15.ATEŞİN MAVİ SÜSÜ

105 30 231
                                    

Dingin bir insanın elde edemeyeceği hiçbir şey yoktur. Dingin insan sinsi olurmuş. Bunun doğruluğu % kaç bilmiyorum ama ben kazanan her varlığın adını sinsi koymuştum.

Şiddetli rüzgar ağzına kadar açık olan pencereden içeriye geçip suratıma tokat gibi indiğinde düşüncelerimden sıyrılıp kapının pencere için otomatik açma-kapama düğmelerine bastım.

Pencere tamamen kapandığında saçlarımı yana alıp önümde sürücü koltuğuna oturan Uzay'a seslendim.

"Sana vermem gereken bir şey var."

Araba sağa yatıp farklı bir yol izlemeye başladığında mavi gözler dikiz aynasından bana kaydı.

İstemsizce gözlerimi kaçırdım.

"Beni ilk götürdüğün eve gitmemiz lazım." dedim sesimin çıktığını umarak.

"Neden?" diye sert ve kesin ses arabada yankılanıp zihnimdeki duvarlara çarpmaya başladı. Gözlerimi dikiz aynasına çevirdiğimde Uzay'ın delice bakışlarını yola teslim ettiğini gördüm.

Korkmamam gerekiyordu.

Sinsi ol, Mira.

"Sana vereceğim şey orada.." dedim.

"Ne vereceksin?"

Yutkundum.

Az sonra olacaklardan korkuyor olmalıydım.

"Babaannen ile ilgili." diye bir nida salıverdim fısıldayarak.

Kaba fren sesi kulaklarımı doldurduğunda bedenim yaklaşık yarım saat önce Uzay'ın taktığı emniyet kemerinden fırlayacakmış gibi öne atıldı. Arabanın durması ile öne atılan bedenim sırtım ile arkamda ki deri kaplama koltuğa sertçe çarptı.

Uzay el frenini sertçe çektiğinde çıkan sesin beni ürkütmesi çok doğalmış gibi gözlerimi kapatarak olacaklara kendimi hazırlamaya başladım.

Ön kapı açılıp sertçe kapandığında irkilip kapalı gözlerimi sıkıca yumdum.

Başka bir kapının açılmasıyla soğuk bir rüzgarın getirdiği sert ama çok hoş bir kokuyu burun deliklerime saklandığımda çok geçmeden yanıma bir ağırlık çökmüş, kapı kapanmıştı.

Sanki oyunu oynayan ben değilim de kendisiymiş gibiydi.

Zaten öyle aptal.

Hayır.

Kendimi ispatlamak için kapalı gözlerimi açtım ve burun deliklerime hapis ettiğim kokuyu dışarıya salarak başımı yana çevirdim.Koyu mavi gözler delice bakıyordu. Gerilen yüz hatları, ressamın altın kalemiyle çizilen dudakları ile alay ediyordu.

"Onu görmeni istiyorum." dedim sonunda.

Nefesim sert yüze çarptığında gülümsedim.

Alayca bir gülümseyişti.

Evet,artık sıra bendeydi. Beni bu hale sokan adama haddini bildirmeliydim.

"Kurallarını bilmediğin oyunları oynama küçük." diye tısladığında gerilen aslana benziyordu bu haliyle.

Evet,korkmamam gerekiyordu. Ama bu oyunu da oynamam gerekiyordu.

İçimin bir yerlerinde bana seslenenlerin hepsi "Zaten korkuyorsun." dese de ben vazgeçmeyecektim.

"Babaannen..." dedim sesimin titremesine engel olmaya çalışarak.

Kaşları gerildi,mavi gözleri alay edercesine bedeni mi baştan aşağıya süzdü. Ne yaptığını anlamaya çalıştığımda yutkundum ve karşısında dik durmaya çalıştım.Sonunda gözleri gözlerimi bulduğunda son durak yeri benim gözlerimmiş gibi gözlerini gözlerime hapis etti.

AZRAİLLE ÖLÜM OYUNUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin