Medya; Fırat
Annem günden dönüp dükkanı kontrol etti. Bunu neden yapıyordu bilmiyorum. Sanki dükkanda o yokken parti vermişim gibi davranması saçmalıktı ve bunu her seferinde bıkmadan tekrarlaması ayrı bir saçmalıktı.
''Sen geldiğine göre ben gidiyorum.''
''Nereye gidiyorsun bakim? Fırat oğlumun yanına mı?''
''Ya kadın ne ara oğlun oldu o senin?''
''Sus sen dana! Sevdim ben çocuğu. Tam benim tipim. Bir yirmi yıl genç olsam çok güzel olabilirdi ama olsun. En azından sen kaptın. Yabancıya gitmedi.''
''Anne sen manyadın iyice! Hadi ben gidiyorum sende eve çıkıp dinlen. Sana altın günü iyi gelmiyor. Kısırı mı fazla kaçırıyon ki?''
Popoma yediğim şaplakla sıçradım. ''Sus dana! Anneyle ne biçim konuşuyorsun sen? Ben yaptım seni. Ben doğurdum. Saygılı ol!''
Daha fazla konuşmasına izin vermeden montumu kaptığım gibi dükkanın kapısından kaçtım. Kadın susmuyor artı bir de dövüyordu. Çocukken vurmazdı bana. Yetişkin olunca vuruyordu. O zaman vurursa psikolojim ve ruh sağlığım bozulurmuş. Şimdi eşşek kadar oldum diye hıncını alıyormuş. Manyak kadın!
Kaldırımda yürürken keyfim yerindeydi. Fırat ile barışmak istiyordum ama ona naz yapmakta hoşuma gidiyordu. Çılgın herif seviyordu beni şimdi. Aklıma yüzü geldiğinde kocaman gülümsememe engel olamadım.
''Kırk yıllık yoğurtçuyum böyle kase görmedim!''
Arkama dönüp bunu diyen densizi pataklamak istedim. Ne biçim laftı o öyle?
Fırat arabasına yaslanmış, kollarını göğsünde birleştirmiş gülümsüyordu. Kafasında ki bereden çıkan dalgalı saçlarıyla çok tatlıydı. ''Pardon. Bana laf mı attınız acaba?'' Diye sordum.
''Yoo ben değil kuzenim atmış.''
Bunlar bizim ilk mesajlaşmalarımızdı. O unutmamıştı. Kahkaha attım. ''Benim sevgilim mafya seni vurur. Demedi deme. Pek de yakışıklısın yazık olacak!'' Dedim.
Bu sefer o bastı kahkahayı. Şerefsiz gülerken erimeme neden oluyordu. ''Mafyalardan gerçekten çok korkarım. Neyseki meşru bir iş adamıyım.''
Salak salak birbirimize bakıp gülüyorduk. Komik bir şey de yoktu. Ama kendimize engel olamıyorduk. Buna bakarak nasıl somurturdum ki?
Yanıma yavaş adımlarla yürümeye başladı. Elleri ceplerindeydi. Üzerinde mont yoktu ama üşür gibi durmuyordu.
''Seni kaçımaya geldim.''
''Sen beni kaçıramazsın. Ben kendim kaçarım.'' Dedim.
Kıkırdadı. ''Sokakta olmasak seni öperdim.''
''Yavaş ol. Burası aile mahallesi. Bizim burada öyle şeyler olmaz. Akıllı ol. Semt çocuğuyuz. Aklını alırım senin.''
''O zaman gel sen benimle şöyle bir.'' Beni çekiştirmeye başladığında ona engel olmadım. Güya adama trip atacaktım. Fırsat vermiyordu.
Arabanın kapısın açıp benim binmem için açtı. Beklemeden bindim.
Oda şoför koltuğuna bindiğine beklemden dudaklarıma yapıştı. Yanaklarımı avuçlarına bastırıp beni biraz daha çekti kendine. Ona karşı koymam imkansızdı. Bunu istemiyordum.
Diliyle dudaklarımı yaladığında içim gıcıklandı. Alt tarafıma yine sinyaller gitmeye başlamıştı. Kendini geri çektiğinde anlı anlıma yaslandı. ''Her güldüğünde, her ağladığında, her sinirlendiğinde, her şaşırdığında seni öpmek istemem normal mi?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIMCIM/ BOY×BOY/ TEXTING
Teen FictionO bana tecavüz etmiyor. O zaman ben ona ederim. Mafya olması sikimde değil(!)