3.7

3K 182 46
                                    

Neredeyse iki gündür, ders çalışıyor gibi görünüp, Merve için yazdığım yazıları düzenliyordum. Kitap için şirin bir kapak hazırlamıştım bile. Üzerinde renkli unicornlar, sütlü kahveler, yeşil bir uzaylı ve beyaz bir uzaylı gemisi ile minik kaktüsler vardı. Kapak adına, büyük puntolarla ASMER yazmıştım; bu birbirimiz için oluşturduğumuz isimdi. Ayrıca, kapağın rengini de siyah seçmiştim; böylece üzerindekiler daha canlı görünmüştü. Hem siyah onun en sevdiği renkti zaten.

Kapak adının altında, ufak bir de slogan vardı. "Yeni sayfalara ve zamanlara, sonuna dek beraber.🖤"

Ne yalan söyleyeyim, daha önce böyle bir şeyi kimse için hazırlamadığımdan, kendimi biraz garip hissediyordum ama dediğim gibi, şikayetçi değildim!

Seni bir sene önce görecektim kızım ben, diye güldü alaycı iç sesim, ne oldu hani şu ben ilişkiden-ne-anlarım-ki-kızına? Baksana, şimdi resmen fazla romantik bir aşk böceğisin.

Off! İç sesimi susturmaya çalışmak için, ona en asıllısından bir yumruk atmak istedim. Eğer yumruklama makinesi yerine önümde o olsaydı, bunu harbi harbi yapardım işte. Göt.

Sayfaların arasına çekildiğimiz fotoğrafları da koyacaktım ve hediyeyi tamamlayınca, kitapçıda bastırmayı düşünüyordum. İçeride yazıcı makinesi vardı ve çok göz önünde olmadığından, çaktırmadan halledebilirdim bunu yapmayı.

"Bugün biraz geç gelebilirim," diye bildirdim anneme, bir yandan kaşarlı tostumu yerken. "Merve'nin doğum günü için hazırlık yapıyoruz. Arkadaşlarıyla buluşacağım ve evi süsleyeceğiz."

Annem -ilk defa- sadece başını salladı. Kafasına bir şey mi düştü ki acaba? "Peki canım. Sen de yoruluyorsun zaten. İlgilen tabi."

Ah, kesin bir şeyler olmuştu bu kadına. Beni ders-ders-ders diye kusturan annemi alabilir miyim?

"Sorun yok mu?" Emin olmak için anneme baktım.

Kaşlarını çattı. "Neden olsun ki? Her gün çalışıyorsun. Bu da hakkın, kızım."

Bence menopoza giriyordu ama her neyse.

Tostum bitince, portakal suyumdan da son yudumunu alıp, ayağa kalktım. Üzerime siyah bir şort ile sarı, Nirvana baskılı bir tişört giymiştim; yani hazırdım çoktan.

Odama gittim ve şarjdaki telefonumu aldım. Anlamıyordum ki, arayan yoktu yazan yoktu ama şarjımı yüzde yüz görmek sadece bir dakika sürüyordu. Genelde altmışlarda gezerdim, o da şanslıysam.

İç sesim aksırdı. Belki de telefonunu değiştirmelisindir, tatlım.

"Oldu canım, annemler de bunu bekliyordu," diye cevapladım onu, bir manyak gibi.

Girişe ilerledim. "Ben çıktım," diye seslendim anneme.

"Dikkat et, çok da gecikme!"

İşte bu, annemdi.

Evden ayrıldım ve asansörle aşağı indim. Turuncu blokların önünden geçip, siteden ayrıldım.

O sırada telefonuma baktım. Bir mesaj gelmişti. Şu mesaj atan yok sözümü geri alıyordum.

Mervem:
Günaydın gün ışığım😋☀️

Mesajı okur okumaz, kalbim eridi. Ulan, n'oluyordu bana böyle?

Bunu rehberdeki ismini değiştirirken anlamış olman gerekirdi, dedi iç sesim gülerek.

İç çektim ve ona geri cevap verdim.

📚Hon'ya ⚢Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin