28 - ölüm oyunları ve yasaklanan dokunuşlar

5.1K 321 250
                                    

Merhabaa.. Yıldız Tilbe - Delikanlım ile geldim, çünkü neden gelmeyeyim!

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen

İyi okumalar

Yer : Seul Motosiklet Yarış Parkuru

Zaman : 05.12.17/21:21

Saniyeler dakikaları; dakikalar saatleri kovalamış, güneş gökyüzündeki vazifesini aya devredip gittikten sonra yerini alacakaranlığa bırakmıştı. Dakikalarca süren sıra belirleme merasimlerini uzaktan izliyor ve yakışıklı sevgilimin milim milim hareketlerini seçerek ısınmaya çalışıyordum.

Oldukça hararetli olduğunu, gözlerime yansıyan görüntülerden kavradığım konuşmalara, Jungkook tarafından dahil edilmemiştim. Çok da meraklı değildim, ama uzak kalışımın nedeni de merak ediyordum.

Siyahın en çok yakıştığı, dünyanın benim olan en şehvetlisi, deri pantolonu ve ona hava katan deri ceketiyle büyüleyici görünüyordu. Boğazından çenesine ulaşan simsiyah kazağını kapatan boyunluğunun üstünden bile gözlerime ışık doldurmayı başarabiliyordu.

Ellerimi birbirine sürterek ısınmaya çalışırken, bir yandan da bana yaklaşan adımlarını izliyordum. Gözlerimi bir an olsun ayıramadığım görüntüsü, her saniyesini hafıza kaydı yapmaya değerdi.

''Üşüdün mü, meleğim?'' diye sormuştu, sorusuna sunduğu sesiyle ısındığımdan haberi olmadan. Hipnoz olmuşçasına endişeli gözlerini izliyor, soğuktan kızaran burun ucu ve dudağına, aklıma gelmeyip beynimi işgal eden kelimeleri sıralıyordum.

Hasret, tutku, cesaret, deli işi, metanet, bağlılık, aştan öte bir haz...

''Beni burada bekle.'' dediği sırada, kokusuna yoldaş olduğum boynunu saran boyunluğu çıkarmakla uğraşıyordu. Hem bu davranışına, hem de savurduğu emrine kaşlarımı çatarak onu izliyordum.

''Senin için kazanıp geleceğim.'' diye konuştuğu sırada, buram buram kokusunun sindiği yünlü boyunluğu başımdan boynuma doğru geçirmişti. İkinci kez dolayarak sıcaklığını, maddi ve manevi her bir zerremde hissetmemi sağlamıştı.

''Ben de seninle gelecektim,'' demiştim, burnuma kadar dolanan boyunluktan sesimi duyurmaya çalışırken. ''öyle konuşmuştuk.''

''Biliyorum, güzelim.'' dediği sırada, ellerimi, kendi elleriyle beraber ceplerine sıkıştırmaya çalışıyordu. Benim de cebim var be adam. Neden ufacık temaslarını halka açık yerlerde koz olarak kullanıp beni yükseltiyorsun?

''Ama iş iddiaya bindi.'' demişti, omzuma yasladığı çenesinin yanında dudakları, kulağımın hemen altındaydı. Sık ve sığ nefesleri, gecenin soğuğunda ılık meltem etkisi yaratıp içimi gıdıklıyordu.

''Sen arkamda olursan,'' dediği sırada, kasığını benimkine hafifçe bastırmış ve arsız ama sessiz olan küçük inlemelerimizi gecenin ve kalabalığın alnına bırakmıştı. ''kazanabileceğimi sanmıyorum.''

Kulak altımdan enseme kadar saç diplerimi dudaklarının dokunuşuyla fikrimi, zikrimi etkisi altına almıştı işte, yine ve yeniden. Başımı yanağına daha da bastırıyor, hatta ufak ufak sürtüyordum. Daha fazlası için yalvaran tenim, karşı koymakta güçlük yaşıyordu.

''Ayrıca aşırı hız,'' demişti, dudaklarının tenimle olan temasını kesmeden. ''senin için tehlikeli olabilir.''

''Aşırı hız,'' demiştim, sesimin çıkabilmesine hayret ederken. Başım ve yanağım, boynuma gömülü başındaki tutamlara çaresizce sürtünüyor, her zaman orada olmasına rağmen burnumda tüten kokusunu açlıkla soluyordum. ''senin için de tehlikeli, sevgilim.''

Playboy|TaeKook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin