JUNGKOOK
Geniş alana hızla göz attığımda oldukça kalabalık olduğunun farkına vardım. Hatta büyük alışveriş merkezinin katları bile dolmuştu. Kalkan egomu oturtmaya çalışırken tüm fanları eğilerek selamladım. Ve bana özel olarak sahnenin ön saflarında ayrılan yere oturdum. Evet sahneye oturmadım çünkü imza etkinliğinin başlamasına bir saat vardı ve bu zaman zarfında idol grupları performans sergileyecekti. Lanet olsun ki bende dinlemek zorundaydım.
Hafifçe dalarak 13 saatlik yolculuğumun yorgunluğunu atarken etrafta aniden beliren çığlık sesleri ile irkilerek uyanmıştım. Sahnedeki altı üyeli erkek grubuna baktım. Hepsi oldukça yakışıklıydı. Evet kız olsam kesinlikle dibim düşebilirdi. Sahneden indiklerinde söyledikleri şarkının kafamda dönüp durması onları son dinleyişim olmayacağını kanıtlar nitelikteydi.
Kafamdaki ses 'sengingo narıldo gesok' diye bağırırken aniden sahnede dört güzel kız belirdi. Hayır salyam akmamalı, hayır olmaz. Tanrım cennete mi düştüm?
Öleceğim sanırım...
Enfes dört adet kız... Dirseğimi koltuğa yaslayıp ellerimle çenemi avuçlayarak bu dört güzel kızı süzüyordum. Fakat biri diğerlerinden daha çok dikkatimi çekmişti. Hepsi siyah giyerken o beyaz mini bir elbise giyinmişti. İncecik beline her baktığımda kollarım oraya sarılmayı arzuluyordu.
Yanımda elindeki kamerayı sabitlemeye çalışan adama dönüp istemsizce sordum. "Beyaz giyinmiş olanın adı ne?"
Hayatımda ilk kez bir kız bu kadar dikkatimi çekiyordu. Ve ilk kez merak ediyordum.
Kameraman sorum üzerine şok olmuş olmalıydı.
-O Rose, dedi. Bu onun takma ismi ama. Gerçekten tanımıyor musunuz onu? Bütün dünya biliyor.
Kafamı olumsuz anlamda salladım. Ardından yeniden gözlerimi ona sabitledim. Bir huri gibi görünüyordu. Büyüleyiciydi. Yüzüne odaklandığımda onun da bana baktığını fark etmemle irkildim. Silik bir şekilde gülümsedi. Ben onu tanımıyordum ama o beni tanıyor gibiydi.
Biraz sonra onlarda sahneden indiğinde benim imza günüme dakikalar kaldığını fark ettim. Üzerimdeki takım elbiseyi düzeltirken aniden yanımda 6 erkek belirdi. Şaşkınlıkla onlara baktığımda önümde saygıyla eğilmişlerdi.
-Biz BTS, sizin büyük fanınızız. Dediklerinde bende ayağa kalkıp eğilmiştim. Tek tek el sıkıştıktan sonra isimlerini söylemişlerdi. Hepsinin adını aklımda tutamayacaktım malesef fakat içlerinde sesi kalın olan ve bana yaşça daha yakın olanı unutmayacaktım. Oldukça samimi davranmıştı çünkü. Adı Taehyung'du. Aralarında benim diğerlerine göre daha büyük fanım olan. Ona böyle çağıracaktım artık. Aramızdaki sohbet biraz daha ilerlediğinde çok saygılı olduklarını anladım, hepsi benden büyüktü fakat hepsi ben büyükmüşüm gibi davranıyordu. Bu sanırım genç yaşta milli takım kaptanı olmamdan kaynaklanıyordu.
Taehyung cebinden siyah keçeli bir kalem çıkartıp bana uzattığında üzerindeki cekete imza atmamı istemişti. Bu teklifini mutlulukla kabul etmiştim.
İmzayı atarken bir yandan da sohbet ediyordum.
-Bu arada şarkınızı oldukça sevdim, ilk kez duymama rağmen çok hoşlandım.
İmza işini bitirdiğimde şarkılarının nakaratını söyleyerek hatırladığım kadarıyla danslarını yapmaya çalıştım. Zekama hayrandım. Gördüğüm bir şeyi asla unutmazdım. Hepsi gülerek beni alkışlarken, sesimi oldukça beğendiklerini söylemişlerdi.
Bu sırada az önce sahnede eridiğim kızlar da yanımıza gelmişti. Önümde eğildiklerinde bende eğildim. Evet Koreli olabilirdim ama şu eğilme olayına çok alışamamıştım. Çok az yaşamıştım ülkemde çünkü. Hepsiyle tek tek el sıkışıp beyazlıya geldiğimde durdum. Ellerimiz buluştuğunda konuşmak için dudaklarını araladı.
-Bende-
-Sizde Rose olmalısınız.
Bu hoşuna gitmiş gibiydi. Diğerlerinin adını bilmememe rağmen onunkini söylemem gururunu okşamıştı. Kafasını yana yatırarak gülümsediğinde Taehyung'a kaçamak bir bakış atmayı ihmal etmemişti. Ve az önce benden imza isteyen çocuk şimdi oldukça ifadesiz bakıyordu.
-Son maçta Liverpool'u efsane gömdünüz. Maç sonu röportajınızı bile dinledim. Kaleciye bir nefretiniz varmış gibi hırçın oynadınız. Gerçekten iyisiniz.
Rose konuştukça şaşkınlıkla ona bakıyordum. Benim maçımı izlemişti, beni görmüştü. Tanrım böyle bir kızın beni izlediğini bilseydim çok daha iyi oynardım.
-Kaleciye bir nefretim vardı zaten, dedim bana gülümserken sık sık Taehyung'a bakan kıza. Bunların arasında bir şey var ama bulacağım.
-Ciddi misiniz? Tespitlerimin bu kadar iyi olmasını beklemezdim.
Yeniden tebessüm ederken son kez Taehyung'a baktı.
Bu sefer bakışlara maruz kalan çocuk sakin durmamıştı. İkimize birden bomboş bakarken güzel bir laf çarptı.
-Muhabbetinizi balla bölüyorum ama sanırım menejeriniz sizi çağırıyor.
-Ah haklısın, Teşekkürler Hyung diyerek grubun yanından ayrıldığımda artık emin olmuştum. Taehyung ve Rose bir sevgili muhabbeti yaşamışlardı ya da yaşıyorlardı.
*
ROSE
Taehyung kaş göz işaretleri ile bizim için sahne arkasında hazırlanmış bölüme gelmemi isterken yavaşça hareketlendim ama onun tarif ettiği yere gitmeyecektim. Onu görmenin acısıyla bağı çözülmüş dizlerimi ovalamak ve yüzüme su sürmek için lavaboya gidecektim. Öyle de yaptım. Ayrıca burası hayran kaynıyordu. Biri bile neler olduğunu fark etse benim için büyük bir skandal olurdu.
Kızlar tuvaletinden çıkarken kolumdan çekilmesiyle kendimi duvarla Taehyung arasında bulmuştum.
İki elini duvara yaslayarak beni hapsettiğinde yüzünü daha çok yaklaştırmıştı. Nefesi yanaklarımı yalarken ben dayanamıyordum. Bir yanım çılgınca ona koşmak isterken diğer yanım aldatılmanın en kötü halini tatmış bedenimi intikam ateşi ile yoğuruyordu.
-Ne yapmaya çalışıyorsun? dedi. Oldukça kalın olan sesi beni daha çok içine çekerken.
-Asıl sen ne yapmaya çalışıyorsun? dedim. Olduğum yerde debelenerek beni kıstırdığı yerden kurtulmaya çalışırken.
Sırıttı. Sağ elini indirerek belime getirdi. Elbisenin dekoltesi yüzünden açık olan sırtımda gezinirken yeniden konuştu.
-Cidden seni aldatabileceğime inanıyor musun? Seni bu kadar severken seni aldatabileceğime inanıyor musun?
Konuşamıyordum. Sırtımda gezen elleri adeta susturucu görevi üstleniyordu.
-İnanıyorsun ve beni engelliyorsun, aramalarıma cevap vermiyorsun, terk ediyorsun ve şimdi...
Sol elini kaldırarak hızla duvara vurdu, kalın sesini daha çok yükselterek devam etti.
-Ve şimdi gözümün önünde benim zayıf noktamla flörtleşiyorsun.
-Flörtleşmek? Aldatılmış ve sevgilisinden resmen ayrılmış bir kadın için gayet normal, neden bu kadar zoruna gidiyor ki?
Bende onun gibi sesimi yükseltmiştim. Hatta bu sefer boş durmamış parmaklarımla omzunu itelemiştim. Bu gücü nereden bulmuştum hiçbir fikrim yoktu ama iyiki de bulmuştum.
Fakat ona bir sinek ısırığı gibi gelmişti bu hareket. Kollarımı aniden duvara sabitleyerek bana daha çok yaklaştığında tek bir cümle söylemişti.
-Ben seni severken ASLA ayrılmayacağız.
Tüm gücümle onu geri doğru ittiğimde bağırdım.
-SUS.!!! Daha fazla konuşma çünkü senden iğreniyorum. Sen beni sevmedin Taehyung, bedenimi sevdin, ünümü sevdi-
Konuşmaya çalışırken aniden beliren adamla ikimizde şok olmuştuk.
-OPPSS, Çok yanlış bir zamanda geldim sanırım ama arkanızdaki tuvaleti kullanabilir miyim?
Tanrım, KAHRETSİN. DUYMUŞ OLAMAZDI DEĞİL Mİ?
JUNGKOOK LÜTFEN DUYMUŞ OLMA...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LAST GOAL(Rosékook)
Fanfic[Tamamlandı] O Premier Lig'te top sürmekte olan ARSENAL takımının forveti, 11 numara JEON JUNGKOOK.! Kendi ülkesi için büyük bir gurur, Kore Milli Takımının kaptanı. Zirveyi yaşayan bir futbolcu. Kadın fanatikleri daha fazla olan nadirlerden. Diğeri...