Bu sefer çok bekletmedim sizi ♡
Bol yorum ve oy almak istiyorum, bu bölüme özel ♡
Sizleri seviyorum ♡ Bölüm sonunda görüşürüz♡
İyi okumalar ♡
Zaman, mekan kavramımı kaybettiğim sırada, gözlerimi açtığım halde etrafın aydınlanmaması, aksine kör bir karanlığa kaplanmasının sebebini gözlerim üzerindeki baskıyla fark edebilmiştim.Gözlerim burnuma kadar bir bez parçasıyla bağlanmıştı. Sandalye olduğunu düşündüğüm yere ellerim sımsıkı bağlanırken, ayak bileklerimin hareketsizliğiyle onların da sandalyeye mahkum edildiğini anlamıştım.
''Kim olduğunu biliyorum.'' diye bağırmıştım, etrafımdan gelen nefes ve ufak adım sesleriyle yalnız olmadığımı anladığımda. ''Sana istediğini vermeyeceğim.''
''Senden nefret ediyorum, Hoseok.''
Cümlemi tamamladığımda açık kalan boynumda hissettiğim metal ve sivri bir cisimle hareket kabiliyetimi kaybetmiş gibi donakalmıştım. Bıçak mıydı o?
''Çok konuşuyorsun,'' demişti, tanımadığım kaba bir ses. ''konuşma!''
Kendi varlığı içinde dolup taşan endişe ve korkum katlanmaya başlamıştı. Yoongi ve Jimin, beni evde bulamayınca Jungkook'a ulaşır ve onu da endişelendirebilirdi. Olduğum bu durum pek iç açıcı değildi, ama beni daha da kahreden onun eşsiz kalbinin ufak bir sızısıydı.
''Kimsiniz siz?'' demiştim, titreyen sesimle. ''Ne istiyorsunuz benden, bizden?''
''Birazdan olacaklardan,'' diye konuşmaya başlayan başka bir kaba sesle dikkatimi toplamaya çalışmıştım. Ses değiştirici ile konuştuklarını, gelen elektronik sesten anlamıştım. ''biz sorumlu değiliz.''
''Her şey sevgilin yüzünden.''
Bu sırada tenin tene çarpışı gibi bir ses işitmiş ve gürültüyle karışık fısıldaşmalara şahit olmuştum.
''Dua edin,'' demiştim, bu sırada. ''Sevgilim sizi bulup kemiklerinizi kırmasın.'' Kendimmiş gibi gururla konuşmaya devam etmiştim. ''Parçanızı dahi bulamazlar.''
''Hala çok konuşuyorsun.'' demişti, ilk sesin sahibi. ''Neyse ki, saat gece 12:00'yi gösteriyor.''
Cümlesinin tamamlanışından sonra ufak bir patlama sesiyle irkilmiş, hatta korkmuştum. Henüz korkumun tam tadını hissedemeden bir şarkı melodisi çalmaya başlamış ve gözlerimdeki bez parçası çözülmüştü.
Gözlerimi açmamla beraber loş ve kırmızı yoğunluklu ışıkta kaybolmuş ve seçebildiğim tek şey karşımdaki sahnede siyahlar içinde şarkı söylemeye başlayan sevgilim olmuştu.
''Duy şu kalbimin vurduğu sesi.'' diye şarkının nakaratından başladığında, ezberimdeki sözlerle ve yaşadığım korkuyla gözyaşlarıma engel olamamıştım. Olduğum yerde, biraz önce bağlandığım sandalyede kalakalmış ve hayran, buğulu, özlemiş gözlerimle onu izlemeye devam etmiştim.
''Dilerim bitmesin; bu tutku, sevgi.''
Doğduğum günden yirmi iki sene sonraki ilk dakikalarını yaşarken bana bu yaptığı, kalbimin bir uçurumdan boşluğa atlıyormuşçasına coşkulu hissetmesine neden oluyordu.
''Kulak ver dilimden dökülen sözlere.'' dediğinde, mikrofonu yuvasından çıkararak yanıma doğru gelmeye başlamıştı. Bu sırada fark ettiğim kalabalığa aldırmadan, titreyen bacaklarımla yer çekimine meydan okuyarak ayağa kalkmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Playboy|TaeKook
Fanfiction''Asla bırakmam seni.'' Kulağıma dolan bal sesinin yanında, sol omzunun altında heyecanını ispatlayan kalp ritimleri, ömrümde duyabileceğim en güzel sesti.