Kulaklıklarım artık kulaklarımı acıtmaya başladığında, ikisini de aynı anda sertçe çektim. Cama vuran damlaların sesi anında kulaklarımı doldurmuştu bile.
Yağmur mu yağıyordu ?
Yüzümü buruşturarak telefonumu aldım ve yataktan doğrularak camdan dışarıyı izlemeye koyuldum. Yağmurun cama hayat verecek kadar güzel sesi varken en sevdiğim şarkıdan soğumaya gerek yoktu.
Yağmur hızlıydı ve sonbaharda olduğumuzu yüzüme vuruyordu.
Bu gün okulun ilk günüydü.Ve lise son sınıf olma heyecanı bende yavaş yavaş belirmeye başlamıştı.Saatime baktım. Geç olmadan hazırlansam iyi olacaktı.Yerimden doğrularak doğru banyoya gittim.
Banyo odamın hemen sağında olduğu için şanslıydım. Musluğu açar açmaz elime bir avuç su döküldü.Suyun yüzüme verdiği ferahlık kadar hoş bir şey yok sanırım.
Zaman kaybını sevmediğim için hemencecik en sevdiğim -pembe ipek kumaşı olan-havluyla ellerimi ve yüzümü kuruladım.
Odama geçer geçmez dolabımı açtım.Bir an öylece kalakaldım.Ben bu dolabı ne ara düzelttim diye düşünürken 3 saniyemi kaybettim bile.
Aman, boş ver.
Ne zaman yapmışsam yapmışım.Muhtemelen işsiz bir zamanımda yapmışımdır.
Asılı olan formamı çıkarıp onu detaylıca inceledim. Mor iki pileli bir etek ve mor detayları olan beyaz bir gömlekti.Boynundan sarkan mor kravatı unutmayalım tabi.
Çoğu kişi okul formasını sevmezdi fakat ben bayılırdım.Çünkü gerçekten çok şık bir formamız vardı.Ama okulun ilk günü okul formasıyla gidecek kadar da inek bir öğrenci değildim.
O yüzden dolabımdan çıkardığım siyah dar paça pantolonumu giydim. Üstüne de uydurduğum beyaz yarasa kol kazağımı bol olduğu için sadece ön kısımdan pantolonumun altına sıkıştırdım.
Saçlarım uzun olduğundan hiç uğraşmak istemedim, serbest bırakmak en mantıklısıydı. Sakın yanlış anlaşılmasın, asla üşengeç falan değilimdir(!)
Sadece uğraşmak istemiyorum.Sonuçta saçları poposuna kadar uzun olan herkes benim yaptığımın aynısını yapardı.
Hem zaten yağmur yağarken saçımı düzgün bir şekle sokmaya çalışacak kadar psikopat da değildim. Gerçi ben bu konuda hiçbir zaman psikopat değildim.Nasıl rahatsam öyle yapardım. Çünkü, Mira Gökdelen olmak bunu gerektirirdi.
Gözüme çarpan makyaj kutusu ile birkaç saniye bakışmanın ardından ona dil çıkartıp hiç zaman kaybetmeden, kol çantamı da alıp odadan çıktım.
Ah, telefon! Az kalsın unutuyordum.
Telefonumu da çalışma masamın üzerinden aldıktan sonra kapıyı kapattım.Merdivenlerden yaylanarak inmek favori işlerimdendir.
Çoğu seferinde yere düştüğümü es geçersek oldukça eğlenceli bir şeydi.Aslında biraz sakar olabilirim ama,yok yok sakar falan değilim sadece bizim merdivenler yamuk bence.Yoksa benden beceriklisi yoktur dünyada.
''He he sensin'' diyen iç sesimi görmezden geldim.
Aşağı iner inmez hızla mutfağa geçtim ve kahvaltı sofrasını hazırladım.Evin tek çocuğu olduğum için mecbur bu görev de -annemden sonra- bana düşüyordu.
Ortalıkta kimse olmadığına göre babam denilen o adam çoktan işine gitmişti ve büyük ihtimalle annem hala yatıyordur diye düşünüp annemi uyandırmak için yatak odasına doğru ilerledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AZRAİLLE ÖLÜM OYUNU
Misterio / SuspensoGizem/Gerilim Kategorisinde Zirve =》 #16 Genç bir kızın olağanüstü hikayesi. Ela gözleriyle etraftaki herkesin bakışlarını üzerine çekecek güzelliğe sahip bir peri kızının Azrail'iyle tanıştığı gün,tuzağa sürüklendiğinin müjdesini almıştı. Fakat bu...