'Gurur'

18 2 0
                                    

Sabah annemin saçımı okşayışıyla uyandım.

İlk defa.

Gözlerimi ovuşturup doğrulmaya çalıştım. Annemde ayağa kalkıp ellerini ovuşturdu. Sanki suçlu bir çocuk gibi yere baktıktan sonra gözleri benle buluştu.

"Kahvaltı hazır."

"Geliyorum."dedim boğuk bir sesle. Üstümü değiştirip aşağı indiğimde Will'in yine burada olduğunu gördüm. Bu çocuk neden büyükbabamın yapışık ikizi gibi etrafında geziyordu?

Benim geldiğimi gördüklerinde ikiside bana bakıp sustular. Yanlış bir şey mi yapmıştım?

Ayakta onlara bakarken Will resmi bir şekilde başıyla selam verdi. Sandalyeye oturup onlara bakmaya başladım.

Will ensesindeki uzun saçlarla oynayıp konuşmaya girdi.

"Su,idi değil mi?"

"Evet."dedim obur bir şekilde ağzıma ekmeği tıkıştırıp tabağımdaki yumurtaya yönelirken. Birinin bu ciddi havayı dağıtması gerekiyordu dimi?

"Senden bir şey isteyeceğim,bana yardımcı olabilir misin?"

Ağzımdakini yutup çatalı kenara bıraktım.

"Konuya bağlı."

"Jason Trevor Franklin. Tanıyorsun değil mi?"

Jason'ı daha önce tam ismiyle duymamıştım. Aslında şimdi düşünüyorum da,ben Jason hakkında ne biliyorum ki? Tabi söz ettiği kişi tanıdığım Jasonsa...

"Jason diye birini tanıyorum ama soy adını veya ikinci adını bilmiyorum."

Will'in yüzü düşüp arkasını yaslanınca büyükbabamda anlayışla Will'e baktı.

Will derin bir nefes aldıktan sonra sessizce kahvaltı yapmaya devam etti.

"Afiyet olsun."sırt çantamı sırtıma asarak herkese gülümseyip kendimi dışarı attım.

Bisikletin tekerleğinin patlak olduğunu hatırlayarak otobüs durağına koşmaya başladım. Bugün kendimi iyi hissediyordum.

Kulübe geldiğimde bütün dinçliğimin yerle bir olduğunu hissettim. Bradley ve bir iki arkadaşı şakalaşarak bina kapısının önünde duruyorlardı. Şimdi onlara görünmeden nasıl içeri girecektim?

Hızlı ve dikkatli adımlarla kapının soluna doğru ilerlemeye başladım. Tam başardığımı düşünürken büyük bir gürültüyle bir kadına çarptım. Kadının elindeki poşetler yere saçılırken beraberinde kırılma sesleri ile Bradley ve arkadaşlarının dikkatini çekmeyi başarmıştım(!)

Bradley ağzındaki sigarayı yere atıp söndürdükten sonra bana doğru ilerlemeye başladı. Arkadaşlarıda onu takip etti ve üstüme gelmeye başladılar. Arkamı dönüp insanları iterek kendime yol açıp sokakta koşmaya başladım.

Karşıdan karşıya geçmeye çalışırken nereye gitmem gerektiğini hesaplamaya çalışıyordum. Oysa benynimde sadece bir kaç kelime dönüyordu.

Kalabalığın, içinde, kaybol.

Birkaç insanı itekleyerek çılgın alışveriş kalabalığının içine daldım. Kolumun çekilmesiyle boşta olan kolumu, kolumu tutan adama savurdum. Adam acıyla inlerken onun sadece bir satıcı olduğunu görünce üzülsem mi sevinsem mi bilemedim.

"Özür dilerim." gibi bir şey geveledikten sonra koşmaya devam ettim. İnsanlara çarparken kulaklarıma dolan sadece ağır küfürler ve kesik soluk seslerimdi.

Sağda gördüğüm pembe dükkana dalıp kapıyı hızla kapattım. Arkamı döndüğümde bir siyahi aile ile dükkan sahibi bana garip bir şekilde bakıyordu. Adamın ellerini tutup dikkatini bana vermesini sağladım.

"Bana yardım et. Sadece birkaç eşyanı kullanacağım. Sana söz veriyorum hepsinin parasını vereceğim."

Adamın cevabını beklemeden kapının açıldığını belirten zil çaldı. Hızla yukardaki demire asılıp elime düşmesini sağladım. Arkamı döndüğümde Bradley ve siyah saçlı arkadaşı ellerindeki sopalarla bana bakıyorlardı.

Dükkan sahibi garip aksanıyla "Polis çağırmamı ister misin?"dedi.

Ona karşılık verecekken Bradley elindeki demirle üzerime saldırdı. Siyahi aile çığlık atıp duvara sığınırken demiri önüme tutup olası darbeyi savuşturdum.

Katherina'dan aldığım kılıç dersleri demekki gerçekten işe yarar şeylermiş.

Arkadaşıda elindeki demiri bana savurunca demirlerimiz büyük bir gürültüyle çarpıştı. Onun gücü altında ezilecekken son anada Katherina'nın dediğini hatırlayarak demiri zıt yöne savurup hamlesini savuşturdum.

Ama hayvan herif okadar sıkı vurmuştuki acı demirden elime kadar yayılmıştı ve avcumun içi karıncalanmaya başlamıştı.

Yan gözle dükkan sahibine bakınca telefonuna sarıldığını ve polisi aradığını gördüm. Bradley'de benim baktığım yere bakıp başıyla arkadaşına işaret verdi. Çocuk işareti anlayıp dükkan sahibine ilerledi ve karnına demiri büyük hızla savurdu. Adam acıyla bağırıp yere düştü.

Yerdeki kana bakıp siyahi aile ile birlikte çığlığı bastım. Ama benimkinin onlarınkinden tek farkı çektiğim vicdanı dışarı vurmamdı.

Elimdeki demirle adamın oraya çöküp kafasını kucağıma koydum ağzından kanlar akıyordu ve gözü kapanmıştı.

Bradley'e yalvaran gözlerle baktım.

"Lütfen. Ambulansı aramamıza izin ver. Onun ve onların hiç bir suçu yok."başımla siyahı aileyi gösterip göz yaşlarımın akmasına izin verdim.

Jason'ın dediği gibi bencilliğimin acı meyvesini yiyordum. Eğer biraz düşünüp buraya girmeseydim burdaki insanların hayatı normal tıkırında gidiyor olacaktı. Oysa şimdi kendim kurtulayım diye birinin hayatını feda ediyordum.

Buğulanan gözlerimi kırpıştırıp Bradley'e baktım. Arkadan üçüncü çocukta dükkana girmişti ve ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibi etrafına bakıyordu.

"Bradley bu kadarı ona ders olmuştur bence artık gidelim."

Üçüncü arkadaşı konuştuğunda ona minnet dolu bakışlarımı yolladım ama Bradley'in bakışları çok sertti.

"Sen karışma Thomas."

Bradley dalga geçercesine güldü ve demiri yukarı kaldırdı. Artık gücüm tükenmişti ve karşılık veremezdim. Gözlerimi kapayıp acının vücümda yayılmasını beklemeden önce adamın kafasını yere koyup kendimi ona siper ettim. Ona zarar gelsin istemiyordum.

Gözlerimi kapayıp son cümlemin olacağını düşündüğüm şeyleri söyledim. Bu binevi dejavu gibiydi ama öncekinde son sözlerimi ona hakaret etmekle harcamıştım. Şimdi ise dersimi almıştım ve bunu iyi değerlendirmek istiyordum(!)

"Hadi bitir işini, bu senin savunmasız insanlara pislik bir zorba gibi davrandığın gerçeğini değiştirmeyecek!"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 28, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Güçsüz olmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin