Bölüm-11

29 2 0
                                    

EMMA
Karanlık bir odadaydım. Bomboş ve zifiri karanlık olan bir oda... nerede olduğum hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Ayaktaydım, fakat nereye gideceğimi bilmiyordum.

Bana çok uzun bir zaman gibi gelen birkaç dakikanın ardından harekete geçip birkaç adım atmaya karar verdim. İlk önce sağ, sonra sol... işte böyle. Yürüyebiliyordum. Beni tutan hiçbir şey yoktu.

Tek sıkıntım hiçbir şey göremememdi. Etrafta en ufak bir ışık tanesi bile yoktu. Ama... bu bana yine de engel değildi. Ben ateş elementiydim. İstediğim şekilde ışık üretebilirdim.

Ellerimi birleştirip vücudumdan avuçlarıma kadar akan enerjiyi iyice hissettim. Sonra serbest bıraktım ve elimdeki küçük ateşe baktım. Parlaktı. Fazla parlaktı belki de. En azından bu ortama göre.

Ellerimdeki ateşle birlikte yürümeye devam ettim. Bir şeyler görmeye, nerede olduğumu anlamaya çalıştım ama başarısız oldum. Burası gerçekten boştu. Karanlıktı. Saf karanlık...

O zamana kadar bu odanın enerjisini farketmemiştim. Gerçekten kötüydü. Buraya giren en iyi insan bile bir anda kötülük yapmaya başlayabilirdi. Akıl almayacak derecede kötüydü. Bu yüzden ürpermeye başlamıştım. Ama her nasılsa buradaki kötü duygular veya kötü enerjilerin hiçbiri beni etkilemiyordu. Anlamıyordum. Nasıl olabilirdi ki böyle bir şey? Nereye gelmiştim ben böyle?

Karanlıkta bir süre daha ilerlemeye devam ettim. Ama hiçbir faydası olmuyordu. Buranın bir çıkışı yoktu. O yüzden derhal uyansam hiçte fena olmazdı doğrusu.

Derken tuhaf bir uğultu kulağımı çınlattı. Rüzgar sesi gibiydi, sadece biraz daha... tizdi. Sanki birisi yanı başımda fısıldıyor gibiydi.
Bu düşünceden sonra içimi bir korku kapladı ve direkt arkama dönüp etrafı kolaçan ettim. Görünürde kimse yoktu ama korkmuştum, tüylerim diken diken olmuştu.

Evet, etrafta kimse yoktu belki de ama bu fısıltı gitgide şiddetini arttırıyor, olduğum yerde yankı yapıyordu. Ne dediğini anlamaya çalışıyordum fakat bir faydasını görmüyordum. Çok garipti. Farklı bir dilde konuşuyordu sanki.

"Sssss...Emmaaa..." sonunda anlaşılır bir şeyler duymuştum ama niyeyse hiç hoşuma gitmemişti. 'Keşke anlamasaydım' diye geçirdim içimden. "Sssseennnn... sssseninnn gibilerrrinn bburada birr işşşii olmazzzz..." Tamam kabul ediyorum. Burada ne işim olduğunu bende bilmiyordum. Ama sözün altında yatan anlam benim anladığımdan farklı gibiydi. Bana bir şey ima etmeye çalışıyordu.

Yutkundum. Bir anda ağzımın içi kurumuştu. Dilim damağıma yapışmış gibiydi. Sesim çıkmıyordu. Kim olduğunu sormak istiyordum, beni buradan derhal çıkartmasını söylemek istiyordum ama söyleyemiyordum.

"Gücünnn... sennn farklısınnn..." artık iyice korkmaya başlıyordum. Başımı çılgınlar gibi bir sağa bir sola savurarak sesin nerden geldiğini anlamaya çalışıyordum. Ama yorulunca tüm enerjimi konuşmaya verdim. Sesimi toparlayınca da tırsmış bir sesle konuştum.

"N-ne demek ben farklıyım? K-k-kimsin sen? Ne istiyorsun benden? Ben nerdeyim? Niye hiçbir çıkış yok?" Deli gibi soru sormaya başladığımın farkındaydım. Ama bu soruların cevaplarını öğrenmem lazımdı.

"Beni tanımıyor musunnn yoksssaa?"
"Seni nasıl tanıyabilirim? Hayatımda hiç s-senin sesin gibi bir ses duymadım. Kimsin sen? Ne istiyorsun benden? Buraya nasıl geldim?"
"Çok sssoru sssoruyorsssunuzz prensssesss... bu beni çıldırtıyorrr... eğer ssssorularınızzzınn cevaplarını öğrenmek isssstiyorsssanızzz karanlık olana gidinnn..."
"K-karanlık olan mı? O da kim? Neyden bahsediyorsun sen? KİMSİN?!"
"Kim olduğum önemli değill... ama ssseni uyarayımm prensssesss... yakında... çook yakındaaa sizi bulacağızzzz ve gücünüzüüü alıpp sssizzzii sssonsssuzzluğa gömeceğizzz..."
"N-n-ne?"

//Power Academy//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin