"Sen ne dediğinin farkında mısın, Katya?!" Raşa olabildiğince kısık sesli konuşmaya gayret etse de sesi tüm koridora yayılmıştı. Katya birkaç saniyeliğine arkadaşının yüzüne baktığında Raşa'nın yeşil gözlerindeki korku dolu bakışlar onu da korkunun kucağına atmıştı. "Ne demek buradan kaçmak zorundayım?! Aklını mı yitirdin sen?! Buradan kaçmanın imkânsız olduğunu bilmiyor musun? Diyelim ki bir şekilde kaçtın, o zaman sana yöneltilen bütün suçlamaları kabul etmiş olursun! Hem de öyle büyük bir suçu kabul etmiş olursun ki bu sefer Dimitri bile kurtaramaz seni! Görüldüğün yerde idam edilirsin!"
"Raşa..."
"Hayır, Katya, sen ne dersen de bunu yapmayacağım! Senin de yapmana izin vermeyeceğim! Bile bile ölüme gitmekten farkı yok bunun. Senin hayatını kendi ellerimle alamam, Katya, almayacağım!"
"Raşa, lütfen dinle beni. Birazdan teşkilat doktorları beni muayene etmek için burada olacaklar."
"Ne dedin sen?" Raşa arkadaşına bir adım daha yaklaşarak sordu.
"Bakire olup olmadığımı, yani Dimitri'ye yalan söyleyip söylemediğimi kontrol edecekler."
"Dimitri kesin olarak öğrendi yani, öyle mi?"
"Ben de ağzımı aramaya geldiğinde aynen senin gibi düşünmüştüm. Ancak sadece blöf yaptığını anlamak zor olmadı. Muhtemelen benden sonra Aleksis p*z*venginin yanına gitti. Ona da benim bakire olup olmadığımı sordu."
"Ve Aleksis de ona gerçeği söyledi."
"Dimitri onunla canı üzerine bir pazarlığa giriştiyse mümkün." Katya gözlerini biricik arkadaşının gözlerine kenetledikten sonra devam etti. "Raşa, burada kalırsam yaşamak için hiçbir umudum yok. Ancak sen buradan kaçmama yardım edersen hayata tutunmak için küçük de olsa bir şansım olacak. Hem sen bana yardım ederek sadece benim değil, Maksim'in hayatını da kurtarmış olacaksın. Onun hayatını kurtarman benim hayatımı kurtarman demek. Ben onsuz yaşayamam, nefes alamam Raşa. Bu yüzden Tanrı aşkına, yardım et bana!"
Raşa arkadaşına bir adım daha yaklaşarak onun gözlerinin içine daha dikkatli baktı. "Anlaşılan seni bu fikirden vazgeçirmenin bir yolu yok." dedi fısıldayarak. "Pekâlâ, madem tek şansımız bu, öyleyse yapacağım."
Katya arkadaşının ellerini sıkı sıkı tuttu ve "Teşekkür ederim Raşa." dedi onun gibi fısıldayarak. "Ancak acele etmelisin, Dimitri yanında doktorlarla beraber her an burada olabilir."
"Bir planın var mı, Katya?"
"Aslında var. Sen hemen yukarı çıkacak ve askerler için içecek bir şeyler hazırlayacaksın. İçkinin içine onların beyinlerini uyuşturarak kendilerinden geçmelerini sağlayacak bir madde koyacaksın, böylece onlardan anahtarları alman daha kolay olacak. Buradan çıktıktan sonra zindanda açtığımız bütün kilitlerini yeniden kapatıp kıracak ve anahtarlarla askerlerin beynini uyuşturan o maddeyi nöbetçi askerlerden birinin cebine koyacağız. Böylece hiç kimse senden şüphelenmeyecek."
"Ya sonrası? Binadan nasıl çıkacaksın?"
"Orası benden çok sana kalıyor, Raşa."
"Ben ne yapabilirim ki Katya?"
"Bana bir silah bulmanı istiyorum."
"Silah mı? Aklından neler geçiyor senin?!" Raşa'nın iri yeşil gözleri korkudan daha da irileşmişti artık.
"Zindandan ayrıldıktan sonra bu binadan sağ salim çıkabilmek için her şeyi göze almalıyım. Eğer biri beni engellemeye kalkarsa onu hiç düşünmeden öldürmek zorundayım. Aksi takdirde ne senin canını ne kendi canımı ne de Maksim'in canını koruyabilirim." Katya arkadaşının gözlerinin içine yalvaran gözlerle bakarak sordu. "Bunu benim için yapabilir misin Raşa?"
"Yaparım!" dedi Raşa hiç düşünmeden. "Senin için her şeyi yaparım!"
Tam o anda Raşa'nın zindana girebilmek için cebine bir kese altın attığı asker kapıda göründü, "Hadi artık, bu kadarı yeter de artar bile!" diyerek Raşa'yı kolundan tuttuğu gibi zindanın dışına fırlattı. Bunun üzerine Raşa, Katya'nın ona verdiği görevi tamamlamak için hızla zindandan uzaklaştı.
****
"Gerçeği söylersem beni serbest bırakacaksınız ve görevime dönmeme, anlaşmamızın devam etmesine müsaade edeceksiniz, öyle mi?" Aleksis gözlerini Dimitri'nin gözlerine kenetleyerek sordu.
"Evet, Ajan 205, aynen öyle. Sen bana gerçekleri anlatacaksın, ben de anlaşmamızın gereğini yapıp senin canını koruyacak ve bu teşkilattaki yerini yeniden sağlamlaştıracağım." Dimitri gözlerini Aleksis'ten kaçırmadan cevapladı.
"Neden böyle bir şey yapayım, Efendi Volkov. Bunun bana kazancı ne olacak? Canımı kurtarmayacağım, canım zaten sizin canınızla güvence altında, teşkilattaki yerim de öyle..."
"Daha ne istiyorsun, or*sp* çocuğu?!" Dimitri'nin sesi tüm koridoru inletmişti. Bal rengi gözleri alev topu gibi parlıyordu. Ancak bu durum Aleksis'i artık korkutmuyordu. Çünkü Dimitri'nin elinde onu korkutabilecek hiçbir güç kalmamıştı.
"Daha önce sizden Katya ile ilgili istediğim bir belge vardı, hani şu onunla ilgili bütün yasakların benim için kalktığını gösteren belge var ya..."
Dimitri derin bir nefes aldıktan sonra "O belgeyi istiyorsun demek. Peki, hiç sorun değil, hallederiz." diye devam etti olabildiğince sinirlerine hâkim olmaya çalışarak.
"Hayır, Efendi Volkov, size vereceğim bu bilgi o kadar değersiz değil artık. Devir değişiyor biliyorsunuz, eh hâliyle sırların değeri de artıyor."
"Ne istiyorsun, p*z*venk?!"
"Milis mahkemenin Katya'nın canını da bağışlamasını ancak teşkilattaki tüm görevlerine son verilmesini istiyorum. Haa, bir de sizin nikâh şahidimiz olmanızı..."
"Sen ne istediğinin farkında mısın, p*ç herif!" Dimitri sinirden titreyen elleriyle Aleksis'in boğazına yapıştı. "Benden nasıl böyle bir şey istersin?! Derhâl af dile, yoksa seni şuracıkta gebertirim! Ne ismin kalır ne cismin!"
Aleksis zar zor nefes alarak "Yapamazsınız, Bay Volkov. Canım canınızla korunuyor." diyebildi ancak.
"Sen öldükten sonra o belgeyi kim hatırlar sence?! Ben söyleyeyim, hiç kimse! Sen bana, bu teşkilatın başkanına, tek karar mercine ihanet ettin, hem de tam iki kez! Ve eğer şimdi bana gerçekleri anlatmazsan bu üçüncü ihanetin olacak ki bu da seni üçüncü kez ölüme mahkûm etmem demek. Şimdi ya konuşursun ya da o lanet olası çeneni sonsuza dek kapatmanı sağlarım! Karar senin."
****
Maksim sabah uyandığında başı çatlarcasına ağrıyordu. Yatakta yavaşça doğrulup kendine baktığında yarı çıplak olduğunu fark etmesiyle önceki gece olanları hatırlaması bir oldu. Hızla yataktan kalktı ve içerisinde Kırım savunma planlarının bulunduğu çekmeceyi açtı.
Tahmininde yanılmadığını görmesi "Kahretsin!" diye bağırmasına neden oldu. Sesinin tüm koridorda yankılanmış olması umurunda bile değildi. Onun bu bağırışını duyan Oscar aynı anda odasından fırlayarak soluğu en yakın arkadaşının odasında aldı. "Dostum, neler oluyor? Sesin koridoru inletti." Maksim ise hiçbir şey söylemeden üstüne gömleğini geçirerek bir hışımla odadan ayrıldı.
Maksim'in odadan ayrılmasıyla Oscar korkudan dizleri titreyerek açık bırakılmış çekmeceye yöneldi. Başını hafifçe eğip baktığında onun da gördüğü tek şey hiçlik oldu. Kırım savunma planlarının hepsi çalınmıştı ve bu ortaya çıkacak olursa ikisi de bunun bedelini canlarıyla ödeyeceklerdi.
Selammm... 😍 Öncelikle uzuuunnn bir aradan sonra sizlerle yeniden birlikte olduğum için çok mutluyum. Bu sıralar bölüm yüklemekte biraz zorluk çekiyorum. Malum üniversite sınavı telaşı... 😉 Ancak her bölümü özenle yazıp en kısa sürede sizlerle paylaşmak için elimden geleni yapıyorum. Ve merak etmeyin, bundan sonraki bölümleri geciktirmemek için elimden geleni yapacağım... 😊
Bölümle ilgili yorumlarınızı ve gelecek bölümle ilgili tahminlerinizi sabırsızlıkla bekliyorum... Veee, sizleri çooooooook seviyorum... 💖💖💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL CAZİBE +18
Fiksi RemajaGÖREVLERİNİ HER ŞEYİN ÜSTÜNDE TUTAN İKİ DÜŞMAN AJANIN AŞKI... **** Kulübeye vardıklarında kıyafetlerini sıksalar içinden küçük bir gölet oluşturacak kadar su çıkardı. Katya kızıl saçlarındaki suyu sıkarken bir...