....................................ÇÖL GÜZELİ................15 BÖLÜM...........................
Oysa ben siyah bir yalana bile razıydım, papatyanın son beyaz yaprağına yazılacak.
.........................................15 BÖLÜM.....................
Hayatımdan bir ışıltı eksilmişti. Uçuşan toz bulutu gibi yok olmuş, gözlerimin önünden kaymıştı. Yalnızlık! Issız bir sokağa girmek gibi, ayağının çıkardığı sesi duymak gibiydi sanki! Sanki kanın çekilmiş, geriye tek acı feryadın ve göz yaşın kalıyordu.Yalnızlık! Bu cümle o kadar gizemli ve soğuktu ki, çoğu insan yalnızlıktan korktuğu için yanında hep birilerini isterdi. Bir nefes, büyük sessizliği bozan küçük tıngırtılar. Nedense ben, yalnız kalmamak yerine, dakikalarca konuşmadan öylece duvarlara bakmak istiyordum. Ne hıçkırıyordum, nede bulunduğum duruma, isyan ediyordum. Ölümün elimden aldığı insan, babamdı! Güler yüzüyle her daim güçlü duran bana güven veren kahramanım, gitmişti.
Annem gibi, beni yalnız bırakmıştı. Kanımın son örneği, şefkatiyle saran o koca yüreği, beni terk etmişti. Evden cenazesi çıkarken, adeta etimden et, canımdan can almıştılar. Benim sahte gözyaşı döken üvey annem ve kız kardeşim yaptıkları feryadı figanlarla, bayağı bir süre Fas, tarafından konuşulacaklardı.
Helvalar kavrulmuş, hafızlar tarafından kuranlar okunmuştu. Cenaze töreni kalabalık olmuş, Fas'ın önde gelenleriyle beraber Anwarh şeyhim def edilmişti . Babamın petrol kralı kadar zengin varisi, kime bölündüğü büyük merak uyandırırken, Arifa ile Azeeza'nın rüyalarına girdiği kesindi. Arifa'yı hayatım boyunca sevmedim sevmemde, tabi Azeeza'yı da! Devamlı kan emen salyangozlar gibi, kafamın içini şişiren arılardan farksızdılar.
Dünyada ne kadar kötü söz varsa, onlara yakışırdı. Tabi benim ne olduğu belirsiz aptal, boynuzlu öküz, yalancı çoban kocama yakıştığı gibi! Kapıyı vurup çıktıktan sonra tam yirmi dört saat geçmiş olmasına rağmen, hala ortalıkta yoktu. Ona öfkem dağ gibiydi, nefretim ise sonsuz! Şimdi her şey kafamda öyle yerleşmişti ki, bana yakınlaşması, sahte evlilik deyip benden uzak durması, benimle eğlenmesi, yalan aşk sözleri, koca bir yalandı. Babamın ölümünden sonra af dilemesi bariz bir gerçekti, ama bunu da sadece benim için yaptığı ise şüpheliydi. Dinlediğim kalbinin atışları gibi, bu eve casus gibi yerleşmesi de bir gerçekti.
Ona aşkım sonsuz olmasına rağmen, af edemiyordum! Belki sevdiğim için, onu bağışlayamıyordum, belki gurur meselesi yapmıştım! Benim aşık olduğum adam, bu kadar adi yalancı olmamalıydı ve babamı çıkar işleri olarak görmemeliydi.
İçimdeki öfke kazanım her zamankinden, bu kez daha hararetli yanıyor ve ben o kazana kocamı atmak , ardından saatlerce pişirmek istiyordum! Geriye ondan kalan tek dirhem hatıram kalmadan, hayatımdan çıkarmak geçmişi karalamak istiyordum!
***************************************
Jade odadan sallanarak çıkıyordu. İçindeki boşlukla evden çıktığında, etrafında ki, insanların acınarak bakan gözlerini umursamıyordu. Üzerine aldığı feraceyle yolu sessizce araçta geçiren genç kız, mezarlığa geldiğinde ise babasının mezar taşının kenarına oturdu. Gözlerindeki ışıltılar parlayarak yanaklarından süzülürken, kalbinin ortasında yanan volkan vardı adeta. Damarlarına kadar saplanan sızıyla, elini toprağa dokunarak okşadı.
''Baba!
Jade Khan, ilk defa cevap alamayacağı sözü mırıldandı tekrar ''Baba, ben geldim! Bak karşındayım, yanı başında! ''Diyerek gözlerinden yaşların akmasına izin veriyordu. Dudakları tekrar titreyerek açıldı.