"Teşekkürler baba."
Annemin teşekkürünü büyükbabam yine geçiştirerek eve girdi. Bende bavulumla birlikte annemleri takip ederek arabaya bindim.
"Anlamıyorum ki hala neye kızgın olduğunu. Aradan 16 yıl geçmiş."
Kulaklıklarımı kulağıma takıp annemin büyükbabam hakkında söylediklerini duymamaya karar verdim. Ta ki kulaklıklarım kulağımdan çekilene kadar.
"Su, sana soru sordum."
"Evet?"
"Kulübe bırakalım mı?"
"İyi olur."diye mırıldandım.
Trafiği atlattıktan sonra sonunda gelebilmiştik. Arabadan inip binadan içeriye girdim.
Kafeterya ağzına kadar doluydu. Ne oluyor bakmak için insanları itekleyip içeri girdim.
Masalar ve sandalyeler kenara açılmış çalışanlar ise duvara dayanmış bir şeyi izliyorlardı.
Önümdeki iri yarı adamın yanından sıyrıldıktan sonra ortada dövüşen iki kişiye baktım.
Biri tanımadığım bir kızdı. Diğeri ise Katherina idi. Dün koluna yaptırdığı dövmeyi açıkta bırakan bir bluz giymişti. Kızın karnına tekmeyi geçirdikten sonra çelme takıp yere düşürdü. Etraftaki insanlardan sevinç nidaları dökülürken ben dehşet olmuş bir şekilde olup biteni izliyordum. Arkamdan bir el omzuma dokunduğunda arkamı döndüm. Yine o kızıl kız ile karşılaştım.
"Naber?"
"İyi."
"Yeniden gelmene sevindim. Bu arada ben Helen. Önceki tanışmamız pek iyi olmamıştı."
"Su."
"Ah evet biliyorum. Zaten aramızdaki tek Türk sensin Su."
Başımı olumlu anlamda sallayıp tekrar Katherinaların olduğu tarafa döndüm. Bu sefer Katherina'nın yanında başka kız vardı ve karşılarında da iki erkek vardı.
"Onlar ne yapıyor?"
"Katherinalar mı? Tipik ikinci grup hareketleri işte. Üçüncü grubun cılızlarına bulaşıyorlar."
"Etraftaki bunca insanda izliyor mu yani?"
"Evet üzerlerinde bahis oynayan bile olabilir. Ah, gitmem gerek.Sonra görüşürüz."
Başımı sallayıp karşılık verdikten sonra kalabalıktan sıyrılıp spor salonuna yöneldim. Spor salonunda Jason'ı Martin'e yardımcı olurken gördüm.
Tam çıkacağım sırada ikiside bana dönmüştü.
"B-ben özür dilerim. Boş olduğunu zannediyordum.."
Bir şeyler geveledikten sonra arkamı dönüp uzaklaşacağım sırada Jason bana seslendi.
"Hey! Neden küçük bir antreman yapmıyoruz?"
Arkamı dönüp anlamsız gözlerle Jason'a baktım.
"Saçlarını bağla bücür, 'küçük' bir antreman yapalım."
*****
Saçlarımı tepeden topuz yapmıştım ve Jason'ın söylediği hareketleri yapıyordum. Düzeltiyorum.Çalışıyordum. Boynumda hissettiğim soğuk parmaklarla irkildim.
"Debole?"
Bir şey söylemeden bacağımı açmaya devam ettim. Bu kaçıncı haraketti bilmiyorum ama artık canım yanmaya başlamıştı.
Martin'e bakmak için kafamı çevirdiğimde Jasonla burun buruna gelmiştim. Dibime çömelmişti ve tam gözlerimin içine bakıyordu. Yutkunup kafamı çevirdim.
"Başkalarına güç gösterisi yapmana gerek yok, bu çocukça."
"İtalyanca biliyor musun?"
"Konuyu değiştirme."
Hareketi yapmayı bırakıp bende Jason'a döndüm.
"Bu kulübe nasıl yazıldığımı bilmek ister misin? Sırf çocukça bir inat için."
"Benimle tartışmayı bırakıp beni dinleyebilecek misin?"
Susup kafamı salladım.
"Akşam antremanında ikinize binevi karşılıklı dövüştüreceğim..."
"Bizi dövüştürecek misin?!"
"Sözümü kesmek yerine dinlemeyi dene."
Kızgınlığı üzerine onu daha fazla sinirlendirmemek adına başımı eğdim. O ise başımı tutup kaldırdı ve ona bakmaya zorladı.
"Küçük bir çocuk gibi yumruk atma. Sert ol."
"Denemiyor muyum zannediyorsun? Yapamıyorum."
Jason nefesini dışarı üfleyip çenemi bıraktı. Sonra elini uzatıp kalkmamı sağladı.
"Beceriksiz değilsin."
"Ah, senle bu konuyu tartışmayacağım. Her konuda başarısız olduğum gibi tartışmayıda beceremiyorum."
"Ah!Akşam antremanını iptal ediyorum!"
"Kabullendiğin için saol. Benim gibi biriyle daha fazla zaman harcamak istememene sevindim."
"Akşam Büyük Park'ta buluşalım."
"Ne?"
"Beni duydun bücür."
"Peki ya Martin? Bizi 'dövüştürtmeyecek'miydin?"
"Kararlarımı sorgulama."