Evet. Babası yine yapmıştı yapacağını. Hem de bu sefer öyle böyle değil.
Şu an ikisi de karmaşık duygular yaşıyordu. Biraz şaşkınlık,biraz öfke,biraz kırgınlık,birazda merak. En çokta Muzaffer. Babasının neden böyle bir şey yaptığını hala anlayamıyordu. Neden Nefise? Başka biri değilde neden o?
Bu soruyu düşünürken,aklına bazı şeyler geldi. Evet, bu o kızdı. Babasının hep "onu kızım olarak görüyorum" dediği kız. Babası ona çok değer veriyordu demek ki. Bu yüzden ona iyi bakmasını istemişti. Bu yüzden Nefiseyi ona emanet etmişti. Şimdi onları öyle bir şekilde bağlamaya çalışıyordu ki, Muzaffer istese de artık onu bırakamazdı.
Muzafferin aklından bu kadar şey geçerken,Nefisenin aklında sadece bir soru vardı. Neden? Neden onu seçmişti? Tamam,Salih beyi her zaman manevi babası olarak bilmişti,ikisi de bir-birini çok seviyor ve değer veriyordular. Ama bu olay biraz farklıydı. Salih bey,ikisinden de bir-birlerini hiç tanımadıkları halde evlenmelerini,hayatlarını bir birlerine bağlamalarını istiyordu. İşte bu kadar şeye sadece bir soru sora biliyordu Nefise. Neden?
"Bazı detaylar var ama Salih beyin şimdilik tek şartı bu" Avukatın konuşması her ikisini de daldıkları düşüncelerden ayırdı
"Bize biraz izin verir misiniz? Herhalde düşünmek için biraz zamanımız ola bilir" Muzaffer ses tonunu ayarlamaya çalışarak konuştu. Avukat başını salladı ve Azimeyle birlikte odayı usul adımlarla terk etti.
"Ben.. Gerçekten ne diyeceğimi bilmiyorum" Yüzünü dönüp Nefiseye baktı Muzaffer. Nefisenin yüzünde hiç bir mimik oynamıyordu.
Onun hiç bir şey söylemediğini gören Muzaffer derin bir iç çekti ve ilerleyip yanında oturdu.
"Bakın biliyorum,şaşkınsınız,benim de sizden ayrı kalır bir yanım yok" Nefiseyi rahatlatmaya çalışırken. Tabi ki bu durumda ne kadar rahatlata bilirse.
"Şaşkınım. Gerçekten de hala şoktayım. Sadece,neden? Neden böyle bir şey istedi ki?" Sonunda düğümlenen boğazına rağmen konuşa bilmişti Nefise. Şu an bir rüya da olmayı diledi. Ama değildi. Bu an dibine kadar gerçekti.
"Bilmiyorum. Ama-" sözüne devam edemedi Muzaffer. Arafta kalmıştı. Ağzından çıkacakları dikkatli seçmeliydi. Sonuçta söylediklerini nasıl anlayacağını bilecek kadar tanımıyordu Nefiseyi. Ama bazı şeyleri konuşmak gerekiyordu. Hele böyle bir durumda mutlaka.
"Ama?" Muzafferin cümlesini tamamlası için konuştu Nefise. Muzaffer tamamen Nefiseye döndü ve ona bakan yeşilliklerde kaybolmamak için verdiği mücadeleyle başa çıkarak konuşmasına devam etmeye karar verdi.
"Nasıl anlatsam. Bazı şeyleri anlıyorum. Ama taşlar bir türlü kafamda oturmuyor. Size çok verdiğini sizi olmayan kızı gibi sevdiğini biliyorum. Fakat niye böyle bir şeye kalkıştı hala da aklım almıyor." Tek nefeste aklından geçenleri söylemişti. Şimdi sıra cevap almaktaydı.
"Evet haklısınız. Biz onunla hep baba kız olduk. Fakat aramızdaki bu durum şimdi yaşadığımız durumu anlatamaya yetersiz kalıyor" Nefisenin söylediklerine karşılık Muzaffer onaylarcasına kafasını salladı.
Bir süre konuşmadılar. Aralarındaki ölüm sessizliği devam etti bir süre. Tabi Nefise merakına yenik düşüp,o soruyu sorana kadar.
"Şey,yanlış anlamazsanız eğer,Salih baba her şeyi koşulsuz şartsız size bırakmış. Ama o ev hariç." Derin bir nefes aldıktan sonra karşısında dikkatlice onu dinleyen Muzaffere yöneltti bakışlarını "Eğer,özel değilse,nedenini sora bilir miyim?"
Bu sorudan sonra istemsizce gözleri doldu Muzafferin. Onun bu halini gören Nefise anında sorduğuna pişman oldu. Yine merakına yenik düşmüştüğü için kendine kızdı.
"O ev..." devamını getirmek işkence geliyordu Muzaffere. Sanki anlatırsa,tekrar o anıları yaşayacakmış gibi hiss ediyordu. Ama bu acılardan yeteri kadar kaçmıştı. Artık kaçmak yoktu. Zamanı gelmişti. " Annem o evde dünyaya gözünü açmış. Bende o evde büyüdüm. Çoçukluğumun en güzel hatıraları o evin her bir duvarında,merdiveninde,eşyasında saklı. Yani kısacası o ev benim hayatım. Çok özel bir yer. İşte bu yüzden babam bu şartı koydu. O evi ne pahasına olursa olsun bırakmayacağımı biliyordu." Konuşmasını tamamladıktan sonra göz pınarlarından akan göz yaşlarını sildi Muzaffer. Nefise onun bu haline üzülürken diğer tarafdan da bu soruyu sorduğu için kendine kızıyordu.
"Özür dilerim. Hatırlatıp,sizi üzmek değildi niyetim" Üzgün bir şekilde kendini ifade etti Nefise. Muzaffer hafifçe gülümseyip, elini "boş ver" dercesine salladı.Nemli gözlerini elinin tersiyle sildikten sonra esas konuya dönmeleri gerektiğini fark etti. Zaten bunu niye ona anlatmıştı,kendi de bilmiyordu. Geçmişini anlatmayı sevmezdi. Ama bu kadın ona bir şey yapıyordu. Ne yaptığı hakkında hiç bir fikri yoktu ama bu öyle bir şeydi ki,Muzaffer içindeki bu acıları ona anlatmak için can atıyordu. Niyesini bilmiyordu,ama istiyordu işte.
"Peki,ne yapacağız?" Çaresiz bir şekilde fikrini sordu Nefise. Muzaffer düşüncelerinden ayrılıp kahverengilerini yeşillere dikti.
"Bilmiyorum. Gerçekten. O evi hiç bir şeyi istemediğim kadar istiyorum ama sizi bunun için zorlayamam" Fikrini ortaya attı Muzaffer. Çok arafta kalmıştı. Hem de çok.
"Bence biraz düşünelim. Bu durumda aklıma başka bir şey gelmiyor." Nefisenin bu fikrini tebessüm ederek kabul etti Muzaffer. Nefisede tebessümüne karşılık verdi. Daha sonra evine gideceğini hatırlayıp yerinden kalktı. Ama bu ani kalkışın ardından günlerin verdiği yorgunluk yüzünden bayılacakmış gibi olduğunda,Muzaffer hemen kollarını ona sarıp,refleks bir şekilde kendine çekti.
Şu an da nefesleri bir-birlerinin yüzüne çarpıyordu. Kokuları bir-birlerini sarhoş ediyordu. İkisi de anın büyüsüne kapılmış bir şekilde duruyorlardı. Ama bu an Nefise kendine gelip,geri çekerken bitti. Her ikisi de anın etkisinden çıktıktan sonra Nefise zorda olsa konuşmaya çalıştı."Ben artık gitsem iyi olacak"
"Lütfü bıraksın isterseniz" Muzaffer de hala anın etkisinde olacak ki,sadece kısa cevaplar vermekle yetiniyordu.
"Teşekkürler. Arabam burda. Kendim gide bilirim. O zaman görüşmek üzere" Muzaffer sadece başını onaylar anlamda salladı. Nefise de hızlı adımlarla odadan çıkıp kapıyı kapadı ve kapıya yaslanıp,elini hızla atan kalbine koydu. "Kendine gel. Ne yeri ne zamanı. Ne yeri ne de zamanı" biraz kendine geldikten sonra arabasına doğru hızla adımladı ve oraya ulaştığında hemen arabayı çalıştırıp villadan uzaklaştı.
Nefise bu durumda sadece kendisinin olduğunu sanıyordu ama yanılıyordu. Çünkü kalbi deli gibi atan yalnız o değildi.
Nefise gittikten sonra Muzaffer zorda olsa,anın etkisinden çıkmış,kendini koltuğa atıp,toparlanmaya çalışmıştı.
"Hayır. Bu defa kaptırmak yok. Bir daha bu acıyı yaşamak yok" Kendi kendine kızıyordu Muzaffer. Çünkü söz vermişti yıllar önce. Bir daha asla ama asla birine bağlanmayacaktı. Canını en çok bağlandıkları yakmıştı. Bu yüzden,bir gün babası da ondan gider diye,sırf ona bağlanmamak için uzun yıllarca ondan uzak kalmıştı. Ama pekte faydası olmamaştı. Şimdi çektiği acının üzerine bir de pişmanlık eklenmişti.Yine de olmayacaktı. Bir daha bağlanmayacaktı. O kadar.
Muzaffer her ne kadar kendini buna inandırsa da,olacaklara müdahele edemezdi. Çünkü hayat biz planlar yaparken olan şeydi. Ve o her ne kadar istemese de hayatın onun içinde büyük oyunları vardı...
-----
Umarım hoşunuza gider. Yorum ve voteleri bekliyorum 😊.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilmezdim
Fanfictionİki insanı bir araya ne getirir? Hayat? Kader? Aşk? Bu sorunun cevabını sadece yaşayarak bulacaklardı