Bölüm-2

86 7 0
                                    

"Prenses?...prenses?" "Hmm.. sen kimsin??"Diye seslendim kimin bana seslendiğini anlamadan. "Ben Andrew." "Aaaa..noldu? Geldik mi??"dedim karga sesimle. "Evet Ay ülkesi'ne vardık. Fakat daha okula gelmedik. Çok özür dilerim uykunuzu böldüğüm için ama bunu söylemeliydim." Bu sefer boğazımı temizleyerek cevap verdim. Tanrım, her seferinde aynı şey oluyor ve hep mahçup kalıyorum. "Önemli değil. Bende kalkacaktım zaten." Esneyerek yatağımdan kalktım. Güya hayatımın en güzel anını izleyecektim ama ben onun yerine uyumayı tercih ettim.

Uyumayı çok seviyorum ama 'Doğru' yerlerde tabii ki. Ayakta boş boş durarak Andrew' un suratına baktım. Bana çarpık bir şekilde gülümsedi. Bende gözlerimi devirmek zorunda kaldım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadıktan sonra kendime aynada baktım. Ahh, o kadar çok uyumuş gibi hissediyordum ki yüzümün psikolojik olarak şiştiğini fark ettim. Ayrıca saçım da darmadağın olmuştu.

Hemen kendime çeki düzen vermeliydim, çünkü Andrew' un dediğine göre yarım saate kadar okula varabilirmişiz. Ayrıca okula böyle gitmek istemiyorum. Elime tarağımı alıp saçımı taramaya başladım. Taradıktan sonra yeniden çantama koyup diş fırçamı aldım ve dişlerimi fırçalamaya başladım.
İki dakika sonra ani bir sarsıntıyla yere düştüm. Tiz bir şekilde, sanki fısıldarmış gibi çığlık attım. Sonra kapının orada bir gölge belirdi. Yukarıya baktığımda onun Andrew olduğunu anladım.

"Prenses! İyi misiniz?!"dedi panik içinde. Eh, bu kadar panik içinde olmasının sebebi sadece sarsıntı olmadığını gayet iyi biliyordum. Kendimi bilerek söylüyorum, genellikle ani bir şok yaşasam ruh gibi kalıyorum ve titremeye başlıyorum. Şu an olanda aynen bu. Ağzımda bir diş fırçası, bir elimde diş macunu ve ruh gibi kesildiğimi düşünürsek... evet, Andrew'a hak veriyorum.

Hemen ayağa kalkmaya çalıştım ama ben kalkamadan Andrew beni dirseğimden tutup ayağa kaldırdı. Bende musluğa doğru yöneldim ve ağzımı yıkamaya başladım. Diş fırçasını da yıkadıktan sonra derin bir nefes aldım. "Huhh, boğulmaktan ucuz kurtuldum diyelim. O sarsıntı da neydi öyle?"dedim şaşkınlık içerisinde. "İniş yaptık. Şu an park alanındayız."dedi gayet rahat bir ses tonuyla. "Neden indik? Mola mı verdik yoksa?" Ahh, o kadar safım ki, Andrew söylemeden önce hayatta okula vardığımızı fark edemezdim. Ben şok içerisinde Andrew'a bakarken, "geldik mi yani? Ne çabuk?!"dedim. "Evet, sizin tabirinizle biraz 'çabuk' oldu. Ama konferans için yaklaşık 20 dakika var. Bu yüzden biraz hızlandık ve çabuk geldik. Aksi taktirde geç kalacaktık. Ayrıca odanıza bavullarınızı götürmeliyiz. Size odanızı göstereceklermiş. Yanınızda olup bende size yardım edeceğim ama çok geç kalmadan bizim de geri dönmemiz gerekecek."

Ben şaşırarak, " hemen gidecek misiniz yani ben... sanmıştım ki.. siz... kalabilirsiniz." "Biliyorum prenses bu sizin için bayağı zor, ama yapabileceğimiz bir şey yok." "Yani yalnız kalacağım öyle mi? Tek başıma, o tehlikeli çocukla?" "Maalesef ki öyle prenses. Ama eminim ki çabucak arkadaş edinebileceksiniz. Çok arkadaş canlısı birisi olduğunuz için, bir güne kalmaz bir sürü arkadaşınız olacaktır." "Emin misin Andrew? Çünkü ben bu konuda tam bir felaketim! Arkadaş canlısı olmak umrumda bile değil.! Nasıl alışacağım? Bu tür şeylerde hep çok heyecanlanırım ve her şeyi mahvederim. Ve bende şundan eminim ki, bu sefer de aynısı olacak!"

O kadar çok bağırıyordum ki üzüntüden kendimi bile duyamıyordum. Derin derin nefes aldım ve diş fırçamla diş macunumu çantama tıkıp banyodan çıktım. Biraz sakinleşmem gerekiyordu. Gereksiz yere ona bağırdım. Çünkü çok gergindim. Neler olacağını çözemiyordum ya da ne yapacağımı... bazen yeni şeylere alışmak benim için o kadar zor olur ki, alışmam yılları alıyor. Ve böyle bir yerde... bu kadar büyük bir yerde... tanıdığım kimse olmadan ve ne yapacağımı bilmeden... hahh...

Tanrım, okul ne kadar da büyük!!! Dev gibi,kocaman...ve çok güzel..! Ama büyük ve güzel olması benim için bir şeyi değiştirmez. Pffff... her neyse bu kadar saçmalık yeter. Artık toparlanmam gerek. Buraya bir amaç için geldim ve başka bir şey umurumda değil. Hemen harekete geçtim ve çantamı omuzuma asıp Andrew hala orada mı diye baktım. Gitmişti.

Sanırım ona bir özür borçluyum..
Onu bulur bulmaz dilemem gerek. Hemen hızlıca yürümeye başladım. Ana koridora doğru yürüdüm. Benden çok uzak olmayan ayak sesleri geliyordu. Andrew olabilirdi. Bu yüzden biraz daha hızlandım. Ve onun giydiği üniformayı hemen tanıdım. Ve ona doğru yavaşça,tempolu olarak koştum. "Andrew?? Bekle!" Dedim hafifçe bağırarak. O da arkasını döndü ve bana baktı. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı.

Ne olduğunu çözemedim ama zaten çözmeye de gerek kalmadan anladım. Andrew'un yanına gidince tam karşısında durdum ve, "özür dile-" diyemeden bana sarıldı. "rim.." diye devamını getirdim kelimenin. Bana sarılırken bir şeyler mırıldanmaya başladı. "Biliyorum... keşke sen- sizin yanınızda biraz daha kalabilseydim ama emirler çok büyük. Ayrıca bize kalın diye bir şey söylemediler majesteleri. Üzgünüm.." "ö-önemli değil... sana gereksiz yere bağırdığım için özür dilerim. Çok gerginim ve... pfff bir anda sana patladım. Bende çok üzgünüm." Geri çekildim ve o da beni bıraktı.

Dudağının kenarında ufak bir tebessüm oluştu ve bende aynı şekilde karşılık verdim. Sonra birlikte yürüyerek okula gittik. Bana bavullarımı daha önceden aldıklarını ve odama doğru yola koyulduğunu söyledi. Bende tamam diyerek cevapladım.

Gemiden çıktığımızda camdan bakarken ki şaşkınlıkla yine okulu inceledim. Aynı gökdelen gibiydi. Kaç kat olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Ama saraylar kadar da uzun değildi. Sadece bir okula göre fazlaydı. Ana binanın yanlarında beş tane onu çevreleyen kule vardı. Onlar da yüksekti. Ama ana bina kadar değildi. Sonra gözümü aşağıya doğru kaydırdım ve okulun bahçesini incelemeye koyuldum. Kimse yoktu.

Büyük bir ihtimalle herkes içeride konferans salonundaydı. Bizde vakit kaybetmeden merdivenleri çıkmaya başladık. Yukarıya ulaştığımızda binanın kapısındaki işlemeler dikkatimi çekti. Elementlerin sembolleri tahta kapıya o kadar güzel işlenmişti ki büyüleyici görünüyordu. Ayakta biraz durduktan sonra yan tarafımda duran Andrew'a göz ucuyla baktım.

Ondan bir cevap beklediğimi biliyormuş gibi bana kafasını salladı. Bende aynı şekilde karşılık verdim ve kapıyı açmak için iki kolunu da birden tuttum. Kendime doğru çektim ve kapıyı açtım. Lobi şuana kadar gördüğüm en büyük lobilerdendi. Fakat boştu. Sadece danışmada duran birisi vardı. Andrew önden bavullarımla birlikte gitti. Ve bende onun ardından gittim. Bir şeyler konuşuyorlardı ama ne olduğunu anlayamıyordum. Çünkü şuan lobiyi incelemekle meşguldum.

Her şey çok parlak ve o kadar güzeldiki... sonunda incelemeyi bir kenara bırakıp, dikkatimi çekmek için boğazını temizleyip duran Andrew'a baktım. "Prenses? Odanıza eşyalarınızı bizzat ben taşıyacağım. Sonra da konferans salonuna birlikte gideriz."

"Tamam."
Andrew bana yol göstermek için önden yürümeye başladı. Bende onu takip ettim. Merdivenlere vardığımızda ani bir şok dalgası üzerimden geçti. Bu kadar katı merdivenle mi çıkacağız yani?? Saçmalık!
Ben ağzım 'o' şeklinde şaşkına merdivenlere bakarken Andrew aklımı okumuş ve "merak etmeyin asansör var ileride sağdaymış...sanırım." demişti.

Bende sağ tarafa doğru kafamı çevirdim ve asansörü görmeye çalıştım. Ama asansörü görmek yerine çok tuhaf bir enerji dalgası hissettim. Sanki..sanki statik elektrik gibiydi... ama emin değildim. İçim karıncalanmıştı. Andrew benim kaşlarımın çatıldığını görünce bana 'neler oluyor?' anlamında bir bakış attı. Bende sakince omuz silktim. Aslında o kadar da sakin olduğumu söyleyemeyeceğim.

Andrew "prenses... hadi gelin şu taraftan." diyince kafamdan tüm düşünceleri sildim ve yürümeye başladım. Tahmin ettiğim gibi asansör de çok büyüktü. Hemen üst kat düğmesine bastım ve asansörü çağırdım. Yaklaşık 30 saniye geçmeden gelmişti. Büyük olduğu kadar hızlıydı da. Bindik ve Andrew'a kaçıncı kat olduğunu sordum. Bana "5. Kat" dedi ve bende düğmeye bastım ve beklemeye başladım. İşte yeni odama çıkıyordum. Yeni evimi ve yeni arkadaşlarımı tanımaya başlayacaktım. Yavaş yavaş alışacağım. Başka seçeneğim yok..

Huhh.. sakin ol Emma her şey güzel olacak... umarım 🤞🏻

Devam edecek...🔥

//Power Academy//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin