İnsanlar olgunlaştıkça "taraflara" inanmayı bırakırlar.
- Virginia Woolf
Mesajı okur okumaz tüylerim diken diken olmuştu. Bir üniversitenin bilimsel konferanslar, AR-GE çalışmaları, birbirinden farklı icatlar yerine böylesi cinayet haberleriyle gündeme gelmesi çok korkunçtu. Temizlik görevlisi olan adam işi gereği üniversitenin her bölümüne girip çıkıyor olmalıydı. Üniversitenin neresinde ve hangi talihsiz sohbete denk geldiğini bilmemize imkan yoktu. Gözlerimi telefondan usulca kaldırıp Savaş'a doğrulttuğumda onun da dudaklarını birbirine bastırmış vaziyette 'Keşke daha fazla cevabımız olsa...' der gibi bana baktığını gördüm.
Berrin hoca sınıftaki durgunluğu fark ederek; daha doğrusu saçma sapan düşüncelerimizi okumaya çalışarak habire bana, Savaş'a, Pera'ya ve Gönenç'e bakıyordu. Düşünceleri elimizden geldiğince engellediğimizden olsa gerek tam olarak okuyamıyordu ve bu durum keskin bir soru sormasını da engellemiş oluyordu. Berrin hoca adeta beyinlerimizle saklambaç oynuyordu. Artık güzel saklanıyorduk.
Teneffüs ziliyle beraber apar topar kalkıp camın yanına doğru gittim. Aklım bir yandan da Necla teyzedeydi. Onu rehberime kaydederken orta sıralara kayıp gitmesin diye başına Aaa yazmıştım. Böylece listenin en üstünde parlıyordu benim yufka yürekli Aaanecla Teyzeciğim...
"Alo. Necla teyzem nasıl oldu durumlar? Her şey yolunda mı?"
"Ay kuzum ne iyi oldu aradığın! Telefonu bahane edip aşağı inebildim sonunda. Ağlamaktan gözlerim şişti hiç sorma. Kızcağızın her tarafı kırıklar içinde. Annesi de ben de heder olduk dünden beri. Durumu stabilmiş ama her duruma karşı biraz daha hastanede yatacakmış yavrucak."
"Anladım Necla sultan. Sen beni sakın merak edeyim deme. Gayet iyi idare ediyorum ben. Aklın kalmasın. Hatta sen bugün de onların yanında ol en iyisi. Dediğim gibi burada her şey yolunda. Arkadaşına da çok selam söyle olur mu? Acil şifalar."
"Ahh iletirim tabii kuzum benim. Dikkat et tamam mı? Buzlukta geçen haftadan hazır bıraktığım sebze yemeği olacaktı. Buzları çözülsün diye sabahtan dışarı çıkarırsın, akşam da gelince tencereye koyup iki çeviriverirsin oldu mu kuzum benim? Çok öpüyorum seni!"
Telefonu kapattığımda arkamda birilerinin olduğunu fark ederek ürperdim. Bunlar bizim çocuklardan başkası olamazdı tabii. Pera hemen koluma girerek geçen seferki nekromansi denemesi için yine ne kadar üzgün olduğunu anlatmaya başlamıştı bile. Ona hiçbir sorun olmadığını, hatta tekrar denemek istediğimi söylediğimde şaşırarak baktı.
"Gerçekten tekrar denemek mi istiyorsun!?"
"Evet! Elimizde cevaplanmamış sorular var biliyorsunuz. Hem bugün Necla teyzem eve gelmeyecekmiş. Evde yalnızım. Okul çıkışında hep beraber bize gider, yemek yapar, bir şeyler izleriz. Hem ben de böylece koca evde yalnız kalmamış olurum."
Son cümleyi söylerken Savaş'a bakarak istemeden gülümsemiştim. Savaş'ın da bana bakarak gülümsemesi Pera ve Gönenç'in bizi dirsekle dürtmelerine sebep olmuştu. Savaş boğazını temizler gibi sesler çıkararak doğrulup bahçeye doğru yürümeye başladı. Ben de yanaklarımın kızarıp kızarmadığını anlamak için tuvalete doğru hızlı adımlarla kaçtım. Birkaç dersten sonra Berrin hoca bizim keyifsiz halimizi sezmiş olacak ki bahçeye çıkmayı teklif etti.
Bahçeye çıktığımızda ne yapacağımızı anlamaz bir halde hocamıza soran gözlerle bakmaya başladık.
"Hadi birbirimize ne kadar güvendiğimizi test edelim! Bakalım birbirimize ne kadar iyi yalan söylüyor, ne kadar birbirimizden şüphe ediyoruz." Diye sözlerini gözlerimizin içine bakarak devam ettirdi Berrin hoca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYIN GİZEMİ
FantasyBen Gizay. Bir Magji'yim. Magji ne mi? Aslında yakın zamana kadar ben de bilmiyordum. Okültik yeteneklerim -yani doğa üstü becerilerim- yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. Sonra öğrendim ki mistik güçlere sahip bir magjiymişim. Ben ve 10 kadar magji'...