"Vildan Doğan" yazan mezar taşına doğru illerledi Zeynep. Bir süre öylece izledi ona acı veren mezarı. Daha sonra usulca oturup,ellerindeki çiçekleri mezara koydu.
"Merhaba... Anne" Elini mezar taşına koydu Zeynep. Narin bir şekilde okşamaya başladı taşı. "Biliyorum,uzun zaman oldu gelmeyeli. Ama gelemedim işte" gözünden bir damla yaş aktıktan sonra elini tersiyle hemen sildi göz yaşlarını. "Onu gördüm anne. Babamı gördüm. İlk defa onunla konuştum,aynı sofraya oturdum,hatta onunla sohbet bile ettim." Aldığı nefes yetmemiş olacak ki biraz duraksadı Zeynep. Daha sonra yüzünde kırık bir gülümsemeyle devam etti. "Sana bir haberim var. Sonunda senin de,dedeminde istediği oldu. Babam artık mutlu biliyor musun? Bir daha senden başkasını sevemez diye düşünürken,aşık oldu." Elini mezar taşından indirip kuru toprağa koydu Zeynep."Bazen sana kızıyorum. Babam üzülmesin diye beni de kendini de ondan sakladın. Ama kendimi senin yerine koyuyorum da,ben de olsaydım aynı şeyi yapardım. Sevdiğim adam benim yüzümden acı çekmesin diye ondan ayrılırdım."
Söylediği bu laflardan sonra bir anlık geçmişi hatırladı Zeynep.
-----Flashback/2 yıl önce...-----
Karşısında duran genç kıza baktı Salih bey. Olanlar hala şaka gibiydi. Asla kadere inanmazdı ama yaşadağı bu olaydan sonra inanmaya başlayacağı belliydi.
"Şimdi,sen benim torunumsun? Öyle mi?" Ağzı kulaklarına varıncaya kadar gülümsemek istedi Salih bey.
"Ben... Şey... Aslında" Zeynep istemsizce kekelemeye başladı. Kolay değildi sonuçta. Yıllar sonra çalıştığı restoranda,dedesi iş yemeği için geldiğinde,onunla çarpışıp, cüzdanındaki babasının fotoğrafı yere düşmeseydi,şimdi oturup sohbet bile etmiyceklerdi.
"Sakın inkar etme. Cüzdanındaki fotoğrafı gördüm" Evet.İşte kader denen şey buydu. Hiç planlamadığı bir anda gelişmişti her şey.
"Ne söylememi istiyorsunuz?" Çaresiz gözlerle Salih beye baktı Zeynep.
"Gerçekleri" diye kısa bir cevap verdi Salih bey.
Zeynep onun kararlı bakışlarını görünce pes edercesine nefesini dışarı verdi. Gözlerini yerden alıp,karşısındaki kahverengilere baktı."Evet. Ben Muzaffer Karamanerin kızıyım."
"Allahıım! Sen nasıl? Ne zaman?" Salih bey sevinçle üzüntüyü bir arada yaşıyordu. Bununla beraber de aklında binlerce soru vardı.
"Lütfen sakin olun,ben her şeyi anlatacağım" Salih beyin halini gören Zeynep rahatlatıcı bir gülümsemeyle ona baktı. Salih bey sadece kafasını sallarken,Zeynep tekrar derin bir nefes aldı konuşmaya en başından başladı.
"18 yıl önce. Siz eşinizi,o da annesini kaybetmiş." Zeynepin sözlerine hüzünlü gözlerle kafasını salladı Salih bey. "O, o gün sadece annesini kaybetmedi. Sevdiği kadın tarafından terk edildi."
"Na-nasıl? Niye?" Şok olmuş bir şekilde Zeynepe baktı Salih bey. Oğlunun buralardan gidiş sebebinin sadece annesinin ölümü olduğunu düşünüyordu oysa ki.
"Annem o zaman kanser olduğunu öğrenmiş. Tedavisi olmayan bir duruma gelmiş hastalığı. Annem buna üzülürken,diğer tarafdan da seviniyordu. Çünkü hastalığıyla beraber hamile olduğunu da öğrenmişti o gün" Zeynepin yüzünden düşen bir damla yaş yüzünü ıslattı. Fakat o buna aldırmadan yeniden konuşmaya başladı. " Annem böyle bir acıyı sevdiğim adam çektirerem diye düşünmüş. Bu yüzden ilişkilerini bitirmiş. O Amerikaya giderken,annem beni kucağına alacağı günleri saymaya başlamış. Yani oğlunuz asla benden haberi olmadı... Daha sonra işte bir kaç ay sonunda da ben doğulmuş. Fakat ben daha 3 yaşındayken annen ölmüş" son sözleri kısık sesle söyledi Zeynep.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilmezdim
Fanfictionİki insanı bir araya ne getirir? Hayat? Kader? Aşk? Bu sorunun cevabını sadece yaşayarak bulacaklardı