25.| Tanrının üvey çocukları

2.1K 219 269
                                    

Playlist; Balmorhea - Rememberance

25.| Tanrının üvey çocukları

Konfüçyus'a göre bu dünyada en büyük üç tehlike vardır ; duygulu insanların etkisiz oluşu, etkili insanların akılsız oluşu ve akıllı insanların duygusuz oluşudur. Bu satırları ilk okuduğum anları anımsıyordum ; oturup sadece bu kelimeleri zihnimde evirip çevirmiştim. Garip, en çok üçüncü cümle düşünmeme neden olmuştu. Tanrı ilk önce aklımı almıştı ; en azından insanlar bana böyle diyordu. Akıl hastanesinde kalmış, dört duvarın arasında aklımı sıkıştırmıştım.

Tanrı daha sonra duygularımıda aldı benden ; hissetme yeteneğim yok oldu. Onu sorgulamaya hakkım var mıydı benim? Neden aklımıda, duygularımıda almıştı benden?

Sonra bir gün tanrı bana merhamet etti ; aldığı iki şeyden birini bana geri vermek istedi. Aklımı bana geri verdi ama zaman denilen ilacı ruhuma sunarak. Sonra duygularım yok oldu ; ben düşünebiliyordum, özgürdüm, zihnimi kullanabiliyordum ama geriye kullanacak bir kalbim artık yoktu. Tanrı bana gerçekten merhamet mi etmişti?

Hisslerimi alarak, bana iyilik mi yapmıştı? Yoksa hayatımın sonuna kadar beni lanetlemiş miydi?

Tanrım söylesene, beni seviyor musun? Yoksa beni unutmaya mı çalışıyorsun?

Erdil ve kız kardeşinin evini terkettiğimizin üzerinden bir süre geçmişti ; o evden Çakıl, Kenan, Bulut ve ben çıkmıştık. Efsun orada onların yanında olacaktı ki her şey kontrolümüz altında olsun. Daha sonrasında Ceyhunda gelecekti onlara gözükmeden. Ama her şeyden önce bizim o mekana girip, son hamlemizi yapmamız gerekiyordu.

Parolayı bilen insanların üzeri yoklanmayacaktı, Erdil öyle söylemişti ama ne olacağı belli değildi ; işimizi garantiye almalıydık. Biz evden çıkmadan önce Erdil ve kız kardeşinin sıkıca bağlı olup olmadıklarını kontrol etmiştik ve Efsunun yanına bir silah bırakmıştık. Biz işleri hallettikten sonra ona haber verecektik ve o sadece kız kardeşini çözecek ardından hızlıca Ceyhunla birlikte oradan uzaklaşacaklardı. Bu planı Çakıl yapmıştı, kusursuz işleyecek miydi bilmiyordum ama akıllıcaydı. Garantiye alması lazımdı ; biz o mekana varana dek bir şekilde başkalarını haberdar edebilirdi. Ki zaten Erdilin bir kaç saat yok oluşu bir hayli dikkat çekecekti ama o evde olacağı hiçkimsenin aklına gelemeyecekti.

Bir saati geride bırakmıştık ve hepimiz sırf dikkat çekmemek için şık ve lüks giyinmeye özen göstermiştik. Silahlar üzerimizde saklıydı ; her geçen saniye heyecanımı ikiye katlarken, kalbim huzursuzlukla atıyordu. Ne garip, mutluluğun minnetini normalde duymazken, endişenin zehirli sarmaşıkları iliklerime işlemeye başlamıştı. En başlarındaki adamın sadece bir fotoğrafı vardı elimizde onuda Erdilden zorla almıştık. Henüz her şey çok sakindi ; bu sakinlik fırtına öncesi sessizliğe benziyordu. Biliriz ki, her sessizlik ardından kopacak şiddetli fırtınanın habercisidir. Biliriz ki o fırtınalar bizim o sessizliğin kıymetini bilmemiz ve anlamamız için vardır.

Arabanı gireceğimiz mekandan biraz uzağa park etmiştik ve doğru zamanı bekliyorduk ; etraf biraz kalabalıklaşmalıydı ki dikkat çekmeyelim. Muhtemelen hepsinin yüzü birbirine tanıdıktı, nasıl olacak bilmiyordum ama bir şekilde oldurmalıydık. Yolun nerdeyse sonundaydık ; kim mahvolacak bugün görecektik. Kim kurtulacak, kim mutluluğa, kim özgürlüğe kavuşacaktı bugün belli olacaktı.

Acıya tutkun bedenler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin