Son attığım mesaja görüldü atmış ve üzerine başka bir söz söylememişti bu garip durum ne kadar tuhafıma gitse de sorgulamak istemediğim için görmezden gelecektim ki çocuğun kullanıcı adı dikkatimi çekti "kilit_zgr" mi? Acaba bu Özgür müydü? hemen Özgür olmasından endişelenip tekrar konuşmalarımıza göz attım. Konuşma boyunca beni terslemeye çalışan ve hep dediklerimin tersini savunmak istercesine cevaplar veren bir kişi vardı. Özgür olmasından korkup korkakca tekrar mesaj attım.
Gönderen;AlçıTutmayanKırıklar
Mesaj; "Özgür?"
Titreye titreye yazdığım beş harflik bu isim hem içimi titretmiş hem de beni ürkütmüştü. Çok geçmeden mesajım görüldü oldu. "Yazıyor..." yazısını görmemle yerimde rahatsızca kıpırdandım.Gönderen; Kilit_zgr
Mesaj; "evet?"
Ne ne ne!!! Yaşadığım şoktan mı yoksa düşüncelerimin doğru çıkmasından dolayı yaşadığım korkudan mı bilmiyorum bir süre ekrana boş boş baktım. Sonra korkup hemen mesajlaşmayı kapatıp telefonumu odanın en uzak köşesine bırakıp yatağıma girdim. Korktuğumda veya endişelendiğimde gözüm kararıyor ve bir süre köşede derin derin nefes veriyor,kendimde olamıyordum. Bu durumun olmasından korkarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sonuçta başka bir Özgür olabilirdi ya da bildiğimiz Özgür olsa bile beni tanıması imkansızdı. Burası bir söz sayfasıydı ve bu sayfadan kendi hesabımı bile takip etmiyordum. Kısacası bunu bilmesi imkansızdı. Bu düşünce nefes alışverişimi düzene soktuğunda onu denemek ve bilip bilmediğini öğrenmek istedim ama elim henüz telefona varmadığından ve ikinci bir şoka maruz kalmak istemediğimden bu düşünceyi kafamdan savdım. Ani bir dışarı çıkıp hava alma dürtüsüyle yatağımdan kalktım. Sonbahar mevsimindeydik Eylülün 1'i. Altına kot koyu pantolonumu giyip saçlarımı düzene sokmak için aynanın karşısına geçtim salaş bir mısır örgüsü yapıp telefon vs. gerekli şeyleri aldıktan sonra sırt çantama kulaklığımla kitabımı da atarak aşağı indim. Çizmemi ayağıma geçirip anahtarlıktan anahtarımıda alıp kendimi evden tabiri caizse püskürttüm(!). Dünden kalan yağmurun oluşturmuş olduğu çukurların içine dolmuş su birikintilerine basarak ilerledim. Küçükken annemden bu yüzden çok azar işitmiştim ama hala bıkmadan ve sevdiğim tek şey bastığım yerden suların havaya fırlayışıydı. Üstümün ıslanmasını umursamıyordum. Son anda çantama atmayıp cebime atmış olduğum kulaklığımıda çıkarıp kulağıma taktım. Bugün ki şarkı listem karamsar olan şarkılardı. Havanın da etkisi olsada beni en çok etkileyen Özgür olayıydı. Hafta başında hareketlerini gözlemleyip öne göre kendime durum çıkartacaktım. Yolda ilerlerken birden kaldırıma itilmemle dizimin üstüne düşmüştüm. Kulağından çıkan kulaklıkla bir çocuk sesi duymam bir olmuştu.
-"Önüne baksana be abla. Az kalsın hakkım rahmetine kavuşuyordun ha! Neyseki güçlü kollarımla seni kenara ittimde hayatını kurtardım."
Çocuğun dedikleri komiğime gidip sırıtmaya başladığımda en fazla 7 yaşında olduğunu tahmin ettiiğim erkek çocuğun saçlarını okşadım başımı eğip teşekkür ettiğimde o da gülümseyerek kaslarını göstere göstere yanımdan ayrıldı. Bu duruma gülüp yola devam ettim. Daha parka kadar doğru düzgün gidemeyen biriydim bir de benden güçlü durmamı bekliyorlardı. Ben tamam güçlüyüm dediğim anda tır çarpardı yahu.
...
Bir salıncağı kırık olan parka geldiğimde sağlam olan tek salıncağa oturdum.Demirleri paslanmış zincirleri tutup ayağımla hafif sallamaya başladım. Bu park çocukluğumda yaptığım tek yararlı yaramazlığımın sonucuydu. Burayı herkes bilmezdi bilenlerde gelmezdi zaten. Büyük uzun ağaçların arasında kalan tek bankı olan ve ufakta olsa deniz gören bir yerdi. Park denilsede bir park adına hiçbir oyun aleti yoktu. Bir salıncak ve yanında kırık birde salıncak. Çocukların gelmek isteyeceği bir yer değildi yani. Tabi sırasını kimse kapmasın tüm gün salıncağa ben bineyim diyenler hariç. O kişilerden biri de bendim bu yüzden benim için yararlı bir yaramazlıktı. Çantamdan henüz kütüphaneden yeni almış olduğum ve kapağını açmaya yeni vaktim olan "Scott Sigler'ın- Uyanış" adlı kitabını aldım,bu kitap şu sıralar çok gündemdeydi. Biraz gerici biraz da polisiye tarzı olan bu roman oldukça dikkatimi çekmiş ve elime alabilmek için beni sabırsızlandırmıştı. Kapağını açarken bir heyecan bastı açsam mı açmasam mı arasında kalmıştım. Bu duygularım çok saçma ve abartı geliyor olabilirdi ama size de hiç olmadı mı bir şey hakkında heyecanlandığınızda ne yapıcağınızı şaşırdığınız. Benim tek dostum,kitaplardı. Onlarla gülüyor,onlarla ağlıyor,onlarla heyecanlanıp,onlarla gerilip,onlarla gizemler çözüp ve onlarla aşkı tadıyordum. Bu yüzden okuduğum kitabı benimsiyor bittiğinde ise bir o kadar üzülüyordum. Kitabın sayfasını açarak okumaya başladım. Kitap söze şöyle başlıyordu;
"Bedenime saplanan acıyla uyandım..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duyulan Geniş Zaman
ChickLitHissizliği de tadacaksın bu bedende hisleri de. Kalbin acılarınla terbiye olurken, sessiz kalmak ne kadar güç bunu anlatacaksın insanlara. Konuşamıyorsam yazarım deyip bir umut ışığı yakacaksın kendine. İzmaritler yakarken ayaklarını pes etmeden tek...