21-taburculuk telaşı ve beklenmeyen ziyaret

8.7K 461 227
                                    

Merhabalar, ben geldim 😇
Bölümü ikiye bölüp atma kararı aldım.
Kısa zamanda diğer bölümü de atarım.
İyi okumalar 🖤

Yer : Seul Hastanesi

Zaman : 23.10.17/14:30

''Şu çantayı taşıyabilirdin en azından.'' Arkamdan gelen sevgilimin yakarışları pek de umrumda değildi. Hava çok soğuktu ve ısınmam için Jungkook'a sarılabileceğim uygun bir ortam bulmam gerekiyordu.

''Çok riskli bir ameliyattan çıktığımı ne çabuk unuttun.'' diyerek sesimdeki sahte savunmasızlığa inanmasını umuyordum. Tanrı aşkına apandisitten ölündüğü nerede görülmüş?
''Hem ben dedim sana. Bu kadar eşyayı neden hastaneye taşıdın ki?''

''Riskli ameliyat mı?'' demişti. Dalga geçtiği her halinden belliydi. ''Tutmasam koşacaksın Taehyung.''
Sarılalım diye koşar adım yürüyorum sevgilim. İkimizi de düşünüyorum.

''Taburcu ola--'' Nihayet arabanın yanına vadığımızda sözlerimi kesen, ince parmaklarıyla narin bedenimi arabanın kapısına yapıştıran Jungkook olmuştu.

''Demek riskli ameliyat?'' Tek kaşını kaldırarak bulunduğu ima, bütün riskleri söküp atacak nitelikteydi. Hastane kokusunun bastıramadığı biricik kokusu hala burnuma doluyor ve beni kendimden geçiriyordu.

''Hı-hım.'' Ellerimi beline atarken başımı sallamıştım. Anında boynumu bulan dudakları, bu kadar kısa bir süre için de olsa sabrettiği için takdiri hak etmişti.

Başımı başına daha da yaslayarak boynumdaki yerini sağlamlaştırmıştım. Ensemi bulan eliyle geriye ittiğim başımla, başını kaldırabilme cesaretinde bulunmuştu.

''Evimize gidelim.'' dediğinde gözlerindeki kararlılık harfi harfine okunuyordu, ancak 'evimize' kısmı beynimin her yerinde yankılanıyordu. ''E-evimize?'' Kekelediğim için kendime, en manidar şarkım olan ''ağaç üstünde ceviz, kırarsan biz de yeriz''i hediye etmiştim. Ne alaka ben de bilmiyorum. Ehe..

Bu sırada kalbimi ne kadar hızlandırdığından haberi olmayan Jungkook, yere bıraktığı çantaları ve akvaryumu tekrar kucaklamaya çalışıyordu. ''Evet evimize. Hadi bin üşüyeceksin.''

Arabanın bagajına yüklediği çantalardan sonra akvaryumla beraber yanıma gelmişti. Ben hala olduğum yerde söylediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Bizim bir evimiz vardı da, ben mi bilmiyordum?

''Üşüyeceksin diyorum.'' derken akvaryumu arabanın üstüne bırakıp ellerimi avuçlayan ellerine bakakalmıştım. ''Üşümüşsün işte.'' Kızgın gözleri ve küçük bir çocukmuşum gibi beni azarlayan dudakları o kadar olağanüstüydü ki, bir an gerçek olamayacağını düşünmüştüm.

''Sen üşürsen ben ne yaparım?'' Kaşlarını kaldırarak sorduğu soru, üfleyerek ısıtmaya çalıştığı ellerimin arasından kopup gelmişti. Üflediği ellerimi öpücükleriyle de ısıtmayı unutmamıştı. Ellerimin aksine alev alan kalbim küllerine sahip çıkmaya çalışıyordu.

''Üşümüyorum Jungkook.'' dediğim sırada, bir yandan da ellerimi avucundan kurtarmaya çalışıyordum. Çattığı kaşlarının altındaki şaşkın bakışları, beni yanlış anladığını gösteriyordu.

''Sarılmak istiyorum.'' demiştim, omuzlarımı silkerek. Yüzündeki rahatlamış ifadeyi çarpık gülümsemesiyle süslemişti. Hafif öne eğdiği başını sağa sola sallayıp tekrar yüzüme döndüğünde, bu kadar güzel bakması yasaklanmalı diye düşünmüştüm.

Playboy|TaeKook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin