Jimin'in yanağına sürdüğüm köpük beni dakikalarca gülemeye sürükledi, dakikalarca.
Kafamdaki ıslak köpüklü saçlar başıma ağırlık yapıyordu ama ne diyebilirim ki, Jimin ıslak saçlarıyla fena halde çekiciydi.
Görev yazısı ekrenda görünmeye devam ederken şarj kablosunu prize bağladığımız telefondan eğlencemizi yayınlıyorduk, ekran seyirculer tarafından gönderilen kalplerle dolmuştu.
Şampuanlarla saçınızı yıkayın.
Bu görevin sonuçlarından korkuyordum. Ama eğleniyordum da ve bu önemliydi.
Jimin elini yanağıma koyarak köpük sürdüğünde tenim karıncalandı. Ben gülmeye devam ederken birden durdu.
Burnunu çekerek havayı koklamaya başladığında yüz ifadesindeki değişim beni endişelendirdi.
"İseul."dedi. Elimle ıslak ve köpüklü saçlarımı düzelttim.
"Efendim Jimin-ah?"dedim.
"Kafamızdaki şampuan değil."dedi yüzüme bakarak. "Çabuk saçlarını yıka, çabuk!" Diyerek beni iteklemeye başladı, birden küvetin içine düştüm.
Suyun sıcaklığını ayarlamadan fıskiyeyi açarak kafamdan boca etmeye başladı, ne yaptığına anlam veremiyordum.
"Jimin bütün kıyafetlerim ıslanıyor. İyi misin? Ne yapıyorsun sen?"diyerek cümlelerimi ard arda sıraladım.
"Kafandaki," dedi, "Tamamen platin saçların oldu."dedi.
Ellerimle kafamı yokladım, bu. gerçek. olamazdı.
Fıskiyeyi Jimin'in elinden kapıp yüzüne doğru tuttuğumda değişik bir ifadeyle suratını buruşturdu.
Ellerini yüzüne siper ettikten sonra "Soğuk soğuk soğuk!" diye söylendi.
"Sende ördekler grubundansın."dedim.
İkimiz de aynanın karşısına geçip birbirimize baktık.
Birden psikopatlar gibi gülmeye başladığımızda dünya üzerinde geçirdiğim en güzel gün buydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NERVE ; 𝐩𝐣𝐦 [ᴇɴᴅᴇᴅ]
Fanfictionizleyici misin oyuncu mu? - nerve isimli filmden uyarlandı - *a n g s t*