21. Bölüm

13 4 0
                                    

Babamla buluşmamın bana neler getireceği bilinmezdi aslında ama ben bu riske sanki dünden beri hazırmış gibiydim.

Mekan ve saati öğrenerek hazırlanmaya gittim. Şayet üzerimdeki bu kıyafetler dışarı çıkmak için hiç de uygun değildi bana göre.
Ben ayaklanınca Kayra konuşma gereksinimi duydu.

"Hemen mi gidiyorsun?"

"Yok, hayır önce üzerimi değiştireceğim sonra çıkacağım."

"Tamam"

Odama gidip en rahat kıyafetlerimi aldıktan sonra banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Çünkü abartmıyorum gerçekten yorgunluktan dolayı hastalıklı gibi görünüyordum. Zihin yorgunluğum bedenime de bulaşmıştı cidden.

Banyodan 5 dakika içerisinde çıkıp Kayra'nın yanına ilerledim.

"Hazırsın."

"Evet."

Şu an modumda olsam, enerjim yerinde olsa 'ciddi olamazsın, gerçekten hazır mıyım şu an' türünde şeyler yapabilirdim fakat dedim ya iyi değilim.

"Güzel hadi çıkalım!"

"-lım?"

Beraber gideceğimizi düşünüyordu Kayra fakat ben buna nedensizce razı olmayacak gözüküyordum.

"Beraber gitmiyor muyuz?"

"O niye?"

"Ne demek niye? Yalnız gidecek değilsin Işıl!"

"Hayır anlamıyorum. Neden yalnız gidemiyorum? Neden yani?"

Ne oluyordu bana?
Şu an ne yapıyordum ben?
Kayra'ya neden durduk yere bu sertliği gösteriyordum?
Kayra idi ya o Kayra! Beni tek anlayandı, her şeyime yetişen, her hâlimi bilendi. Ve ben şimdi...

"Kanka saçmaladın iyice. Beraber gideceğiz. Nokta!"

"Tamam"

Sonunda kabullenmiştim ya harikaydı. Yoksa tek gerçek dostumla yeniden kavga edecektim.

Kayra ile kapıdan çıktık. Merdivenlerden hızlı inerek dışarıya çıktığımızda derin bir "oh" çektim. Evin o buğul buğul havasından sonra iyi gelmişti doğrusu.

"Kanka bir şey soracağım?"

"Sor."

Yine kim bilir bu zeki kankamın aklına ne gelmişti!?

"Sen eşyalarını toparladın, bir bazı kıyafetlerin kaldı dolapta."

"Ee?"

"Annene de haber verdin gideceğine dair."

"Verdim, evet. Ee?"

"Ama halen şu uğraştığımız şey... Ne bileyim ya işte!"

Çok gerekli bir soruydu zaten bu şu an için.

"Merak etme aklımda döneceğim. Şu iş bir bitsin ilk işim o olacak hatta."

"Peki."

Yoldan geçen bir taksiyi çevirerek Kayra öne, ben arkaya oturduk ve zamanın geçmesini bekledik sessizce.

Taksinin durmasıyla hayallerimden ve gökyüzünün kendini büyüleyici harikalığından kurtuldum.

"Ne kadar tuttu abi?"

Kayra taksimetre fiyatını ödedikten sonra indik taksiden. Sonra taksi hızlıca uzaklaştı yanımızdan.

"Kendini hazır hissediyor musun? Eğer bak hissetmiyor-"

Bu sözün devamına gerek bile yoktu.

"Açık konuşacağım. Kendimi hazır hiç hissetmiyorum ama bu işin sırlarını şimdi çözmezsek ne sen ne de ben asla rahat edemeyeceğiz. Bu daha önemli bence!"

"Haklısın."

Kayra ile sol köşeden dönünce babamın bahsettiği cafe hemen çıktı karşımıza.

"Kanka baban orda arkası dönük olarak oturuyor."

"Gördüm."

"Şimdi baban beni görmediğine göre ben cafenin içerisine oturacağım, sizi net gören bir masada."

"Niye?"

Sanki ajan oluyordu kendisi. Neydi bu özgüven öyle?
İstemsizce gülümsedim.

"Gülme. Öyle olması gerek işte."

"Peki, Sayın Bay Dedektif."

Sonra Kayra ile kahkaha sayılmayacak derecede güldük.

Babamın oturduğu masaya oturduğumda babam tebessüm etti.

"Hoş geldin." dedi.

Neyin sevecenliğiydi bu? Sanki ortada aile bağı bırakmıştı. Yakında resmi babam da olmayacaktı. Gerçekten neyin yapmacık edalarıydı bu?
Cevap vermek yerine Kayra'yı aradı gözlerim. O beni, ben onu... Gayet net görebiliyorduk birbirimizi.
Kayra'nın gelmesi gerçekten çok iyi olmuştu. Orada bulunması, şu an yaptığı gibi destek verircesine gülümsemesi kendimi iyi hissettirdi, biraz da olsa güç veriyordu galiba bana.

"Dinliyorum." dedim sert edalarımla.

"Kızım bak şim-"

Kızım mı? Ya sabır!

"Baştan uyarıyorum kelimelerine dikkat et yoksa kalkar giderim."

"Tamam sakin ol lütfen."

Tekrardan yineledim sözümü. "Dinliyorum!"

"Şöyle ki yani tahmin ettiğim kadarı ile yıllar öncesinden bana düşmanlık besleyen bir kız vardı. Kız diyorum çünkü o zamanlar küçüktü. Tahminimce de senden sadece 5-6 yaş falan büyük diye düşünüyorum."

"Evet?"

Babam söze giremeden siyah bir minibüs hızlıca gelerek cafeye ateş açmaya başladı. Ben ne olduğunu anlamadan babam hemen kendini yere attı. Ben halen orada mal gibi oturuyordum.
Kim olduklarından bir haber olduğum kişiler ise insanları umursamadan kurşun yağdırmaya devam ediyordu.
Kayra benim mal gibi dikildiğimi gördüğü için koşarak bana gelmeye çalıştı fakat o sırada bacağından yara aldı.

"Kayraaaaaaaaa!"

"İyiyim sorun yok kendini koru hemen!" dedi Kayra.

Fakat ben onu dinleyemezdim ve dinlemedim de. Koşmaya başladım ona doğru. Sonra babam ayaklandı üzerime çullandı beni korurcasına.
Sonra... Sonrası felaket. Babam sırtından 3 kurşun yemişti.

"Baba?"

Büyükler bağırıyordu, çığlık atıyorlardı. Küçük çocuklar ağlıyordu. Birileri "polisi, ambulansı arayın" diye feryat ediyordu.

Ben... ben ne yapıyordum?
Ben ağlıyordum.
Babam gözümün önünde can vermek üzereydi. Dostum ise yara almıştı.
Ben hiç iyi değildim. Bağırmaya da mecalim yoktu, ambulansı aramaya da. Bitmişliğin simgesi oluyordum yavaş yavaş.

Sonra babamdan bir ses yükseldi.

"Işıl?"

Zoraki çıkıyordu sesi. Her şey zorakiydi.

"Baba yalvarırım sakın gitme. Ne olmuşsa olsun ama sakın gitme. Lütfen... Beni çaresiz bırakma ne olursun..."

BÖLÜM SONU

Yıldız yağdırmayı ve yorum yapmayı unutmayın.

Desteklerinizi bekliyor olacağız.
Sizleri seviyoruz.

Bu satıra hikayemizi beğeneceğini düşündüğünüz kankalarınızı etiketleyin.

VE UMUDUN SON KIRINTILARI SIRRIMIZ
(Bu satıra bizim için önemli olan 🍭 emojisini koyalım.)

-İclal&Sena

Umudun Son Kırıntıları #ilmelistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin