Jennie'den...
Kaç gündür buradayım bilmiyorum. Burada olduğum süreçte ne bir yudum su ne de bir parça ekmek vermişlerdi bana. Gözlerimin ağlamaktan şiş ve kızarık olduğundan adım gibi eminim. Ah, Jongin. Özlemiş midir acaba beni ? Ne saçmalıyorsun Jennie ? Kendine gel. Siz gerçekten sevgili değilsiniz. Bu oyuna kendini çok kaptırma. Yine de, gerçek olsa güzel olmaz mıydı ? Ah, hayır. Hayır, olmazdı. O bir kere gay Jennie. Seni sevmesine imkan yok. Kafamı sallayıp kendi kendime güldüm. Günlerdir açılmayan kapı aniden bir hışımla açıldı. Kafamı kapıya çevirdim. Kısa boylu yine ve yine siyahlara bürünmüş biri içeri girdi. Kapıyı açık bıraktı. Dışarıdan içeriye getirmek istediği sandalyeyi yere sürüye sürüye tam karşıma getirdi. Sandalyeye ters oturup bana dik dik bakmaya başladı. Sanki gözleriyle bana bir şeyi anlatmak ister gibiydi bakışları. Bende gözlerimi dikip ona bakmaya başladım. Kaç dakika boyunca bakıştık bilmiyorum ama ben sıkılmaya başladım.
"Ne var öyle bön bön bakıyorsun ?"
Güldü. Maskesi vardı ama gülüşü küçük ve küflü odayı doldurabilecek kadardı. Hala gülmeye devam ederken ona sinirle baktım. Kahkaha sesi alçaldı ama bitmedi. Gözlerini alayla açıp bana baktı.
Gerçi gözlerini hiç gözlerimden çekmemişti ki. Ayağa kalktı. Bana doğru yaklaştı. Benden 4-5 adım uzaktaydı. Ellerini pantolonunun ön cebine yerleştirip bana doğru yani önüne hafifçe eğildi.
"Ne var biliyor musun ?"
Sesi pürüzsüzdü. Fakat sorduğu soruyu anlamamıştım. Ona soru dolu baktım. Bana daha çok alay yükle baktı.
"Jongin seni sevmiyor. Sevseydi burada olurdu değil mi ?"
Doğruldu ve bana bir adım daha yaklaştı.
"Ve biliyor musun ? Senin ondan nefret ettiğini düşünüyor. Neden peki onu biliyor musun ? Çünkü ben ona senin telefonundan ondan nefret ettiğine dair bir yazı yazdım."
Resmen cümlesi alay kusuyordu. Sanki çok komik bir şey söylemiş gibi az öncekinden daha yüksek bir şekilde kahkaha attı. Aish, cidden sinir bozucu.
Ona dik dik bakmaya devam ettim. Kim bilir dışarıdan nasıl görünüyorum ? Ciddi bir kişiliğe bürünüp bana baktı. Tanrım gerçekten ciddi sanırım. Geri gidip sandalyesini tam önüme çekti. Karşıma düzgün bir şekilde oturdu.
"Seninle bir anlaşma yapalım mı ? "
Gözlerine baktım. Bir insan dalga geçiyor mu geçmiyor mu diye gözlerinden anlarım. Ama onun gözlerinde hiçbir şekilde dalga duygusu görmedim. Tam tersi çok ciddi duruyordu. Sandalyemin el verdiği kadarıyla dik durup ona baktım. Omzumu devam et dercesine silktim.
"Sana bir şey söyleyeceğim ve sen onu yapacaksın."
Sırtını geriye doğru yaslayıp sandalyede yayıldı. Söylediğin şeyin benim tarafımda olan olumlu yanı neydi ki ?
"Benim bundan çıkarım ne olacak ?" diye sordum. Sorum üzerine güldü.
"Seni serbest bırakacağım. Ve ömrünün sonuna kadar sana karışmayacağım. Buna emin olabilirsin."
Ona 'gerçekten mi?' bakışımı attım daha sonra konuşmaya başladım.
"Peki. Ne bu anlaşma? Ne istiyorsun benden?"
Sanki bunu bekliyormuş gibi vücudu rahatladı. Bunu ben bile hissettim buradan. Gözlerini gözlerime dikti.
"İlk önce arkadaşlarını görmek ister misin?"
Kafamı hemen olumlu anlamda salladım. Arkadaşlarım benden önce gelirdi. Anlaşma her neyse bekleyebilirdi. Gülüp arkama geçti. Önce ellerimi çözüdü. Tekrar karşıma geçti. Eğilip ayaklarımı da çözdü. Ellerimi kucağımda birleştirip bileklerimi ovdum. Karnımdan gelen sesle kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri şaşkınlıktan açılmıştı.
"Sana yemek vermediler mi ?"
Bu sefer ona ben şaşkınca baktım. Ne yani bunca zaman beni burada tutuyorsun, her şeyden haberin var da bundan mı haberin yok ?
"Evet. Ne su ne de yemek verdiler."
Ayağa kalkıp 'ciddi misin?' der gibi baktı. Kollarımdan tutup beni ayağa kaldırdı. Dışarı baktı.
"Hey, Yang buraya bakar mısın?"
Aralarından birinin daha adını öğrendim. Ama SatanSoo kimdi ? Yoksa şuanda beni tutan adam mıydı? Ona döndüm.
"Senin adın SatanSoo mu ?"
Küçük gözlerini sanki daha çok açabilirmiş gibi açtı. Yan tarafımızdan gelen gülme sesleriyle oraya baktım. Sanırım çağırdığı Yang dediği kişiyidi bu gelen. Eliyle ağzını kapatmış gülüyordu.
Tekrar yanımda ki adama baktım. Kaşlarını çatmıştı.
" Sen ne demek istiyorsun ?" diyip bana sinirli sinirli bakmaya başladı. Nedense açıklama yapmak zorunda hissettim kendimi. Sanki açıklama yapmasam beni şimdi burada liğme liğme doğrayabilirmiş gibi hissettim.
"Beni buraya ilk getirdiğiniz günki çocuk sana böyle sesleniyordu."
Sinirle kolumu bıraktı.
"Yang, Jennie'yi yemek odasına götür."
"Biz ona mutfak diyoruz Soo."
"Her neyse Yang."
Yang yanıma gelip kolumu tuttu. Soo ise sinirle odadan çıktı. Yang hala gülmeye devam ediyordu. Hayır ne dedim de bu kadar gülüyordu ?
"Ne varda bu kadar çok gülüyorsun ?"
Bana tepeden baktı.
"Gerçekten Chan öyle mi dedi ? SatanSoo mu dedi ciddi ciddi ?"
Daha fazla kendini tutamayarak Kahkaha attı. Ona göz devirip yürümeye başladım. Gerçi nereye gidiyorsam. Sanki buraları biliyorum. Kapıdan çıkarken kolumu tuttu. Birlikte odadan çıktık. Beni mutfağa götürüp yemek verdi. Ben de yemeğimi yedim. Tekrar odalara giderken aniden durdum.
"Hey, bana kızları görmeme izin verdi o. Arkadaşlarımı görmek istiyorum."
Başını bana çevirip olumlu anlamda yukarı aşağı salladı. Kocaman kapısı olan bir odanın önünde durduk. Kapıyı açıp içeri girdim. Yang'da arkamdan geldi. İçeriye girdiğimde kızları sandalyeye bağlanmış olduğunu gördüm. Kızlar beni görünce yerlerinde kıpırdanmaya başladılar. Yanlarına gidecekken Yang koluma asıldı. Ona döndüm.
"Sadece görmene izin var. Onlara dokunmana değil."
Kızlara döndüm. Gözlerim istem dışı dolmaya başladı.
"Az kaldı kızlar dayanın. Çıkacağız buradan."
Yang kolumdan tutup beni odadan çıkardı. Son kez bakmak istedim ama yüzüme kapanan kapı buna engel oldu. Sinirle burnumdan soludum. Tekrar beni bağladıkları odaya döndük. Beni odada bırakıp gitti. Gidip sandalyeye oturdum. Kapı açıldı. İçeri adının SatanSoo olduğundan şüphelendiğim adam girdi. Karşımda ki sandalyeye oturdu. Tekrar ve tekrar gözlerime baktı.
"Teklifi söyleyeceğim. Hazır mısın ?"
Gözlerimi devirip elimi devam et der gibi salladım. Bu hareketime göz devirip konuşmasına devam etti.
"Jongin'den ayrılacaksın. Eğer ayrılırsan seni ve arkadaşlarını bırakırım. Aksi takdirde ömrünüzün sonuna kadar burada kalacaksınız. Benim için hava hoş. Seçim senin Jennie.
Ya Jongin ya da arkadaşların.."...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
U Hurt Me | Kaisoo
Teen Fiction-Seni seviyorum Kai. -Sen benim için fazla masumsun Kyungsoo. .................