Uzun (benim için çook uzun)bir yolculuktan sonra Jason bir taksiye binip eve geri dönmüştü. Ona neden böyle bir saçmalık yaptığını sorunca onun için bir çeşit özür dileme tekniği olduğunu söylemişti.
Kapı açılınca annemi solgun ve uykusuzluktan göz altları morarmış bir şekilde buldum.
"Anne?"
Annem biranda gülümseyip bana hiç bırakmayacakmış gibi sarıldı. Saçlarımı okşayıp bir kaç dakika sessizce iç çektikten sonra beni içeri aldı.
"Neredeydin, ne kadar merak ettiğimizden haberin var mı senin!?"
Annem bir yandan gözlerini silerken bir yandan da bana kızıyordu.
"Özür dilerim ben, ben normalde gelecektim ama Diana'nın haberini alınca-"
Annem sözümü kesti.
"Biliyorum tatlım arkadaşın Katherina'da kalmışsın. Ama akşam kulüpte olmadığını ve Katherina'nın bile senin nereye gittiğinden haberi olmadığını öğrenince... Ne kadar korktuğumuzu tahmin ediyor musun?"
Annemin yanına gidip ellerini avcumun içine aldım sonra ona sımsıkı sarıldım.
Jason Katherinalarda kaldığımı söylemişti. Zaten ne diyebilirdi ki? Aynı yatakta yattık mı? Düşüncesi bile utanç verici.
"Babam nerede?"
"İşi çıktı. Ama inan bana aklı hep sendeydi..."
***
Büyükbabam ve annemle kahvaltı yaparken hala dünü düşünüyordum. Çoğunlukla sessiz bir kız olmuştum. Öyle ki bu seneye kadar arkadaşlarım ile hiç bir yere gitmemiş,evde dil çalışmıştım.
Ama bu kulüp beni değiştirmişti. Birden çok konuşan, kavga ettiği insanlarla bir şeyler yapan sosyal bir kıza dönüşmüştüm. Peki bu kötü müydü? Asla!
"Ne düşünüyorsun?"büyükbabamın sorusu ile ona döndüm. O ise hala tabağındakilere dokunmadan gazete okuyordu.
"Kulübü."
Annem ağzını peçeteyle sildikten sonra dudaklarını birbirine bastırdı. Bir şey söylemek istiyordu ama söylemeye çekiniyordu belli ki. Tabiki onu zorlamaycacaktım. Ama teşvik etmek için gözlerinin içine bakıp başımı eğdim.
"Su, artık bu kulübü bıraksanda yaz okuluna mı gitsen? Veya başka bir kulübe?"
Ayağa kalkıp sevinç dansı yapmamak için kendimi zor tutuyordum. Ayağım ile masanın altından büyükbabmı dürttüğümde onunda gazetenin arkasında güldüğünü görmüştüm. Saflığımı maske gibi yüzüme örttükten sonra çatalı bıraktım.
"Niye ki?"
Annem alnını ovaladı.
"O kulübe gittiğinden beri her şey kötü gidiyor."
Omuz silktim.
"Üzgünüm, bir kaç yaz daha bana ve kulübüme katlanıcaksınız artık."
Annem homurdanıp masadan kalktıktan sonra büyükbabamla beşlik çaktık. Sevinç dansımı yapmak için ayağa kalktığımda annem tekrardan girince büyükbabam gazetesine dönerken ben havada kalan ellerimle anneme sarıldım.
"Ben kaçtım."
Bugün hava çok sıcaktı ve sporcu atletimi bile çıkarasım vardı. Bir gün sıcak olupta bir gün fırtına gelmesine hala alışamamıştım. Bisikletimi kilitledikten sonra aşağı indim. Ucu ucuna yetişmiştim.
Sıraya girdikten sonra günlük egzersizleri yapmıştık. Akşama doğru da kum torbasının başına geçmiştik.
Alnımı sildikten sonra Katherina'nın yanına gittim. Suyu kafasına diklemişti.
"Çok alındım, hiç yanıma uğramıyorsun."
Suyunu alıp bende içtikten ona geri verdim.
"Şakayı bırak. Önemli bir şey demem lazım."
Ona Türkiye'ye gidip gitmememden söz etmek istiyordum. İçime atmaya çalışmıştım ama olmuyordu.
Hem onunda bilmeye hakkı vardı. Sonuçta önümüzde beraber geçirebileceğimiz bir koca senemiz daha vardı. Sonra onun bu kulüpten ayrılması gerekse bile tekrardan görüşebilirdik.
Tam ağzımı açacağım sırada Samantha yanımıza geldi.
"Katherina? Hala burda mısın?"
Katherina homurdanıp grubunun yanına gidince bende somurttum.
"Yine niye somurtuyorsun? Günlük azarını mı işittin?"
Martin'in sesi ile ona döndüm.
"İyiyim. Sen?"
Martin pufladı. Evet 'puf'ladı. Ağzını komik bir şekil yapınca birden bende gülmeye başladım.
"Şebek."
"Oo, yeni kelime öğrenmişsiniz bakıyorum."
Dudaklarımı birbirine bastırdıktan sonra ciddi bir edayla kaşlarımı kaldırdım.
"Bu ikinci öğrendiğim kelime. Yani hakaret olarak."
"Birincisi."
Dudağımı dişledim.
"Gerçekten duymak istediğine emin misin?"
"Ne kadar kötü olabilir ki? Merak etme dalga geçmem. Sonuçta ilk öğrendiğin kelime."
"Hakaret."
Diye düzelttim. Sabırsızlıkla kaşını kaldırınca ona yaklaşıp kulağına eğildim.
" Kırlangıç beyinli/kuş beyinli (Martin brained)"
Martin gözlerini kıstı.
"Bu bir hakaret değil."
Dudağımı büzdüm.
"Bana öğret o zaman."
Martin homurdanıp omzumdan yavaşça ittirdi.
"Götlük yapma."
Gülüp ona en masum bakışlarımı gönderdim. Martin'de gülümseyip gözlerini devirdi.
"O kadar baş belasısın ki Jason'ı sürekli bize çekmeyi başarıyorsun. Jason'a bir beşlik çakmayı unutma."