Bir sürü yorum bekliyorum. Sizi seviyorum. Muck falan...
Elimde ki kumandayla kanalları dolanıyordum. Geri zekalılar doğru düzgün hiç bir program yapmamışlardı. En sonunda çizgi film kanallarından birinde durdum. En azından çizgi film izlerdim. Sonra da uyurdum.
Canım hiç bir şey yapmak istemiyordu.
Moralim çok bozuktu.
Keşke Fırat'a öyle çıkış yapmasaydım.
Hıyar ağası beni hiç sallamamıştı bile.
Ondan vaz geçtiğimi söylediğim halde bana bir tepki vermemişti. Teşekkür etmek nedir amk?
İnsan bi gitme Ümit dur sensiz yaşayamam falan derdi. Ama o siklememişti bile. Yılbaşı gecesinde böyle deprasyonda olmak berbat bir şeydi. Daha iki bin on sekize girmemiştik ama ben şimdiden tükenmiştim. Daha ömrümün baharındaydım ben yahu.
Hepsi o Fırat itinin yüzündendi. İnsan bir sever değil mi? Yok amk.
Onu engellemiştim. Ne kadar dayanırdım bilmiyorum ama gerçekten iradeli olmam gerekiyordu. Sürekli onun etrafında olmam ona sadece sıkıntı verirdi. Bunu istemiyordum. Onunla konuşmaya devam etmek istiyordum ama hayatımın altı yılını sadece onu düşünerek geçirmiştim ve buna devam edemezdim. Bir altı yıl daha acı çekmek istemiyordum.
Kabul ediyorum beklediğimden çok daha ılımlı olmuştu bana karşı. Onun homofobik olmasını ve benimle hiç konuşmamasını beklemiştim.
O düzdü. Benim için gay olması elbette bir hayal olurdu. Üstelik bunca zamandır benim onu sevdiğimden bile bir haberdi. Beni anlamasını bekleyemezdim.
Bana da bir kız uzun yıllar boyunca aşık olduğunu söylese aynı tepkiyi hatta daha kötüsünü verebilirdim. Üzülmeme engel olamıyordum.
Gözlerim dolduğunda ekranda attan düşen prense güldüm. Ne salaktı yahu. Aniden o kadar şiddetli kahkaha atmaya başlamıştım ki neler olduğunu anlayamıyordum bile.
Sonra durdum ve ağlamaya başladım.
Yalnızdım. Kimse yoktu.
Ben bir yılbaşı gecesi hıçkırarak ağlıyordum.
Geçmesini diliyordum. Bu acının geçip gitmesini ve önümüzdeki yıl çok daha iyi olabilmeyi diliyordum.
***
Ağlayarak uyuduğum uykudan zil sesiyle uyandım. Gözlerim acıyordu. Başım ağrıyordu. Telefonun saatine baktığımda on bir buçuk olduğunu gördüm. Annem gelmiş olmalıydı. Bu kadında anahtarlarını bir türlü yanına almıyordu. Ümit kim ki zaten? Hiç uyur mu kalır mı?
Dağınık olan üstümü başımı düzeltme gereği duymadan kapıya yürüdüm. Ah ulan anne insan anahtarını bari bu gün alırdı yanına.
Kapıya vardığımda yavaşça kapı koluna uzandım. Annemin geldiğinden o kadar çok emindim ki kim olduğunu sormak aklıma bile gelmemişti.
Ama keşke sorsaydım.
Takım elbisesiyle kapıya yaslanıp bana gülümseyen bir mafya babası vardı karşımda. Oha amk!
O kadar çok ağlamıştım ki halüsinasyon görmeye başlamıştım.
Gözlerimi ovcaladım. Tekrar baktım ve oradaydı. Dudaklarını birbirine bastırmış gülmemek için kendini zor tutar gibi bir hali vardı.
''S-sen...'' Diyebildim sadece. Başka ne diyeceğim hakkında en ufak bir fikrim dahi yoktu. Bunu beklemiyordum.
''Selam.'' Dedi. Daha önce konuşan bir canlının bu kadar muhteşem olabileceğini düşünmemiştim. Allah neler yaratıyordu be!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIMCIM/ BOY×BOY/ TEXTING
Teen FictionO bana tecavüz etmiyor. O zaman ben ona ederim. Mafya olması sikimde değil(!)