034

27.3K 1.4K 432
                                    

Gözlerimi açtığımda hastane kokusu burnumu hücum etti. Mis gibi dezenfektan kokusu, bayılırım. Biraz da çamaşır suyu... Ohh mis.

Hareket etmeye çalıştım ama pek başarılı olamadım. Neyseki kurtulmuş olmalıydım. Ölmediğim için mutluyum. Yaşıyorum amk.

Karanlık odaya gözlerimi kısarak baktım. Daha kalabalık olmasını beklemiştim. Başımda ağlayanlar ağıt yakanlar falan dilemiştim lakin sadece Fırat vardı ve bu yeterliydi.

Uyuyan adamın sabit duran yüzünü izledim.
Koltukta iki büklüm şekilde rahat olmadığının farkındaydım ama buna rağmen nasıl başarıyordu bilmiyorum oldukça mükemmel görünüyordu.

Yavaşça gözlerini açtı. Onu izlediğimi fark etmiş olmalıydı. Toparlanıp yanıma yaklaştı.

Ben bana sarılacak, bana aşkını itiraf edecek sanırken o yanağıma güçlü bir tokat attı. Noluyor amk?

"Bir daha yanlız başına bir yere gitmeyeceksin!

Ölüyordun!

Az daha seni bulamasak ölüyordun!

Sinirliysen gel vur, tekmele ama bir daha asla gitme!

Öleceğim sandım lan! Seni öyle görünce öleceğim sandım.

Sana ilk ve son uyarım Ümit. Bir daha böyle tehlikli bir şey gelirse başına elimden kurtuluşun olmaz."

Gözlerim kocaman olmuştu. Ona bakakaldım. Bana vurmuştu. Bana bana Ümitin'ize!

Ama benim için çok endişelenmişti. Derin derin nefes alıp verip sakinleşmeye çalışıyordu.

Bir şeyler söylemem gerekiyordu.

"Ben oranın o kadar tehlikeli olduğunu bilmiyordum. Her yıl oradan kayardım.

Seni Yeşim'e kayak öğretirken izlemek istemedim. O yüzden ayrıldım sizden."

Bence mükemmel bir açıklama yapmıştım. Bana kızmaya hakkı yoktu. Salak herif. İt.

"O kıza bir şey öğretmedim ben. Kayak takımlarını eline verip hocanın yanına gönderdim. Kendim de otele döndüm. Yapmam gereken telefon konuşmaları vardı. Sonra döndüğümde senin bir süredir ortalarda olmadığını öğrendim." Derin bir nefes alıp verdi. Konuşmaya pek istekli değil gibiydi.

Ama o kıza bir şey öğretmedim mi demişti o? Ay seni yerim ben kestane şekerim benim.

"Ben biraz kıskanmış olabilirim." Dedim. Tamam amk biraz değil baya kudurmuştum ama olsundu.

"Cidden ölümün eşiğinden döndün. Kafana bir şey olmadığı için şükretmen gerek."

Beni bu kadar çok düşünmesi hoşuma gitmişti. "Teşekkür ederim yanımda olduğun için."

Kibarlıktan kırılıyorum amk.

"Önemli değil. Sen biraz dinlen yarın döneceğiz zaten. Bizim elemanlar helikopter ayarlayacak."

"Senin helikopterin mi var?" Allah'ım bu iş grinin bilmem kaç tonuna dönüyordu. Çok mutluyum lan!

" Hımm var. Burayada onunla gelmiştim. Yarın döneriz."

"Daha önce hiç helikoptere binmedim. Ya benim yükseklik korkum varsa?"

Gülümseyerek yatağın kenarına oturdu. Eliyle yanağımı okşayıp "O zaman seni bayıltırım." dedi. Bu romantik miydi? Çözemedim.

Uzanıp beni öptü. Kısacık minicik bir öpücüktü. Ardından ise tekrar öptü. Tekrar ve tekrar bir çok kez öpüp geri çekildi. Beni şimdi bayıltacaktı sanırım.

En sonunda dudakları, dudaklarımı tamamen esir aldı. Dilini alt dudağıma sürtüp geçiş için izin aldı. Tabi ki ağzımı kocaman açtım manyak mısınız?

Kapı aniden açılıp "Kankaaaaa! Nolur ölme!" diye böğüren Behlül Utku tüm şehvetli dakikalarımızın içine etmişti.

"Oha amına koyayım! Ben sana bir şey oldu diye sinir krizleri geçireyim, kendimi parçalayayım sen burada enişteyle dişçilik oyna!

Yanlız o nasıl muayenedir? Akciğerin görünüyordu amk?"

Behlül Utku mal mal konuşurken Fırat derin nefes alıp benden tamamen ayrıldı. Koltuğa geçtiğinde onun yerini Behlül almıştı.

" Senin kertengele avından beni göreceğini sanmıyordum."

Ona tabi ki trip atacak ve ebesini belleyecektim.

" Ya kankiş abartma! Senin yerin ayrı. Sen benim biricik bestim kankamsın. Forever bro love!"

"Amına kodumun ingilizce beyin özürlüsü. Bari yazıldığı gibi söyleme şunları."

Kafasına bir tane vururken gülümsedim. Salak ya beni neşelendirmeyi biliyordu.

"Kanka bu arada kolun bir ay ayağında on beş gün alçıda kalacakmış haberin olsun."

"Lan ben onu unuttum. Şimdi ne bok yiycem? Annem beni kesin bu sefer dükkana cansız manken yapar."

"Sadece seni olsa yine iyi! Benden kesin mumbar dolması yapar! Öldüm oğlum ben!"

İkimizde annemin ne derece sayko olduğunu biliyorduk.

"Ben annenle konuşup durumu ona anlattım. Merak etme." Fırat konuştuğunda ikimizde ona dönmüştük.

"Anneme söyledin mi?" Diye sordum. Ben ölmüştüm. Gidip avukatla görüşüp mirasımı nasıl dağıtacağıma karar vermem gerekti. Bu arada mirasım yoktu. Baya züğürtüm.

"Evet. Zaten senin bir hatan yoktu. Durumu anlatıp kayak merkezinin bariyer veya uyarıcı her hangibir işaret koymadığını senin bu yüzden yaralandığını söyledim.

Durumunun ciddi olmadığa inandırmam biraz zor oldu. Annen gerçekten zor bir kadın."

Ya yicem annemle tanışmış!

Sakin ol Ümit!

Behlül bana bakıp "Kanka bu herif oldukça zeki ben seni buna verdim gitti. Her zaman böyle götümüzü kurtaracak bir enişte istemiştim." dedi.

"Bir daha böyle bir şey olursa ikinizi denize atarım." Fırat bacak bacak üstüne atıp konuştu.

"Ben denize bayılırım!" Dedi Behlül. Gevşek.

"Ayaklarınızda çimentoyla..."

Yutkunduk.

Behlül eğilip kulağına "Hala geç değil. Bu adamdan kurtulsak daha iyi gibi.'' dediğinde. Kafamı sallayıp onu onayladım. Fakat Fırat duymuş olacak ki "Aklından bile geçirme. Bundan sonra dünyanın öbür ucunada gitsen seni bulurum." dedi.

İşte bu benim için gerçekten romantikti.

***

Kamu spotu: Mafya flörtünüz sizin için endişeleniyorsa sizden hoşlanıyor demektir. Baskıyı arttırın!

AŞKIMCIM/ BOY×BOY/ TEXTINGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin