O

4.2K 256 97
                                    

JUNGKOOK

Uyuşan kolumun verdiği sızı ile gözlerimi açtığımda hala yaşıyor olup olmadığımı sorgulamak için üst taraftaki elimi kullanarak yüzüme hafif bir tokat atmıştım.

Rose kollarımın arasında saçları yüzümü kapatmış bir şekilde tek hareketimde zeminle buluşma ihtimali olmasına karşın mışıl mışıl uyuyordu. Dar koltuk ikimizin bedenine oldukça küçük geliyordu. 

Neden koltukta olduğumuzu merak edebilirsiniz. Size yaşadıklarımızı kısaca özet geçmek isterim. Dün gece birbirimize yaptığımız itiraflar sonunda uzunca öpüşmüş ve bir şansı hak ettiğimize karar kılmıştık. Sonra ise bütün gece geçmişimiz ve yaşadıklarımız hakkında konuşmuştuk. Sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyleri saymış sonrasında birbirimize ne kadar benzer olduğumuzu fark etmiştik. Biz beraber olmalıydık, olacaktık ve olmuştuk. Çünkü biz birbirimiz için yaratılmıştık.

Kuru fasulyenin altındaki pilav, hamburgerin yanındaki patates kızartması, soğan halkası ile ranch sos, Safiye ile Faik, Kerem ve Aslı, Nef'i ve hicivleri, dönerle ayran kadar uyumluyduk. Hatta bu listede ben ve sevgilim, evet ona artık sevgilim diyebilirdim, ile yarışabilecek bir çift bile yoktu. Sadece İbrahim Tatlıses ve Çiğ köfte ikilisi bizimle kapışabilirdi.

Öyle işte, tüm gece konuşmuş sonunda da uyuyakalmıştık. Ve kolum müthiş bir şekilde uyuşmuştu. Onu uyandırmamaya özen göstererek kolumu başının altından çektim ve dudaklarına minik bir öpücük kondurdum. Ardından kolumu ovalayarak doğruldum ve telefonuma uzandım. Saat beş buçuktu. Yine ne kadar geç yatarsam yatayım vücudum alıştığı saatten vaz geçmemiş ve sabahın köründe ayaklanmıştı.

Saatin erken olması sebebiyle ise çekim ekibi hala gelmemişti ve hiçbir kamera açılmamıştı. Koltuktan kalkıp sevgilimin, böyle seslenmek çok hoşuma gidiyor, üzerini örttüm ve duş almak için banyoya geçtim.

Biraz sonra banyodaki işimi tamamlayıp tekrar oturma odasına geldiğimde masanın üzerinde duran telefonumun titrediğini gördüm. Sabahın köründe kimin benimle ne gibi bir işi olabilirdi? Elime aldığım telefondaki 'Teknik Direktör' yazısı istemsizce beni germişti. Hızla açıp kulağıma götürdüğümde de sevgilimi, ah bu kelime neden bu kadar güzel, uyandırmamak adına odadan çıkmıştım. Sesimi alan direktör heyecanla konuşmaya başladığında gerginliğim biraz daha artmıştı. Yarın akşam oynanacak olan maç birkaç politik sebepten dolayı bir gün erkene alınmış ve bu akşam oynanmasına karar kılınmıştı. Akşamki maç ise ligin en iyilerinden biri ile olduğundan oldukça önem arz etmekteydi. Fakat burada beni ilgilendiren kısım bunların hiçbiri değildi. İki forveti bulunan takımın iki forvetle de sahaya çıkmak isteyen bir teknik direktöre sahip olmasıydı. Derin bir nefes çekerek onayladığımda direktörde mutlulukla konuşmayı sonlandırmıştı.

Bende hızla üzerimi değiştirip antrenmana koyulmuştum. Bugün antrenman yapmazlardı. Kimse maç günü futbolcusunu yormak istemezdi çünkü. Bu yüzden bireysel çalışmam gerektiğinin farkına varıp günlük egzersizlerden sonra biraz daha çalışmıştım.

Daha fazla yorulmamak adına egzersizi bıraktığımda ise saate bakmayı ihmal etmeyerek sevgilimin, sana ömrüm boyunca bunu söylememe izin ver güzellik, yanına ulaşmıştım. Saat yedi olmuştu ve o hala minnacık bedenini dinlendirmekle meşguldü. Koltuğun ona ulaşabileceğim bir köşesine oturup uyuyan güzeli izlemeye koyuldum. Sonrasında kafamı saçlarına yaklaştırıp burnuma enfes kokusunun dolmasına izin verdim. Bu eylemimi hissetmiş olacak ki çabucak gözlerini açmıştı. Yüzlerimizin yakınlığı onu öpme isteğimi artırıyordu.

"Günaydın, sevgilim." dedim mahmur ve bir o kadar tatlı olan gözler ile bana bakarak kendine gelmeye çalışan kıza.

"Günaydın birtanem." dedi dudaklarını yumuşakça oynatıp yavaşça gerilerek.  İki dolgun hattın birleştiği yanak hisasına ufak bir öpücük kondurduğumda gülümsemişti. Gülümsemesi başka, gülünce belli olan gamzeleri ise bambaşkaydı. Her iki yanağındaki çukurlara birer öpücük bahşettiğimde ise üzerimdeki yün kazağı tutmuş ve dudaklarını benimkilerle birleştirmişti. Bu sevimli ve sade öpücükten sonra da artık kalkması gerektiğinin farkına varmış ve banyoya gitmişti.

LAST GOAL(Rosékook)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin