Kyungsoo, beşinci dondurmasının kapağını açmıştı. Ağzındaki kaşığı dondurma kutusuna batırarak, koca bir top dondurmayı ağzına götürmüştü
‘’ Ah! Soğuk, soğuk ‘’ Kris, bacağının üzerindeki bacağını yere indirerek, oturduğu sandalyeden biraz doğrulmuştu. Başparmağını Kyungsoo’nun dudağının kenarında gezdirmiş, parmağına bulaşan çikolatalı dondurmayı gülümseyerek ağzına götürmüştü.
‘’ Kış uykusundan uyanmış gibi yemek yiyorsun. Bu çok komik ‘’
‘’ Ayı demişken, Kai nerede? Onu hiç görmedim! ‘’
Kris, omuz silkerek ayağa kalkmıştı. Ellerini siyah pantolonunun ceplerine sıkıştırmıştı. Büyük, pencerenin önüne giderek dışarıyı izlemeye başlamıştı. Bir yandan dudağını kemiriyor, diğer yandan Kyungsoo’ya verecek bir cevap arıyordu ama kelimeler birden ağzından dökülmüştü
‘’ Yesung, intihar etti. Kai bunun senin suçun olduğunu düşünüyor, bu yüzden bir daha seni görmek istemediğini söyledi ‘’
‘’ Güzel şaka Kris, ciddiyim Kai nerede? ‘’
‘’ Söyledim ya, seni görmek istemiyor. ‘’
‘’ Büyük bir yanlış anlaşılma var eminim. Kai neden beni görmek istemesin ki bu çok saçma ‘’
‘’ Soo, uyanmış; hatta mızmızlık yapmaya bile başlamış ‘’ Kris ve Kyungsoo aynı anda sesin geldiği yere, kapıya doğru bakmışlardı.
Kyungsoo, elindeki dondurma kabını fırlatarak inanılmaz bir sesle bağırmıştı
‘’ Lee Min Ki? İnan mıyorum? Aaaaaaaaaa! ‘’
‘’ Soooooooooooo! Bitanecik Soooooo, Kyungsoo ‘’ Lee Min Ki’de en az Kyungsoo kadar aşırı tepki vermişti. Kris, ne olduğunu anlamadan Lee Min Ki, Kyungsoo’nun üzerine zıplamış ve yanına uzanmıştı.
‘’ Seni özledim Soo ‘’ Lee Min Ki, parmağındaki yüzüklerle oynamaya başlamıştı, arada bir Kyungsoo’ya bakıp gülümsüyordu.
‘’ Bende seni özledim Min Ki. ‘’
Kris, baştan aşağı nereden geldiğini anlamadığı bu çocuğa bakıyordu. Gözlerinin altına kopkoyu bir siyah kalem sürmüştü. Sağ elinde sırasıyla 3 yüzük vardı, sol elindeyse iki tane. Pantolonu inanılmaz derece dardı ve zincir takmıştı. Bu çocuk yürüyen gümüşçü gibiydi. Saçları tuhaf bir şekildeydi Gotik mi takılıyordu? Lee Min Ki, sürekli Kyungsoo’ya sarılıp duruyordu. Ayrıca, Kyungsoo’nun kafasını kolunun altına sıkıştırıp kafasıyla oynuyordu. Kris bile bu çocuğu kıskandıysa Kai ne hissederdi acaba.
‘’ Hey! Görmüyor musun? O başından darbe aldı yapma! ‘’ Lee Min Ki, Kris’e sertçe bakarak sol işaret parmağına havaya kaldırmıştı
‘’ Haa! Sence onu benden daha mı çok düşünüyorsun? Soo’nun canını yakacak bir şey yapmam, yani sizin aksinize ‘’ Lee Min Ki son cümlesinde parmağını yavaşça Kris’e doğrultmuştu. Soğuktu, çekici bir soğukluğu vardı. Kris pes edercesine elini havaya kaldırmıştı
‘’ Peki, sonra görüşürüz Kyungsoo ‘’ Elini havaya doğru sallarken, geriye doğru çıkıyordu. Bir saniye bile gözlerini onların üzerinden ayırmak istemiyor gibiydi.
‘’ Ne zaman geldin Min Ki? ‘’ Kris uzaklaşmaya başladığında sadece birkaç fısıltı duyuyordu.
‘’ 2 gün oldu, senin uyanmanı bekledim. Koskoca 4 gün uyudun Soo ve ben buraya geleli 2 gün oldu ‘’