Bölüm Şarkısı: Adele - Set Fire To The Rain
Kai, Kyungsoo’nun kokusunu ciğerlerine doldururken belki de ilk defa bu kadar zayıf hissetmişti. Kyungsoo’ya doladığı elerlini gevşeterek, sevgilisinin düşmüş omuzlarını kavradı soğuk elleri. Onu kendinden biraz uzaklaştırırken ilk defa bu kadar sıcak gülümsüyordu
‘’ Birlikte olalımın anlamını biliyorsun değil mi? ‘’ Kyungsoo gözlerini devirerek dünya üzerinde sevdiği tek adama baktı
‘’ Biliyorum Kai senin kadar salak değilim ‘’
‘’ Ah! Hadi ama Kyungsoo unutma biz artık sevgiliyiz. Bana iyi davransan? ‘’
‘’ Portakalı seviyorsun diye manava iyi mi davranıyorsun? ‘’
‘’ Bunun hiçbir mantığı yok ki? Bunu söylemenin sebebi neydi ki? Bu çok anlamsız ve saçma ‘’
‘’ Ah! Doğru senin beynin bunu kavrayamaz haklısın ‘’
‘’ Ciddiyim! Biz artık sevgiliyiz bana iyi davranmalısın ‘’
‘’ Bak böyle söyleyince kulağa tuhaf geliyor ‘’ Kai ve Kyungsoo birbirlerini bakarak kahkaha atmışlardı. Kai, telefonunu çıkararak Kyungsoo’yu kendisine doğru çekmişti.
‘’ Beni sevdiğini söyle ‘’ demişti Kai, Kyungsoo’nun yanağına bir öpücük bırakıp o anın fotoğrafını çekerken. Kyungsoo tek gözünü kapatarak gülümsemişti. Mutluydu, sonunu düşünmüyordu. Şuan sadece anın tadını çıkarıyordu. Birkaç dakika sonrasını ya da bir saat sonrasını, ilerisini düşünmüyordu sadece şuanı yaşıyordu ve böyle olmasını istiyordu. Şuan zamanın durmasını ve Kai ile diğer şeyler olamadan birlikte olmak istiyordu.
‘’ Hadi gidelim ‘’
‘’ Nereye gideceğiz Kai? ‘’
‘’ Tabii ki size, Hyeri ile tanışmak istiyorum ‘’
‘’ Sen onun, yani biliyor musun? ‘’
‘’ Evet, beni o aradı ‘’ demişti Kai, elini Kyungsoo’nun bileğine dolayıp onu çekiştirirken.
‘’ Kai ne olacak. Yani seninle olmak istiyorum ama nişanlanacağım bunu biliyorsun. Sence bu yanlış mı? ‘’
‘’ Düşünme, sadece yaşayalım ‘’
‘’ Ama düşünmek zorundayım, bunun bir sonu olacak mı? Bir sonu olmalı, istemiyorum ama nerede burmam gerek? ‘’
‘’ Şhhş! Sus tamam mı? Sadece sus ve seninle olmama izin ver. Bu anı yaşayalım, geleceği düşünerek birlikte olan vaktimizi öldürmeyelim ‘’ Kyungsoo, Kai’nin peşinden sessizce yürümeye devam ediyordu. Doğruca evine doğru ilerliyorlardı. Kai düşünme diyordu ama nasıl düşünmesin ki? Bunu nasıl engellerdi bunun bir sonu olmalıydı. Bile bile ateşe atlamak gibiydi bu. Peki ama neden bu ateş yakmıyordu, aksine bütün vücuduna inanılmaz bir soğuk yayıyordu. Sıcaklıkta buzu bulmuştu. Kalbi ve aklı inanılmaz bir savaş içindeydi kazanan belli değildi ama kaybedecek olan oyunun başından belliydi. Kendisi.. Bütün yol boyunca sadece düşünde ve Kai’nin bileğine dolanmış eline baktı.
‘’ Neden gülümsüyorsun? ‘’
‘’ Ne, ne den bahsediyorsun sen ne gülümsemesi? ‘’ Kai, apartmanın önünde durarak yüzünü aniden Kyungsoo’ya dönmüştü aralarında bir dudak mesafesi vardı. Kai yutkunarak bakışlarını Kyungsoo’nun dudaklarına odakladı ve dudaklarını hafifçe ıslatarak yüzüne biraz daha yaklaştı. Aniden başını Kyungsoo’nun sağ tarafına çevirdi ve dudaklarını kulak memesini okşayacak şekilde yaklaştırarak kulağına fısıldamaya başladı