Birbirini unutan iki eski aşık tekrar aşık olabilecek mi?
Okuyarak görün.
Stiles Lydia için yaşarken,
Lydia Stiles için ölürdü...
Aşk hafızaların önüne geçebilir mi?
Uyandığımda gözlerinin içi parlayan ve gözleriyle burnu kızarmış olan bir Stiles gördüm. Hayır, hayır bu bir parıltı değildi. Bu acıydı. Ağladığının belirtisiydi.
Ona meraklı bir şekilde bakıp " Ne oldu?" diye sordum. Ve o bana "Lydia, ölüyordun. Benim yüzümden. Sırf sana böyle söyleyip o sesleri duymanı engellediğim için, ölüyordun." dedi.
Doğrulup "Stiles lütfen böyle-" cümlemi tamamlayamadım çünkü sözümü kesti. "Lydia, Deaton bizi çağırıyor. Gerçi biz ne olduğunu biliyoruz ama, sen bir telefon görüşmesiyle bunları öğrenmemelisin." dedi.
"Neyi?" diye sordum. "Neyi bu şekilde öğrenmemeliyim?" dedim ardından. Bana özür diler bi şekilde baktı ve ayağı kalktı. "Sen biraz dinlen sonra konuşuruz bu konuları." dedi ve odamdan çıktı.
Onun üzülmesini istemiyordum. O üzülürse ben paramparça olurdum. Hastalığımdan dolayı her duygumu doruklarda yaşıyordum zaten. Kendimi toparlayıp dolabımın karşısına geçtim.
Koyu yeşil kadife kolsuz, bir t-shirt üstüne kalın önü açık krem rengi bir hırka altına ise açık mavi çiçek işlemeli bir boy friend kot giydim. Altına ise yine koyu yeşil olan sporlarımı geçirdim. Saçımı tarayıp kulağımın arkasına sıkıştırdım. Sonra iyi gibi görünmek için bir parlatıcı sürdüm. Sonra aynadan kendime baktım. Normal görünüyordum. Sonra koyu yeşil el çantamı aldım ve içine telefonumu, ev anahtarımı boynuma takmadığım ama bana uğur getireceğine inandığım Stiles'a onun annseinin verdiği ve Stiles'ın ise onu bana hediye ettiği kolyeyi koydum.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
(Sondan 3. Kolye)
Sonra bir karar alıp o kolyeyi boynuma taktım. Belki bu Stiles'ı üzücekti, belki mutlu edicekti. Sonra koluma yine koyu yeşil, altın detaylı olan saatimi takıp saate baktım. 10-15 dakika geçmişti. Aşağı indim.
Stiles beni süzdü ve gözü kolyeme takıldı. Burukça gülümsedi. Kolyeme dokunarak yanına gittim. "Artık hiç çıkartmıycağım." dedim. Bana gülümsedi. Sonra arabaya bindik ve Deaton'ın yanına gittik
*****
Deaton'ın Klinik'ine gelmiştik. Hemen aşağı inip hızlı adımlarla Deaton'ın yanına gittim. Beni görür görmez masaya oturttu. O sırada herkes geldi ve Deaton konuşmaya başladı;
"Anlattınız mı herşeyi?" diye sordu. Isaac "Hayır hiçbir şeyi anlatmadık." dedi üzgünce. Tanrım! Neden söz ediyorlardı?
"Anlamıyorum. Neden bahsediyorsunuz?! Neden kimse hiçbir şey anlatmıyor ki?" diye yakındım. Sonra Stiles sinirle dışarı çıktı. Galiba kötü şeyler oluyordu. Ve o şey benim üzüleceğim bir şeydi. Ve Stiles'ta benim o anımı görmek istemiyordu. Ya da yaptığım bir şey onu kızdırmıştı.