alakası var."

Kayra'nın hisleri genelde yanıltmazdı bizi. En azından istisnalar haricinde. Fakat istisnalar kaideyi bozmuyordu. Bu yüzden haklılık payı vardı ama ben olsun istemiyordum.
O adamın bu gizli numara hattındaki kadınla olan ilgisi beni normal şartlarda ilgilendirmezdi fakat şimdi zamanlamaları gerçekten harikaydı.

"Peki, madem öyle buluşmayı gerçekleştireceğim."

"Tamamdır."

Madem bu buluşma olacaktı, öyleyse zaman kaybetmenin anlamı yoktu, bir an önce halledilmeli ve bitmeliydi.
Ancak ben kendimi nedendir bilinmez fazla yorgun hissediyordum. Zihin yorgunluğum bedenime de yansımış olabilirdi, bilemiyorum ama emin olduğum tek bir şey vardı o da uyumamın gerektiği.

"Kayra ben kendimi yorgun hissediuorum. Biraz uyuyacağım daha sonra da babamı arayıp buluşacağım."

"Tamam kanka nasıl istersen."

Yerimden kalkmaya dahi dermanım kalmadığından olduğum yere kıvrıldım. Ne zaman uykuya daldığım bilinmez ama ben hemen daldığımı düşünüyordum.

~2 saat sonra~

"Sen gittin ya sen, beni arkanda yapayalnız bırakıp gittin sen. Bekledim seni gelmedin halen de bekliyorum ama en olmadık zamanda şimdi mi Barın şimdi mi? Defol!"

"Işıl, kendine gel. Işıl, uyansana!"

Kendime geldiğimde korku filmi izlerken terlersiniz ya o misal terlemiştim.

"Ka-Kayra..."

"Kuşum, iyi misin?"

"Ha-hayır, değilim."

İyi değildim. Barın'ın rüyalarımda da olsa bir şekilde zihnime düşmesi çok canımı yakıyordu. Dayanamıyordum artık, onun nerede, ne yaptığını bilememek zoruma gidiyordu. Ben onun attığı adımları merak ediyordum halen olduğu gibi, oysa şimdi... Şimdi tamamen bitmişlikti...

"Barın mı?"

Anlamıştı. Kayra'dan başka beni anlayan yoktu zaten. Ben öyle düşünmüyordum çünkü gerçekten öyleydi.
Kayra'nın başına bu tür durumlar gelmedi ama en iyi o anlıyordu. Hatta dediğim gibi tekti o. Garipti.

"Evet. Barın rüyalarımda da zihnimde."

Sonra odayı bir sessizlik kapladı. Ne Kayra konuştu, ne de ben. Sanki konuşsak odadaki sessizliğin de canı yanacaktı. Sanki o yüzden susuyorduk ikimiz de...
Oysa sebep bu falan değildi. Kayra konuşmaya başlasa ben anlatacağım kemdimi tutamayıp, ben anlatırsam gözyaşlarım da geçecekti kendinden. Sustuk biz de işte...
Boş boş baktık odaya.
Ben rüyamı düşündüm.

Barın bana doğru geliyordu uzaklardan. Koşarak geliyordu, ben duruyordum olduğum yerde. Sonra mesafaler azalıyordu ve bir süre sonra mesafe kalmıyordu. Barın sımsıkı sarılıyordu bana. Nefesini, ellerini hissediyordum saçlarımda.

"Seni nasıl özledim bir bilsen..." diyordu bana.

Ben ağlıyordum acizcesine. Aslınds gerçekten acizdim. Barın'dan nefret ediyordum doğru ama şu an bedenimi ayıramıyordum onun bedeninden, onun kollarından.

"Neden... neden, nereye kayboldun birden?"

"Zorundaydım canımın içi, zorundaydım."

Ne demekti bu zorundalık?
Ben mi saftım, aklıma ya da yüreğime mi ters düşüyordu bu kavram?

"Anlat Barın, anlat ben de bileyim." dedim yaşlarımla gelen hıçkırıklar eşliğinde, titreyen sesimle.

Sesindeki tınıyla cevap verdi bana.

"Anlatırsam senin de canın yanar ve ben buna razı olamam." dedi.

Alışmıştım ki ben buna. Benim canım yanardı ve ben alışırdım buna her defasında. Hayatın veya benim kanunum buydu galiba.

"Ama..." dememe fırsat vermedi.
Tamamlatmadı bana cümlemi.
İşaret parmağını bastırdı dudaklarıma.

"Şşşt!" dedi sonra.
Farkında olmadan yaşlarımı da sildi işaret parmağını dudağımdan çekip.

"Susalım, yaramızda kalsın." dedi

Sonra bağırdım ben buna her şeyi dedim aklıma gelen. Kustum tüm nefretimi ama yetinmedim, bitmedi.

"Geçecek Kuşu'm bu da geçecek."

"Geçmiyor Kayra'm geçmiyor. Geçti dediğim anda yeni bir şey başlıyor, bitmiyor bu lanet durumlar, bitmiyor!"

Ağladığımı hissedebiliyordum, tuzlu bir su tadı almamdan.

"İstersen babanla bugün buluşma?"

"Hayır, bugün buluşacağım ve bugün bitecek!"

Lafımın üzerine aradım o adamı. Yeri ve zamanı öğrenerek kapattım telefonu. Gidecektim bugün, bitecekti bu iş, kararlıydım.

"Asıl oyun şimdi başlıyor Işıl. Bu işten korkmuyor da değilim açıkcası!"

"Kaçış yok!"

BÖLÜM SONU

Yıldız yağdırmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Desteklerinizi bekliyor olacağız.
Sizleri seviyoruz.

Bu satıra hikayemizi beğeneceğini düşündüğünüz kankalarınızı etiketleyin.

VE UMUDUN SON KIRINTILARI SIRRIMIZ
(Bu satıra bizim için önemli olan 🍭 emojisini koyalım.)

-İclal&Sena

Umudun Son Kırıntıları #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin