É

4.8K 322 137
                                    

-DÜZENLENDİ-arkadaşlar gözünüzü sevim bölüm mü atlıyorsunuz? Okunma sayıları bitcoin gibi a*.

Kafamı yastıktan kaldırdım ve doğruldum. 

-Ne oldu?

-Uyuyamıyorum, dedi Rose ağlamaklı bir sesle. Sonra devam etti.

"Sana sarılabilir miyim?"

Neden böyle yapıyordu ki? Her seferinde ufacık bir gülümsemesi bile yüreğimi hoplatırken bana sarılıp sarılamayacağını soruyordu. Beni deli ediyordu. Kokusuyla sarhoş ediyor, sarılışıyla kendimi kaybetmeme neden oluyordu. Ah Rose eğer böyle yaparsan kendime hakim olamayacağımı söylemiş miydim?

-Peki ya ben, seni öpebilir miyim?

Sorumla affalladı, böyle bir tepki beklemiyor gibiydi. Kekeleyerek konuştu. Ah bu arada kekelerken ne kadar tatlı göründüğünü biliyor musun Rose?

-T-ta-biiki.

Dediğinde gülümsedim. Yavaşça oturur pozisyondaki bedene yaklaştığımda geri kaçmadı. İçinde kaybolduğum gözlerini yavaşça kapattı. Elimle çenesini kavradığımda gerilmişti. Yüzüne daha fazla yaklaştığımda artık nefesleri yüzüme çarpıyordu. 

Ve o kusursuz elmacık kemiğine yavaş ve oldukça uzun bir öpücük kondurduğumda şaşkınlıkla gözlerini açtı. Gözlerinin altındaki çöküklüğe bir öpücük daha bıraktığımda gülümsedi. Hareketimi kestirememişti. Bu yüzden hafif bir şaşkınlıkla bakmıştı. Bana sımsıkı sarıldığında ise devrilmiş ve kafamızı da yastıkla buluşturmuştuk. Ve ince beden belime sardığı ellerini sıkılaştırırken başını kaldırıp fısıldadı. "Teşekkür ederim." 

Ben teşekkür ederim Rose. Bana şans verebilme ihtimalin olduğunu gösterdiğin için. Elimin saçların arasında dolaşmasına izin verdiğin için. Ve beni gülümsettiğin için.

ROSE

Derin uykumdan bölük bölük ayrıldığımda Tanrıya sonunda uyuyabildiğim için şükrediyordum.  Kirpiklerim arasından sızan güneş ışığı gözümü acıtırken tamamen uyanmıştım.

Açıkcası yataktan yalnız kalkmayı beklemiyordum. Tüm gece kollarımı sarmış olduğum adam kuş olup uçmuştu. Hızla kalkarken benimle beraber hareket eden kameraya dönmemeye çalışarak lavoboya gittim. Soğuk su ile kendime geldiğimde, yeni döşenmiş olan evin içinde gezmeye başladım. Bir yandan da sesleniyordum. Jungkook benden bu kadar çabuk sıkılmış olamazdı değil mi?

Ben dağınık saçlarımla evin içinde kocamı ararken kapı açılma sesi ile irkilmiştim. 

-Ah, Jungkook beni korkuttun! diye bağırdığımda neye uğradığını şaşırdı. Evet böyle bir tepki bende beklemiyordum kendimden. Yanına daha fazla yaklaştığımda gülümsedi. 

-Antrenmana çıkmıştım bu kadar erken uyanacağını düşünmedim, Günaydın prenses.

Konuşurken boynundaki havluyu düzeltiyordu. Üzerindeki şort ve sporcu tişörtünden taşan kasları göz dolduruyordu. 

-Sana da günaydın, dedim terden alnına yapışan saçlarını geri atarken kusursuz görünen parmaklarını izlerken.

-Hadi hazırlan yemek için dışarı çıkalım. Öğlende takım çalışmalarım başlayacak beni izlemek ister misin yoksa gezmek mi istersin?

Yanıma yaklaşıp saçlarımı karıştırdığında daha çok sırıttı. Kendine has dişleri özgürlüğüne kavuşurken bende beyazlıkların arasında kayboluyordum.

-Elbette, kocamı izlemek isterim öyleyse ben hazırlanıyorum.

Kafasını tamam anlamında salladığında ben odaya Jungkook'ta duşa geçmişti. Birazdan yatak odasındaki kamera kapandığında üzerimi değiştirmeye başlamıştım. İşimi bitirip saçımı tararken aniden odaya girmişti. İlk kez kaslarını bu kadar net ve yakından görmüştüm. Beline sardığı havlu her an yerle buluşabilirdi. Ve sayamadığım baklavaları esrarengizdi. 

LAST GOAL(Rosékook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin