"Savaşın var olmaması barışın olduğu anlamına gelmez."- Raven Darkholme
Sanki dünyanın tüm gökdelenlerinin uçuca eklenmesiyle oluşan upuzun bir binadan düşüyormuşum gibi sonu gelmek bilmeyen bir süzülmeden hemen sonra çimlerle kaplı bir bahçeye çakıldım. Çakılmamla yastığı yanağımda hissetmem bir oldu. Gerçek olduğuna yemin edebilirdim. Yanağımın sızlaması yataktan doğrulana kadar da geçmedi. Binbir depresif düşünceyle üstümü değiştirip evden çıktığımda yağmur hafiften çiselemeye başlamıştı. Okula doğru seri adımlarla yürüdüm.
Berrin hoca ortalıkta yoktu. Onun yokluğunu koca bir uğultu doldurmuştu. Kapının kolu aşağı doğru inince tam bir sessizlik yaşandı. Biriyle konuştuğu anlaşılıyordu.
"Pekala müdür bey. Ben yine de bir şans daha verilmesi fikrini destekliyorum."
'Acaba benden mi bahsediyorlardı?' Düşüncelerimi bölüp Berrin hocayla göz teması kurmaya çalıştım. Stresten karnıma ağrılar giriyordu. Onu hayal kırıklığına uğrattığımı biliyordum. Telafi sınavı için özel olarak konuşmayı planladım.
Berrin hoca benimle hiç göz göze gelmeden anlatıyordu. Sınıfa sorular soruyor, verilen cevapları detaylandırıp beyin fırtınası yapmamızı sağlıyordu. Boş bulunup 'Umarım bana sormaz.' diye düşünürken başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Duymuştu.
"Söyle bakalım Gizay, toplum içinde özel gücünü kullanan ilk magji hakkında aklında neler kaldı?"
"Şey... sanırım... bilmiyorum hocam... özür dilerim..." Fena batırmıştım. Saç diplerim ve avuç içlerim terliyordu. Bir an önce çıkıp gitmek istiyordum.
"Anlaşıldı. Neyse sen söyler misin Nil?"
Karnımın ağrısı dersin sonuna dek sürdü. Parmaklarımla oynamaktan birkaçını kanatmıştım bile. Anlatılan magji tarihini ne kadar çok merak etsem de hiçbir şey aklımda kalmadı. Berrin hocayla konuşmam gerekiyordu. Sonunda ders sona erdi. Yerimden kalkıp ürkek adımlarla masasının yanına gittim.
"Eee... şey... hocam iki dakikanız varsa konuşabilir miyiz?"
"Sonra konuşalım olur mu? Şimdi halletmem gereken bir işim var."
Her şey daha da kötüye gidiyordu. Karnımın ağrısından yerimden bile kalkamaz olmuştum. İçime kapanıp etrafı izlemekten başka yapılabilecek hiçbir şey gelmiyordu elimden. Müdürle kesin benim hakkımda konuşuyorlardı. Ayten hanımı emrivaki olarak devreye soktuğum için günah keçisi ilan edildim. Dün de uygulamaya gelememem bardağı taşıran son damlaydı herhalde. Belliydi. Müdür bey bana gıcık olmuştu. 'Atılmam an meselesi.' diye düşünürken tekrar kapı açıldı. Gelen Berrin hocaydı. Bu arada Nil yanıma gelerek;
"N'oluyo sana kızım? Çok garip davranıyorsun..."
Nil'i Necla teyzeyi merak ettiğimi, aklımın onda oluşunu söyleyerek geçiştirdim.
"Çocuklar az önceki derste açıklamayı unutmuşum. Sınav notlarınızı okuyacağım. Nil 85, Gönenç 80..."
'Hay aksi! Keşke konuşsaydım'
"Gizay 95, tebrikler!"
"Ne?! Nasıl yani?!"
Artık gidip konuşmalıydım. Bu iş iyice garip bir hal alıyordu. Berrin hoca notları okumaya devam ederken usulca yerimden kalktım. Bu arada Savaş hızla yerinden doğruldu;
"Hocam sizinle bir şey konuşmam gerekiyor. Lütfen bana iki dakikanızı ayırır mısınız?" diye lafa atıldı.
Berrin hoca arkada Savaş önünde sınıftan çıktılar. Yine laf ağzıma tıkılmıştı. Olan bitene anlam veremiyordum. 'Nasıl olurdu da girmediğim sınavdan en yüksek notu alırdım?'
Nil bu sırada tekrar yanıma gelip beni kolumdan çekiştirerek köşeye götürdü.
"Kızım kendinde misin sen? Dün sana almancayla alakalı sorular sorduğumda bana bön bön bakıyordun. Sanki sen değildin. Bugün de davranışların aşırı garip. Neler oluyor??
Gizay... Yoksa... Nasıl akıl edemem ya! Dün sen aslında okula hiç gelmedin değil mi?""Dün?! şey... evet... dün ben gelemedim. Dün biz konuştuk mu? Savaşla karşılaşmıştım. Necla teyzenin aşırı hasta olduğunu, onun yanından ayrılıp okula gelemeyeceğimi söylemiştim. Derdimi güzel dille anlatmama rağmen Savaş'ı tanıyorsun... oralı bile olmadı aptal. Şimdi de girmediğim sınav için notum açıklanıyor. Her şey sence de çok garip değil mi?"
"Şimdi anlaşıldı dünkü garip tavırların. Yani Savaş'ın. Savaştı demek ki o. Anlasana kızım! Senin yerine geçip sınava girmiş... Savaş'ın özel gücü insanların dış görünüşlerini kopyalamak!
Ama okulda uygulamalar haricinde gücümüzü kullanmak yasak. Atılabiliriz! Savaş nasıl böyle bir işe kalkışır?
Hem o herhangi bir kıza değer vermez ki... Ne yalan söyleyeyim senin için bunları yapmış olmasını aklım almadı hiç."
Bir an önce Savaş'ı bulmam gerekiyordu. Tavırlarından nefret de etsem hem kocaman bir teşekkürü hak etmişti hem de Nil haklıydı. Bunu yapmasını benim de aklım almıyordu. Neden benim için okuldan atılmayı göze alacağı bu gücü kullansın? Neden bunu yapacak olsa beni bir odun gibi terslesin ki? Bahçeye doğru bakarken gördüm onu. Tek başına oturmuş kulaklığından müzik dinliyordu. Ayağıyla da ritim tutuyordu. Yanına doğru ilerledim.
"Şey... Savaş... Ben... "
Gözleri kapalı olduğundan benim geldiğimi fark etmedi. Omzundan sertçe dürtmek zorunda kaldım.
"Ne var? Sen sürekli benim keyfimi bozmak zorunda mısın?"
"Dinle beni. Dün için teşekkür etmek istiyorum... Sen öyle davranınca benim sınava gelemememle alakalı hiçbir şey söylemedin sandım ama benim yerime sınava bile girmişsin. Peki sen ne yapacaksın? Sıfır aldın..."
"Senin yerine sınava girmek mi? Hah ha bana bak! Sen kendini ne zannediyorsun ya? Benim için bu kadar önemli olduğunu sana düşündürten ne çok merak ediyorum. Ben öyle bir şey yapmadım. Asla da yapmam!"
'NE KADAR SİNİR BOZUCU BİRİYDİ BU! EĞER YAPABİLSEYDİM ONU KALDIRIP DUVARA FIRLATMAK İSTERDİM!'
İçeri dönüp çantamı toparladım evin yolunu tuttum. Evin önüne kadar nasıl geldiğimi hatırlamayacak kadar düşüncelere dalmıştım. Kafamda onlarca soruyla kapıyı tam açacakken Necla teyze benden önce davrandı.
"Hoş geldin kızım! Biraz daha iyiyim bak. Toparladım sayılır hatta! Aman yat yat sıkıldım dolaşmaya başladım."
Necla teyze gerçekten de düne oranla toparlamış sayılırdı. Mutfağa oturduk. Ona gün içinde başımdan geçenleri anlattım. Necla teyze sınava giremeyip onun yanında kaldığım için hala kendini sorumlu hissediyor ve vicdan yapıyordu. Ama sınavdan yüksek bir puanla "Bir şekilde" geçtiğimi duyunca sevincini gizleyemedi. Ona kalırsa bu besbelli Savaş'ın işiydi. Ama gururundan yaptığı iyiliği kabul etmemiş ve beni terslemeye devam etmişti. Ne düşüneceğimi bilemez haldeydim. 'Tam da sana yakışır şekilde işler karışmaya başladı Gizay!' diye geçirdim içimden.
Hava iyice kararmıştı. Sokak lambaları bir bir yanmaya başlarken sokağın başında bir karartı gördüm. İyice pencereye yakınlaşıp izlemeye başladım. Savaş'tı. Tedirgin bir şekilde elleri cebinde hızlı hızlı yürüyordu. Arada bir ellerini ceplerinden çıkarıp hohlayarak ısıtıyor, arkasına dönüp bakıyor, sanki takip edilip edilmediğini anlamaya çalışıyormuş hissi uyandırıyordu. 'Ne işler çevirdiğini henüz bilmiyorum Savaş bey... ama yakında çıkar kokusu ortaya.' diye düşünerek kütüphaneden bulduğum magji tarihine ait birkaç mektubu okumaya geri döndüm.
SEVGİLİ OKURLAR, DESTEKLERİNİZ ÇOOOOOK ÖNEMLİ. FİKİR VE GÖRÜŞLERİNİZİ YORUM OLARAK BIRAKMAYI VE YILDIZA DOKUNMAYI UNUTMAYIN LÜTFEEN! SİZİ SEVİYORUMM <333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYIN GİZEMİ
Viễn tưởngBen Gizay. Bir Magji'yim. Magji ne mi? Aslında yakın zamana kadar ben de bilmiyordum. Okültik yeteneklerim -yani doğa üstü becerilerim- yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Sonra öğrendim ki mistik güçlere sahip bir magjiymişim. Ben ve 10 kadar magji'...