24. Bölüm

283 23 16
                                    

Oğuz'un adını sayıklayarak uyandım. Yanımda Eylül vardı.

"Oğuz nerede iyi mi?"

"Gayet iyi merak etme."

"Bayılmadan önce burnu kanamıştı bir şeyi yok değil mi? İyi yani."

"Endişe edilecek bir şey yok Bahar. İstersen Oğuz'u görmeye gidebilirsin." Yataktan yavaşça kalktım ve hızlı adımlarla Oğuz'un odasına gittim. Yanında Duygu vardı. Bu kız niye gelmişti ki?

"Merhaba Duygu. Bende Oğuz'u görmeye gelmiştim." Duygu Oğuz'a bakarak

"Özel bir şey konuşmak istiyorsanız çıkabilirim."

"Sen sevgilisi değil misin niye dışarı çıkıyorsun ki? Dışarı çıkman iyi olur tabi de ben olsam sevgilimi yalnız bırakmazdım ama benim özel konuşmam gerek yani çıkabilirsin." Duygu dışarı çıktı.

"Oğuz iyi misin?"

"İyiyim Bahar. Sadece seni görmek istemiyorum." Bu sözü beni incitmişti.

"N-neden?"

"Çünkü sen benim hiçbir şeyimsin. Seninle konuşacak bir şeyim yok."

"Sende bir gariplik var ve ben bunu anlamak için bir soru soracağım ama dürüst ol."

"Tamam sor."

"Bayılmadan önce burnun kanadı ve başın dönmüş olmalı ki bayıldın, ben sana döndükten sonra da başın dönmüştü bir hastalığın falan mı var?"

"Hayır yok."

"Oğuz yalan söyleme bende doktorum bir hastalığının olabileceğini biliyorum. Bu yüzden bir hemşire çağıracağım ve ne gerekiyorsa yaptıracağım sende itiraz etmeyeceksin." Oğuz'un bir şey demesine izin vermeden bir hemşire çağırdım ve yapması gereken şeyleri söyledim daha sonra kendi odama çıktım ve ilgilenmem gereken hastalarla ilgilendim.

Odamda işim bittikten sonra tam çıkacaktım ki Duygu geldi.

"Bahar o gün söyleyemedim sana ama Oğuz'un..."

"Nesi var?"

"Beyninde kötü huylu bir tümör var." O an başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki. Neye uğradığımı şaşırdım.

"N-ne tümörü Duygu ne diyorsun sen?"

"Oğuz sana söylememek için benimle sevgililik oyunu oynadı. Sana söylememek için Oğuz'a söz vermiştim ama söylemem lazımdı ikinize de yazık olacak..." Duygu'nun sözünü tamamlamasına izin vermeden Oğuz'un yanına gittim.

"Neden söylemedin?" Sesim titremişti.

"Neyi?"

"Hâlâ biliyormuş gibi yapıyorsun yapma!" Sesim çok yüksek çıkmıştı ve deli gibi ağlıyordum elim ayağım titiriyordu.

"Bahar bir sakin ol."

"Ya nasıl sakin olayım nasıl? Niye bana söylemedin?" Oğuz kısa bir süreliğine gözlerini kapattı ve daha sonra açtı.

"Hastalığım her geçen gün ilerliyor ve ben senin beni böyle görmeni böyle hatırlamanı istemiyorum. Özür dilerim." Gözyaşlarımı sildim.

"Özür dileme senin suçun değil ama ben senin iyi gününde de kötü gününde de yanındayım bunu unutma. Birde acilen ameliyat olman gerekiyor biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum ama kurtulma ihtimalim çok düşük bu yüzden ameliyat olmayacağım."

"N-ne demek ameliyat olmayacağım? Oğuz ameliyat olmazsan ne olacağını biliyorsun."

Kalp Atışı (oğbah)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin