12.Bölüm:"Nesin sen?" -part2-

20.1K 663 85
                                    

Birkaç saniye sadece gözlerini gözlerime dikti. Belki beklentiyle ve istekle belki de hırs ve öfkeyle. Beni hızla arkadaki duvara doğru ittirdiğinde çarpmanın etkisiyle sırtım fazlaca ağrımıştı. Sanki dünyam arkadaki duvar ve önümdeki koca beden kadardı. Küçücük, karanlık, acı ve pişmanlık dolu.

Bazen yaptığımız çok basit, küçücük, masum birşey başımıza öyle büyük belalar açardı ki tekrar tekrar düşündürtür dururdu.  İşte bunun en büyük kanıtı karşımdaydı. Sağ eliyle boğazımı kavrarken öksürmeden duramamıştım.

Bir insan bu kadar sert olabilir miydi ya da neden bu kadar sert olurdu? Gözlerimi yalvarırcasına ona diktim onun bana baktığı gibi, ya beni burada öldürürdü ya da o kadar iyi bir şey olurdu ki herşeyi unuturdum. Aksi takdirde bu mesele burada kapanmazdı.

"Kır inadını!" bana emrederek söylediği iki kelimeden hiçbir şey anlamamıştım. Ben hiçbir zaman inatçı olmamıştım ki, eğer ortada benim kararlar vereceğim bir durum varsa genelde kaçardım ve kimse, hem de hiç kimse bundan rahatsız olmazdı. Ağlamak istiyordum tekrar ama bu içimden gelmiyordu. Sadece karmaşık hissediyordum her zaman ki gibi. Keşke birşey ağır bassaydı, ben bunun nefret, öfke herşey olmasına hazırdım.

Bir cevap vermediğim için sinirli olması gerekiyordu ve fazlasıyla da sinirliydi zaten. Belki fazlaca ileri gidip bir yumruk atmasını beklerken, hiç beklemediğimiz birşey yapıp belimden yavaşça kavrayarak vücudunu bana yapıştırdı ve boyumuzu eşitledi, yerden havalan ayaklarım dengemi sağlayabilmek için çoktan onu sarmışlardı bile.

"Ateş." kekelemeden, titremeden ya da tereddüt etmeden keskin bir kelime çıkmıştı ağzından. Ne demek için söylemiştim hiçbir fikrim yoktu, sadece daha fazlasını engellemek için yapmıştım.

"Efendim, avukat hanım." az önceki sinirli halinden pek eser yok gibiydi ama ben bunları düşünmek istemiyordum. İstediğim tekşey kafamı kaldırmadan bakabildiğim gözlerinin, yüzünün güzelliğiydi. Saatlerce izlenebilecek bir manzaraydı. Peki benim bunu izlemek için bir sebebim var mıydı ki? Anlamsızca kendi kendime sırıttım.

"Az önce birbirimizi öldürecektik." gözlerimi gözlerinden ayırmamıştım, onun da bu durumdan şikayetçi olduğunu sanmıyordum. O kadar güzel bakıyordu ki. Kısık çıkan sesim sanki dikkatini dağıtmak istemiyor gibiydi.

"Evet, öyleydi." 

"Ne değişti, peki?" merakla sormuştum ama cevap vermese de olurdu sanki, pek umursamıyordum. Şu an öyle bir durumdaydım ki, kesinlikle sağlıklı tek bir karar alamayacağıma emindim. Kendimi Ateş'in kölesi gibi hissediyordum. Onun etkisi altına girmiş bir köle gibi.

"Ne değişti?" benim sorduğum soruyla bana cevap vermişti, amacının savuşturmak olduğu o kadar belliydi ki.

"Ben de sana onu sordum." 

"Ben de dedim ki ne değişti, sana beni öldürmen için fırsat veriyorum. Fırsat verdiğim ilk kişisin, emin ol son da. Şimdi, ya git beni öldür ya da." aldığı seri nefesleri sıklaşmıştı. Konuşması kesilip bana bakmaya devam ederken araya girmiştim.

"Ya da." 

"Ya da ne istersen yap, ama şunu bil ki beni öldürmezsen, ben seni yakarım, nereye kadar giderse." benden ne yapmamı bekliyordu ki, evet madem onu öldürebilme fırsatım vardı kaçıramazdım. Hayatımdan defolup giderdi ve kendi hayatıma bakardım. Benim için güzel ya da kötü bir hatıra olarak kalırdı yaşadığım birçok şey gibi.

"Evet şimdi özgürsün, ya çeker gidersin, ya da kalır benimle birlikte en ufak parçan dahi kalmayana kadar yanarsın. Ben bu seçimi hiç kimseye sunmadım." beklediği şey o kadar aşikârdı ki. Ne yaparsam yapayım zarar görecek kişi olacağıma o kadar emindimki. Eğer istediğini yaparsam, bana yaptığı herşeye bir kılıf uyduracaktı. 

AVUKATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin