Jongin'den..
Jennie'nin yurdunun önünden kendi evime doğru yürümeye başladım. Güvende olduğuna dair mesaj atmıştı zaten. Ve bir de nefret ettiğini yazmıştı. Neden böyle bir şey yazsın ki? Belki de ben yanlış okumuşumdur. Telefonumu cebimden çıkardım. Mesajı tekrar okudum.
Kimden : Jennie Kim
Ah, Jongin-shi bizim bir işimiz çıktı. Merak etme güvendeyiz. Ve son olarak,
Senden nefret ediyorum ^_^
Hayır yanlış okumamışım. Neden böyle yazdı acaba ? Bilmeden bir şey mi yaptım ki? Ah, son zamanlar da onu çok ihmal ettim. Ondandır kesin. Ama bu sadece triplik bir şey benden nefret etmesini gerektirmez ki. Ne diyorum ki ben ? Biz gerçekten sevgili değiliz. Ben ona aşık değilim. Bir kalbe iki kişi sığmaz. Ben sadece O' nu seviyorum. Hala elimde olan telefonumu cebime koydum. Ellerimi ceketimin cebine yerleştirip kafamı kaldırdım. Sırıttım. Ben hala O'nu seviyorum. Üzerimde hissettiğim gözlerle etrafıma baktım. Görünürde şüphelenecek hiçbir şey yoktu. Arkamı döndüm. Yine hiçbir şey yoktu. Önüme dönüp hızlı adımlarla yürümeye başladım. Kendi evimin önüne gelince şifreyi girip içeri girdim. Kapıyı arkamdan kapattım. Kapının yanındaki camın perdesini hafif kaldırıp dışarı baktım. İki tane siyah giyinmiş adam sokak lambasının altında benim evime doğru bakıyorlardı. Hemen geri çekildim. Çantamı yere atıp hemen odama koştum. Dolaptan siyah kot pantolon, beyaz t-shirt, siyah kırmızı kareli gömleğimi giydim. Yanıma deri ceketimi aldım. Telefonumu pantalonumun arka cebine attım. Siyah beremi ve siyah maskemi taktım. Koşar adımlarla evimin arka kapısından çıktım. Arkamı dönüp kapıyı kapattığımdan emin oldum. Duvara yaslanarak evimin ön tarafına doğru yürümeye başladım. Duvarın sonunda gelince kafamı fazla uzatmadan adamlara baktım. Hala oradaydılar. Kafamı hemen geri çektim. Duvara yaslandım. Eğer arka taraftaki duvardan atlayabilirsem polise gidebilirim. Elimde kanıt olması lazım. Telefonumu arka cebimden çıkarıp kamerayı açtım. Duvarda ellerimi biraz daha öne doğru getirip kadraja onları sığdırdım. Ortadaki düğmeye bastığımda flaş patladı. Hızlıca telefonu indirdim. Ama onlar beni fark etmişti. Hemen bu tarafa baktılar. Telefonu saklayacağım derken bedenim ortaya çıkmıştı. Beni görünce bana doğru koşmaya başladılar. Arkamı dönüp evin arka tarafına doğru koşmaya başladım. Duvara gelince atlamaya çalıştım. Ama atlayamadım. Evin diğer tarafına doğru koşup evin önünden yola geçebilirim. Ön tarafa doğru koşmaya başladım. Aniden önüme o iki siyah adam çıktı. Eğer onlar buradaysa diğer taraf boştur. Arkamı döndüm. Arkaya doğru koşmaya başlayacaktım ki o iki siyah adamdan orada da vardı. Sanırım kapana kısıldım. Ben önüme bakarken arkamdaki siyah adamlardan biri elindeki bezi dudaklarımla burnum üzerine bastırdı. Ellerimle onu ittirmeye başladım. Kolunu boynuma sardı. Yüzümdeki elini daha fazla bastırdı. İğrenç ilaçlı kokuyu almaya başlayınca panik yaptım. Arkamdaki adamın bacak arasına tekme attım. Kolunu tutup geri çevirdim. Bu sefer ben kollarıma onun boynunu sardım. İki tarafa da yüzüm görünecek şekilde durdum. Her iki tarafta bana şaşkınca bakıyorlardı.
"Kimsiniz siz?! Ne istiyorsunuz benden?!"
Hiçbir cevap verme gereksinimi duymadan yüzüme bakmaya devam ettiler. İçlerinden biri telefonunu çıkardı ve arkasını bize dönüp bizden bir kaç adım uzaklaştı.
"Hey, kiminle konuşuyorsun?"
Sorduğum soruya yine bir cevap alamadım. Kollarımın arasındaki siyah adama baktım. Maskesi vardı. Elimle maskesini çıkarmaya çalıştım. Yapmak istediğim şeyi anladığında kıpırdanmaya başladı. İki eli ile kolumu tutuyordu. Bir eliyle elimi tutmaya çalıştığında boynundaki kolumu sıkılaştırdım. Elimdeki elini koluma koydu. Kolumu boynundan çekmeye çalışıyordu. O boynundan kolumu çekmeye çalışırken aniden maskesinin bir tarafını tuttum. Maskesini çıkardım. Maskesini çıkardığım gibi elleri kolumu bıraktı ve yüzünü kapatmaya başladı. Neden yüzünü benden bu kadar gizliyor? Boynunu daha fazla sıktım ve ellerini yüzünden çektim. Boynunu sıktığımdan olsa gerek ellerini hemen indirmişti. Gördüğüm yüz ile onu bıraktım. Bu.. Bu olamazdı değil mi? Şaşkınca karşımdaki bedene baktım. Hayır, hayır. Bu bir rüya. Rüya olmalı. Kafamı diğer siyah adamlara çevirdim. O'da burada mıydı? Siyah adamlar sanki küçük gözlerini daha fazla büyütebilirmiş gibi sonuna kadar açmışlardı. Bir adım ileri gittim. Aniden gözüm karardı. Dengemi sağlayamadım ve soğuk betonun üzerine dizlerimin üstünde düştüm. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken en son gördüğüm siyah adamların bana doğru koşması ve karşımda ki bedenin bana yaşlı gözlerle bakmasıydı.
4 saat sonra...
Ağrıyan başımla kaşlarımı çatmaya çalıştım. Her yerim ağrıyordu. Yumuşak bir yerde yatıyordum. Etrafımdan sesler geliyordu. Fakat hepsi kulaklarıma uğuldama gibi geliyordu. Seslerin netleşmesi için biraz bekledim. Kapı açılma sesi geldi. Etraftaki sesler bir an için kesildi. Adım sesleri yaklaşmaya başladığında aniden durdu.
"Onun burada ne işi var ?! Ben size onu gözetleyin dedim onu buraya getirin değil! Hadi sizi anladım da Hyung sen hepsinden akıllısın. Sen Kai'nin bizi görmemesi gerektiğini biliyorsun."
"Kyungsoo Hyung özür dileriz. Ama şuan daha büyük bir sorunumuz var."
Duyduğum ses ve isim doğru muydu? Bu ses tonu.. K-Kyungsoo... Konuşulanları dinlemeye başladım. Burada olmamın bir nedeni olmalı, Kyungsoo'nun böyle yapmasının bir nedeni olmalı.
"Sorun mu? Ne sorunu Sehun ?"
Ah, tanrım. Sehun. Minik Maknaemiz.
"Kai.. Kai Lay'in yüzünü gördü."
Lay. Bana dolu gözlerle bakmıştı. O an aklıma gelince ağlamamak için dişlerimi sıktım.
"Ne? Ne demek yüzünü gördü?"
"Hyung, Kai'yi bizim fotoğrafımızı çekmeye çalışırken yakaladık. Onu sıkıştırmıştık. Bayıltıp evine geri götürecektik. Ama o bir anda Lay'e tekme atıp boynunu kollarıyla sıkmaya başladı. Sonra Lay'in maskesini çıkardı ve yüzünü gördü. Ardından bayıldı zaten. Biz de sen kızma diye Kai'yi buraya getirdik. "
Herkes susmuştu galiba. Çünkü hiçbir ses gelmiyordu. Duyulan tek ses birinin sinirle alıp verdiği nefesiydi.
" Biz yüzümüzü değiştirip tekrar onunla aynı şirkette ünlü olmak için çabalayalım siz gelin bütün planlarımızı alt üst edin. Hazır Başkan'ı da ikna etmişken tekrar çıkış yapmaya. Aissh,gerçekten. Ne yapacağız şimdi?!"
Ne yani Başkanda mı onları biliyordu?
Yüzlerini değiştirip çıkış yapacaklardı. O zaman bugün başkanın odasından çıkan kişiler de bizimkilerdi. Hatta o kısa boylu.. İnanmıyorum ! Sadece bir kaç adım uzağımdaydı. Ona dokunabilirdim! Ona sarılabilirdim!
" Ne mi yapacağız Kyungsoo ? Ona gerçekleri anlatacağız."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
U Hurt Me | Kaisoo
Teen Fiction-Seni seviyorum Kai. -Sen benim için fazla masumsun Kyungsoo. .................