|2|

758 28 2
                                    

- Siyah giyinimli çocuk.
- Melek yüzlü çocuk.

~~~~~KAİ'NİN Ağızından ~~~~~~
Telefonumdan gelen zil sesi ve alarmın o dakika çalması....
Ah daha ne kadar delirebilirim. Kafamı yastıktan kaldırmadan alarmı kapattım. Telefonumu bulunca kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma koydum.
-Beni uykumdan uyandıracak kadar önemli olduğunu düşündüğüm o şeyi söylemen için 3 saniyen var. 1-2-3 kapatıyorum.
-Hayır hayır dur *Tao*
-Sen kimsin be?
-Yeni mi uyandın lan? *Tao*
-Evet.
-Olum benim lan Tao. *Tao*
-Öyle de abi ya.Ne oldu?Niye aradın?
-Kore'ye geldik. *tao*
-Kiminle?
-olum senin kafa 300-500. *Tao*
- Kim olabilir? Kris'le. *Tao*
- Tamam hazırlanıp havaalanına geliyorum.
-Tamam bi de gelirken...... *Tao*
Bir şey demesine izin vermeden telefonu yüzüne kapattım. Ah, ne güzel uyandırıldım ben öyle.
İstemeyerek de olsa yatağımdan kalktım. Banyoya gittim. İşlerimi hallettim. Aynanın karşısına geçip kendime baktım.
- Ah, Kai ne kadar çirkinleşmişsin.
Kendimle konuşmaya başladığıma inanamıyorum. Kafamı sağa sola salladıktan sonra içeri geçip dolabımın kapağını açtım. Siyah pantalon,siyah uzun tişört,deri ceket ve siyah ayakkabılarımı giydim. Saçlarımı taramadan odadan çıktım. Aşağıya indim. Bizimkiler uyuyor olmalılar. Hayır yani kim benim alarmımı 6:30 a kurar ki ? Ah,tabii ki Chen. Bu çocuk benimle uğraşmayı asla bırakmayacak. Evden çıkıp motoruma bindim. Havaalanına doğru gitmeye başladım. Umarım uzun bir yolculuk olmaz.
~~~~Kyungsoo'nun Ağızından~~~~
Yatağıma atlayan 4 adam, sabah olduğunun habercisiydi. Ama bir sorun var. Ben nefes alamıyorum. Ani bir harekle kalktım. Benim kalkmam sonucunda o üstüme atlayan 4 adam yerle buluştu. Hızlı hızlı nefes almaya başladım.
-Yaa insan bir haber verir *suho*
-Sana da günaydın Suho.
-Hadi kalk *sehun*
-Ne oldu ya?
- Kris ve Tao havaalanında seni bekliyorlar. *xıumin*
- Neden ben?
-Kris seni istiyor *yeol*
-Gitmeye üşeniyorsunuz değil mi?
-Evet. *4 adam *
Hepsi aynı anda konuşunca güldüm. Ayağa kalkıp gittiler. Bende banyoya gidip rutin işlerimi hallettim. Dolabımın karşısına geçip kot pantolon, beyaz tişört ve beyaz ayakkabılarımı giydim. Saçımı taradım. Aşağıya indim. Galiba hepsi odalarına gidip uyudular. Dışarı çıktım. Arabama binip havaalanına doğru yola koyuldum. Radyodan son ses şarkı açtım. Söyleye söyleye araba sürüyordum. Hobim olan bir şeyi yapmak harika. Yanımdan hızla bir motor geçti. Kaza yapmamasını umarak yola devam ettim.
~~~~~Kai'nin Ağızından~~~~~
Off, bir insan nasıl bu kadar yavaş gider. Arabanın yanından hızla geçtim. Kırmızı ışık yanmadan geçmem lazım. Lan bende ki bu şansa ben. Tam geçeceğim derken kırmızı ışık yandı. Arkamdaki araç yan tarafımdaki boşluğa geçince oraya baktım. Oha lan. Bu,bu o çocuk. Melek yüzlü olan çocuk. Şarkı söylerken şekilden şekle giren pembe dudaklarına baktım. Güldüm. Küçük gözleri şarkı söylerken kısılıyordu. Küçüktü şimdi küçücük oldu. Kahverengi saçları gözlerini azda olsa kapatıyordu. Ten rengi beyaz. Giydiği beyaz tişört onun melek olduğunun kanıtı. Bir insana beyaz bu kadar mı çok yakışır. Küçücük elleri direksiyonu sıkmaya başladı. Arabasını hareket ettirdi. Ve gitmeye başladı. Çok güz-bir dakika arabasını hareket ettirdi. Arkamdan gelen korna seslerini daha yeni duymaya başladım. Oha lan ne ara yeşil ışık yandı. Kendime gelip yola devam ettim. Ben az önce o çocuğu mu kestim? Hadi ama, sadece gözlerim dalmıştır kesin. Yoksa, başka açıklaması olamaz. Olmamalı. Havaalanına gelince motorumu kaldırımın kenarına park ettim. İçeriye koşar adımlarla girdim. Ah, işlemler.....
~~~~Kyungsoo'nun Ağızından~~~~
Havaalanının işlemlerinden geçince Kris ve Tao'yu beklemek için banka oturdum. O sırada işlemlerin olduğu yerden kavga sesleri geliyordu. Siyah giyinimli bir çocuk bağırıyor. Giyinimi hoşuma gitti. Kavganın büyüyeceğini anladım. Telefonumu çıkardım. Mesaj yerine geldim.
-Nerde olduğunuza dair bir mesaj atar mısın?
O cevap yazana kadar işlemlerin olduğu yere gittim. Birinin bu kavgaya dur demesi lazım.
-Hey, tamam durun.
-Efendim lütfen siz karışmayın. *Güvenlik*
-Burada sesten dolayı rahatsız oluyorum.
-Üzgünüz efendim. *Güvenlik*
- Bu kavganın asıl amacını öğrenebilir miyim?
- Efendim bu beyfendi işlemlere girmeyeceğini iddia ediyor.*Güvenlik*
- Girmesin o zaman.
- Ama efendim sizlerin güvenliği için.*Güvenlik*
Gözüm siyah giyinimli çocuğa kaydı. Şaşkınca bana bakıyordu. Hafiften güldüm. Önümdeki güvenliğe baktım. Nedense bu siyah giyinimli çocuğa güvenmek istiyorum.
- Bizim güvenliğimizi istiyorsanız içeri girenlere değil uçaktan inenlere bakmanız daha doğru olur. Buradaki aletin altından geçince zaten tehlikenin alarmı çalıyor. Ama uçaktan inenlerin çalmıyor. O elinizde tuttuğunuz uzun çubukları tutuyorsunuz uçaktan inenlerin üstüne. Ama belki iç organlarının içine plastik veya başka bir poşetin içine bir şeyler koyuyorlar. Sizde bunu anlamıyorsunuz. Sonuç ne oluyor? Bir sürü ölü.
- Ah, evet efendim haklısınız. *Güvenlik*
Siyah giyinimli çocuk içeri girdi. Bana baktı. Ağızını açtı. Ama konuşan o değildi.
-Siz burada ne yapıyorsunuz? *Kris*
Karşımdaki siyah giyinimli çocuk ile beraber sol tarafımıza baktık. Tao ve Kris.
- Siz tanışıyor musunuz? *Tao*

U Hurt Me | Kaisoo Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin