Hayat bazen hiçte komik olmayan şakalar yapa biliyordu. Her şeye olan inancınızı kaybedecek duruma geldiğiniz şakalar. Ama bu şaka hiçte gülünecek türden değildi.
Az önce, Zeynep'in uğruna göze aldığı her şey bilinmez bir not tarafından ortaya çıkmıştı. Hoş eğer bu not gelmeseydi bile Zeynep her şeyi anlatacaktı. Fakat ona bakan kızgın ve şaşkın gözlerden sonra bunun için bayağı bir geç kaldığını anlaması uzun sürmemişti.
Sonunda o gün gelmişti. Biraz sonra fırtınalar koparacak olan gerçekler açığa çıkacaktı. Asıl önemli olansa, bu gerçekleri nasıl kaldıracaklarıydı. Belki de kaldıramazlardı. Kim bilir kaçarlardı belki de. Fakat kaçmanın hiç bir şeye faydası olmadığı her kes tarafından bilinen bir gerçekti.
"B-bu doğru değil, değil mi?" Düğüm-düğüm olan boğazına rağmen sonunda konuştu Muzaffer.
Her kes meraklı gözlerle Zeynep'e dönerken,Zeynep sanki biraz sonra kopacak olan kıyameti görmemek için başını eğmiş,gözlerinı sımsıkı kapatmıştı. Ama bunun hiç bir şeye faydası olmadığını gayet iyi biliyordu.
Daha fazla kaçış yeri olmadığını anladığında başını kaldırdı ve ona meraklı fakat bir o kadar da şaşkın gözlerle bakmaya başladı.
"Evet. Ben... Ben sizin ve Vildan Doğan'ın kızıyım" Zeynep'in itirafından sonra Nefise ile Ceyda hala anlamamış ve aynı zamanda şok olmuş bir şekilde Zeynep'e bakarlarken,Muzaffer Vildan'ın adıni duyduğunda şaşkınlıktan açılmış gözleri biraz daha büyüdü.
İçinden bir şeyler koptuğunu hisetti. Onca yıl onu bu kadar acıya haps edeb bir kadından kızı vardı. Bu kadar zamandır varlığından dahi haberi olmadığı bir kız çoçuğu.
Yaşadığı bu şeyin rüya olmasını dileyerek gözlerini kapattı Muzaffer. Bir kaç dakika sessizliğin ardından gözlerini açtığından olayın gerçekliği kalbini deldi. İçinden bir şeyler kopup gitti sanki.
Eli kalbine giderken,ayaklarının onu daha fazla taşıyamayacağını anladı ve kanepeye yığıldı. Nefise telaşla yanına oturup kolunu sıvazlarken,Zeynep'te endişeyle diz çöktü karşısında.
Mehmet ve Ceyda da endişeyle onlara yaklaşırken,Muzaffer gözlerini açtı. İlk ömce Nefise'nin dolu dolu olna yeşl gözlerine baktı. Nefise birazdan öğreniceklerinden habersiz bir şekilde hafif tebessüm etti kocasına.
Muzaffer kırık bir tebessümle kahverengilerini karısından alıp,kızı'na döndürdü. Zeynep üzgün ve endişeli bir şekilde ona bakarken Muzaffer yaklaştı.
Tereddütle elini Zeynep'in yüzüne koydu. Yanaklarından akan yaşlara rağmen gülümsedi Zeynep dolu gözlerle.
"Sen şimdi benim kızım mısın?" Söylemek istediği,daha doğrusu sormak istediği o kadar şey vardı ki, fakat sadece bunlar çıkmıştı ağzından. Yaşadığı şeyi kendisi de anlamıyordu. Hislerinin karışık olduğu şu an emin olduğu tek şeydi Muzaferr'in.
Zeynep dolu gözlerle kafasını sallarken Muzaffer daha fazla bekliyemedi ve bir an'da Zeynep'i kendine çekip sarıldı. Gözleri kapanırken,Zeynep'in sırtındaki ellerini de sıklaştırdı Muzaffer.
Zeynep başta şaşırsa da, o da çok geçmeden sarıldı babasına. Bu hissin ne kadar huzur ve mutluluk verdiğini hissetti. Bu an, uğruna her şeyi feda edebileceği bir an'dı. Bunu uzun zamandır bekliyordu çünkü.
Muzaffer de Zeynep'ten farksız değildi. Daha baba olmanın şokunu atlatmamıştı fakat bu hiss harikaydı. Kanından canından bir parça kollarının arasındaydı.
Her kes buğulu gözlerle onları izliyordu. Buğulu gözlerden başka tek ortak noktalatıysa bu işin nasıl ve ne zaman olduğuydu.
"Sen na-nasıl? Ne zaman?" Geri çekilip,kızının gözlerindeki yaşları silerken konuştu Muzaffer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bilmezdim
Fanfictionİki insanı bir araya ne getirir? Hayat? Kader? Aşk? Bu sorunun cevabını sadece yaşayarak bulacaklardı