O

4.9K 354 140
                                    

Yeni bir fic daha yayımladım bu sefer Vrose isteyenler için. Hesabıma girerek bakabilirisiniz.

Ne kadar uyuduğum, saatin kaç olduğu, ya da gördüğüm rüya... Hiçbiri hakkında ufacık fikrim yoktu. Gözlerimi yavaşça araladığımda kafasını geri doğru atmış Jungkook'un uzun boynu karşımdaydı. Uyku sersemliğimle boğuşurken sırtımdaki elini de hissettmiştim. Kendime doğru baktığımda ise ona bir panda gibi yapıştığımı gördüm.

Kollarımı beline sarmış kafamı ise boyun girintisine adeta yerleştirmiştim. Bacaklarımdan biri onunkinin üzerindeydi. Bu oldukça komikti. Kıkırdayarak yataktan çıktığımda Jungkook'ta bir bebek gibi mırıldanarak yorgana sarılmıştı. 

Odaya  kapalı perdelerle boğuşan taze ışık demetleri süzülüyordu. Güneş yeni yeni arşınlıyor olmalıydı gökyüzünü. Boydan cama yaklaşarak üzerindeki kalın kahverengi güneşliği öteledim. Ve güneşi içeri davet ettim. Kış ayında olmamız güneşi tüm ihtişamıyla görmemizi zorlaştırıyordu. Havanın bu kadar neşeli olmasını bir veli nimet olarak değerlendirip odadan çıktım.

İçeri geçerek gelen kahvaltı servisini masaya dizdiğimde o da kafasını karıştırarak içeri girmişti.  

-Günaydın, dedi elleriyle saçlarını geri atarken.

-Sanada, dedim gülümseyerek. 

Etrafı gözleri ile tararken duvar saati aradığını anladım. Yanımdaki telefondan saati gösterdim.

-Vay iyisin, dedi benim sezgilerimi kast ederek. Saatin altı buçuk olduğunu gördüğünde derin bir nefes aldı. Sen ne zaman uyandın? dedi gerilirken.

-Çok olmadı, seni rahatsız etmedim değil mi?

Başını hayır anlamında sallarken konuştu.

-Kahvaltı tamamsa bir an önce yapıp hazırlanalım. Uçağa geç kalmayalım.

Kafamı onaylarcasına sallayıp masayı gösterdiğimde gülümseyerek eğildi ve teşekkür etti. Lavaboya gidip döndüğünde çoktan kahvaltıya başlamıştık. Zaten biraz atıştırdıktan sonra da hazırlanmak için kalkmıştık.

Ben odaya üzerimi değiştirmeye giderken o da duşa girip çıkmıştı. Sonrasında ise yola koyulmuştuk. O lüks arabası ile hava alanına ulaştığımızda valizimizi alan görevlilerin ardından bizim için orada olan hayranlara selam vermiştik. Jungkook'un birkaç adım arkasından giderek yavaşça ilerlerken, aniden arkasına dönüp elimi tuttuğunda gülümsedim. Parmaklarını benimkilerin arasından geçirdiğinde sinir uçlarımdan vücuduma müthiş bir elektrik yayıldığını hissettim. Böyle duygular yaşamam tuhaftı. Düzeltiyorum, çokça tuhaf.

Kendimizi uçağın geniş koltuklarına bıraktığımızda elimdeki telefondan programın birinci bölümüne gelen  yorumlarını okuyordum. Hiç negatif yorum yoktu. Ve çoğu ne kadar yakıştığımız hakkındaydı. Sonra bir fotoğraf gördüm, biz platformda yürürken bize bakan Taehyung'u çekmişti kadraj, altına da şöyle yorum yapmışlardı "Hey ona bakın, oldukça imreniyor gibi." bu sanırım sitedeki en çok beğeni alan yorumdu. Huzursuzca kıpırdandığımda elimdeki telefona yanımda oturan Jungkook'ta yaklaşarak bakmaya başladı. 

Eğer şu an etrafta bir kamera olsaydı çok büyük bir fail verirdik. Neyseki uçaktaki diğer insanların rahatsız olacağı düşüncesi ile sadece bir el kamerası vermişlerdi ve yalnızca biz istediğimizde açarak çekim yapıyorduk.

Jungkook gülümsedi. 

-Bu Koreliler de oldukça zekiler, dedi. 

-Artık bir önemi yok, dedim gülümseyerek. Ona veda edeli çok oldu.

LAST GOAL(Rosékook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin