LISA
"Hmm... evet Diana biliyorumm.." cidden bu kız beni bir gün öldürecek. Telefonu hoparlöre alıp makyajımı yapmaya başladım.
"Sence nasıl birisi?? Ayrıca ateş elementiymiş. Yazık! Seninle pek uyuşmuyor ama."
"Kes Diana! Arkadaşlıklarımı elementlerine bakarak seçmiyorum ben! Senin gibi değilim."
"Ben bunu iyiliğim için yapıyorum. Hoş bana bir etkisi olmaz zaten olan sana olacak. Seni umursuyorum tamam mı? Başına bir şey gelsin istemem."
"Beni ne için umursuyorsun? Kardeşimle çıktığın için mi? Eğer bana kötü davrandığını öğrenirse senden ayrılacağından korktuğun için mi? Ahh nedeni kesinlikle bu olmalı."Bunları hepsi doğru. Diana ile hiçbir zaman arkadaş olmadım. İyi bir kız ama sanırım pek ısınamadım. Çıkarları için iş yapıyor sadece. Bunu bildiğimden ayağımı denk alıyorum ve fazla yüz vermemeye çalışıyorum. Konuşmamızı sonlandırıp odadan çıkmak için hazırlandım. Çantamı ve anahtarlarımı elime aldım ve ışıkları söndürüp kapıyı çektim. Asansöre doğru gidecekken sıcak bir enerji dalgasının vücuduma çarptığını hissettim. Bu o olabilir. Sanırım.
Yavaş yavaş adım atmaya başladım. Bir süre sonra bir ritim kazandım ama kısa sürede yok oldu çünkü karşımda gördüğüm kişiyle donakaldım.
Evet,bu kesinlikle o!İçgüdülerim asla yanılmaz. Karşımdan gelen kızı ve muhafızının inceledim. Kahverengi saçları, elaya çalan açık kahverengi gözleri, bembeyaz teni ve ince vücuduyla çok hoş görünüyordu. Saf ve nazik. Arkadaş canlısı. Ama bir yandan da güç yayıyordu etrafına. Ben onu incelerken onun da beni incelediğine emindim. Gözlerimiz buluştu ve artık ona karşı bir adım atma zamanı diye düşündüğüm için ilk sözcükleri ben söyledim.
"Merhaba, yeni kız değil mi? Ben Lisa. Hem yeni kız hem de yeni oda arkadaşımsın."
"Merhaba... Emma. Sen-"
"Su elementi evet... umarım senin için kötü bir haber değildir."
"Hayır! Kesinlikle hayır. Arkadaşlarımı güçlerine göre seçmem ben."
İşte bu! Benim kafamdan biri. Kesinlikle iyi anlaşacağız. Bundan adım gibi emindim.
"Aynı benim gibisin. Eminim iyi arkadaş olacağız Emma. Bu arada... Konferans salonuna olabildiğince çabuk gelmelisin. Dur, seninle birlikte gidelim istersen. Daha okulu gezme fırsatını bulmadığından eminim."
"Aklımı okudun. Teşekkür ederim. Eee.. Andrew sanırım..."
Adının Andrew olduğunu öğrendiğim muhafızına biraz üzgün bir suratla bakmaya başladı. Andrew da harekete geçip elindeki bavulları bıraktı ve ona bir çırpıda sarıldı. Aralarında bir muhafızla bir prenses ilişkisinden fazlası olduğu düşünmeye başlamıştım. Neyse, bu beni ilgilendirmez değil mi?
"Seni çok özleyeceğim biliyorsun, değil mi?"
"Biliyorum Em. Bende seni."
"Ne? Bir dakika sen bana... Em dedin? Yanlış mı duydum? Bunu ilk tanıştığımızdan beri hiç söylemezdin."
"Ben... özür dilerim prenses. Bir anda ağzımdan kaçtı. Gerçek-"
"Ştt! Bu daha iyiydi. Prenses lafından sıkılmaya başladım. Bende normal bir insanım tamam mı? Ne sizden eksik ne de sizden fazla. Bu yüzden lütfen bundan sonra adımla seslen."
"Peki siz nasıl-"
" 'siz' de olmasın mümkünse."
"Tamam. Bundan sonra tek başınasın. Beni mutlaka haberdar et olur mu? İyi olduğunu bilmem gerek."
"Tamam. Sarayı arayacağıma emin olabilirsin. Ailemle konuşurken sen de onlara katıl. Hem sizi bir arada görmüş olurum. Ben de sizin iyi olduğunuzu bilirim."
"Huh... peki. Bavullarını odaya kadar taşımana yardım edeyim. Ondan sonra da giderim."
"Gerek yok. Ben taşırım. Lisa bana yardım edebilirsin değil mi?"Soru bana mı gelmişti? Evet, bana gelmişti. Oyalanmadan direkt cevap verdim.
"Aaa.. tabii ki. Oda zaten hemen şurada. Yaklaşık on adım."
"Süper... görüşürüz Andrew."
"Görüşürüz Emma."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
//Power Academy//
Fantasy"Tamam anne!"diye bağırdım odamdan. Hemen hazırlanmam gerekiyordu. Yoksa okulun ilk gününe geç kalacaktım. Ay saatine göre tam 9:00'da okulda olmak zorundayım. Krallığımda saat 5:30. Hoş burdan bakılırsa geç kalmam ama aramızda 2 saat farkı olunca h...