İyi okumalar..
Flashback devam
Gitti.
Ve bende bittim.
Etrafı net bir şekilde görmeyi elimden alan dolu gözlerimle arkamı korkutucu bir sessizlikle döndüm. Herkes şok olmuş bir şekilde bakıyordu. Göz kapaklarımın kapanmaya başladığını bacaklarımın titremekten işlevini yerine getiremeyip yavaşça kendimi bıraktım.
Ama bayılmadım. Bayılmak istedim. Ama yapamadım. Sadece gözlerim karardı. Kafamı iki yana salladım. Sonra hızlıca ayağı kalktım. Koştum. Arkamdan bağırmalarını umursamadan. Koştum. Arabayı sürmeye başladığını görünce koşarak peşinden gittim. " Stiles, bekle. Ne olursun? Ben hiçbir şey yapmadım. Stileeeesss! Beni dinle ne olur? Bu halinle araba kullanma. Stiles in arabadan konuşalım nolur?!"diye haykırıyordum. Ciğerlerim çoktan iflas bayrağını çekmişti. Ama vazgeçemezdim. Onu kaybedemezdim.
Tüm hayatım boyunca galiba ilk defa bu kadar hızlı koşuyorum. Onu kaybedemem. Hayır. Onsuz olmaz. Asla. Onsuz bir yaşamı kabul etmiyorum da. Edemem de. Biz belki bir elmanın iki yarısı değildik ama, birimiz olmazsa diğerimiz yarım kalmazdı. Kendini yitirirdi. Ve ben kendimi yitirmemek için koşmuyordum onun peşinden. Ben o yitirmesin diye koşuyordum peşinden. Onsuz olmak istemiyordum. Kalbim onda kalmışken nasıl yaşayabilirdim. Atmayan bir kalp istemiyordum. Atan bir kalpte istemiyordum. Onla olsun da atmasın istiyordum. Atmasın. Ziyanı yok. Gerçi onun yanındayken atmazsa şaşardım asıl. Nefesim kesik kesik bile değildi. Almıyordum nefes. Ama gözyaşlarım. Onların akmasını hem istiyordum. Hem de zaten istesemde karşı koyamazdım. Bunun farkımda olduğum için silmeye bile zahmet etmiyordum. Şu an her şeyi unutmuştum. Çünkü o yoktu. O zaman bende yoktum. " Stileeesss. Bekle. Sen yokken yaşamamı benden bekleme! Sen yokken benim olmamı bekleme! Belki bencilce ama, sen de bensiz olma. Stileeeess! Beni sensiz bırakma n'olur?!" . Galiba az önce dünyanın en acınası sözünü söylemiştim. En çaresizini. En korkak olanını. Ama onsuz olmasındı. Böyle olmazdı. En azından, bu kadar bencil olmamalıydı. Ya da bunların hepsi benim bencilliğimdendi.
" Gitme, n'olur? Kal yanımda. Gitme, gitme Stiles. Gitmeeeee!!" diye haykırıyor, bir yandan da ağlıyordum. Kalbimin acısı akciğerlerimin acısını hissizleştirmişti ve ben ona ne kadar yakınsam o kadar çok sızlıyordu. Ama umrumda değildi. Zaten sızlaması gerekiyorsa onunla sızlaması gerekiyordu. Onun yanındayken sızlıyorsa, sızlasındı. Umrumda değildi. Ben her şeyimi, her hissimi onunla yaşamak istiyordum. O acıtsa bile yine onun yanında ağlamak istiyorum. Onun acısını o kapatsın isyordum. Gitmesindi.
Yeterince uzaklaştığında durdum. İşte o an ki öksürük krizimi durduramadım. Duygu patlaması yaşıyordum. Kendmi öldürmek istiyordum. Galiba hastalığımın dönüm noktasına gelmiştim. Hayatımın da. Bunu anladığımda kendimi süzülerek yere attım. Ve bir arabanın gelip beni ezmesini bekledim. Ve gözlerimi kapattım. Enson duyduğum ses hiç beklemediğim birinin sesiydi...
Aiden'ın sesiydi.*****
Scott
Lydia bizi dinlemeden çıkmıştı. Ben olsam benimde umrumda olmazdı. Kendimi onun yerine koyamıyordum. Dayanamazdım. Ben dayanamıyorsam... Bir dakika.. Ben dayanamıyorsam Lydia intihar bile ederdi.
Hemen cebimden telefonumu çıkarıp annemi aradım. O sıra da Allison " Ne oldu?" diye sordu. Kafamı ona çevirerek " Kendini onun yerine koysana. Dayanabilir miydin?" diye sordum.
Kafasını iki yana sallayınca cevap verdim. " Biz dayanamıyorsak, o-" sözümü Deaton kesip devam ettirdi "O intihar eder." dedi. Kafamı onaylayıp devam ettim " Bu yüzden annemi arıyorum. Bu gece nöbette. Eğer o gelirse biz ehaber versin diye." dedim açıklayarak.
O sırada telefon kapandı. Ve annem aramaya başladı. Hemen telefonu açtım " Anne uzatmayacağım. Lydia eğer oraya ambulansla getirilirse hemen bizi ara olur mu? "dedim.
Annemden cevap gelmedi. Sonra ben" Anne? " diye sordum.
- O sırada Lydia sedyeyle Melissa'nın önünden geçiyor-
" Scott. Lydia az önce önümden bir sedyeyle geçti. Buraya gelin. Ben kapatıyorum onunla ben ilgileneceğim. " dedi. Ve kapattı.
Hemen çocuklara döndüm." Hastahaneye gidiyoruz. Lydia sedyeyle oraya getirilmiş." dedim.
Dışarı çıktığımızda gördüğümüz hava durumu hiç hoş değildi. Her her sisti. Bir metre ötemi göremiyordum. O yüzden arabayı biraz zor bulduk. Hemen binip hastahaneye gittik. Zor bela.
*****
Hastahaneye gelmiştik. Hemen aşağı indik. Ve koşarak hastahaneye girdim. Hiçbir şey umrumda değildi. Allison, Isaac ve Malia'nın da öyle, insanlara çarparak ilerliyorduk. Merdivenlerden o kadar hızlı koştuk ki 3 katı hemen çıkmıştık. Ameliyathaneye geldik. Annemi görünce koşarak yanına gittim.
" Anne, anne. Ne olusun? O iyi de. Yalvarırım." dedim çökmüşçe. Bana bakarak " Akciğerleri galiba koşmaktan dolayı uzun zaman boyunca oksijen almamış. Sonra kısa süreli kalbi durmuş ve bayılmış. Sonra Aiden diye bir çocuk onu buraya getirdi. Ve hemen ameliyata aldık. Şu an ameliyatta ve bende ameliyata giriyorum. Son durumu bildiriceğim size. " dedi ve ameliyathaneye girdi. Bizde yer çöküp beklemeye başladık. Merak ettiğim Aiden denen çocuk o saatte orada ne yapıyormuş? Ama şu an bu soruyu cevaplayamayacak kadar yorgun, üzgün ve çökmüştüm. Onun kalbinin işlevini yitirdiği aklıma gelince derin bir iç çekmiştim. Onu yeni bulmuşken kaybedemezdim. Kardeşimi yeni bulmuşken, ölümünü izleyemezdim. Ama elimden de bir şey gelmiyordu. Bu düşünceyle elimi duvara geçirdim. Biraz içeri çökmüştü. Allison koşarak bana sarıldı. Onu kucağıma aldığımda bacaklarını belime sardı ve kafasını omzuma gömüp ağlamaya başladı. Bende ağlıyordum. İkimizde hıçkırarak ağlıyorduk. Neredeydi o güçlü görüntümüz? Neredeydi bizi toplayan Lydia? O olmadığı için toparlanamamıştık. Kendimize gelememiştik. Yıkıldık. Çöktük. Ve eğer o ölürse bir daha toparlanamamaktan korkuyordum. O yeni bulduğum kardeşimi kaybetmeye korkuyordum. Hem de deli gibi.
Allison üstümden inip dizime uzandı. Saçlarıyla oynuyordum. O da donuk ve kırmızı gözleriyşe karşı duvara bakıyordu. Kafamı duvara yaslayıp hafif yukarı kaldırdım. Sonra geri indirip telefonumla Stiles'ı aradım. Açmadı. Ama biliyorum. Eğer bunların olduğunu bilseydi. Ve bizden çok sonra öğrenseydi bile, bizden önce gelirdi.
*****
Ee.. Burada bitirmem kaçıncı seviye? Hem Stydia yaptım. Hem de yapmadım. Şahsen ota boka ağladığım için yazarken ağladım. Bazen sakinleşmek için kalkıp su içtim. Ne zorluklarla bitirdim bilemezsiniz. Yazım yanlışları için özür dilerim. Solak bir insanım ama sağlak olarak alıştırıldım. Bu yüzden de sürekli yanlış yazıyorum. Neyse, sorular;
1- Sizce Stiles neye bu kadar kızgın?
2- Aiden'ın Lydia'yı bulması şans eseri mi sizce?
3- Lydia ölücek mi? Ne olacak yani?
4- Eğer gerçekten Stiles Lydia'nın kalbinin durduğunu ve şu an ameliyatya olduğunu öğrenseydi, gelir miydi?
5-Stiles nereye gidiyordu?
Benim sorularım bu kadardı. Eğer sizin sorularınız varsa sorabilirsiniz. Ne olur tepkinizi belirtin ve beni eleştirin. Her yorumu cevaplamaya çalışacağım.
Bu arada; Unutmadan söyliyeyim dedim. Ne olursunuz internetinizi biraz harcayıp oy verin. Hikayeyi beğendiyseniz de arkadaşlarınıza falan söyleyin. Diğer bölüm okunma sayım 300 tane artmayana kadar da atmayacağım. Bir hafta değil. Eğer erkenden okunursa erken gelir. Bu sadece bu bölüme özel ama bu. Eğer diğer bölümde de 1 hafta içinde 300 tane daha okunma eklenirse erken atarım. Ama bir hafta dolunca mutlaka atarım. Ayrıca bu bölümüm biraz kısa geldi bu yüzden üzgünüm. Ama gelecek bölüm bir sürü şey olacak.
Hoşçakalın;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden (STYDİA)
FanfictionBirbirini unutan iki eski aşık tekrar aşık olabilecek mi? Okuyarak görün. Stiles Lydia için yaşarken, Lydia Stiles için ölürdü... Aşk hafızaların önüne geçebilir mi?