'' Kyungsoo, neden sahile geldik. '' Kyungsoo, sahilin ortasındaki, yosun tutmuş taşın çevresindeki kumarı eliyle eşelemişti.
'' Sandığını buraya göm '' Kai, sandığını Kyungsoo'nun açtığı çukura gömüp eliyle kumları sandığın üzerine itmişti.
'' Sen neden gömmedin? '' Kyungsoo, tepedeki ağacı işaret ederek, kayalıklara tırmanmaya başlamıştı.
'' Ben oraya gömeceğim '' Kai, Kyungsoo'nun peşinden tepeye tırmanmaya başlamıştı.
'' Neden sen oraya gömüyorsun? ''
'' Çünkü güneşin ilk ışıkları oraya vuruyor, son ışıklarıysa senin sandığını gömdüğün yere. Ben senin ilkinim sende benim sonumsun. Anladın mı? ''
Kyungsoo, sandığını ağacın altına gömüp tepeden güneşin batışını izlemeye başlamıştı.
'' Jongin, ben gidiyorum. ''
'' Bu kadar erken mi gidiyorsun? '' Diye sormuştu Kai, rüzgarın dalgalandırdığı saçlarını düzeltmeye çalışırken. Kalbi tıpkı rüzgarın etkisiyle dalgalanan okyanus suları gibiydi. Duyguları, sert rüzgarın etkisiyle sağa doğru kıvrılan ağaçlardan farksızdı şimdi. İlk aşkının gitmesine gerçekten izin verecek miydi? Vermeliydi. Başka şansı yoktu. Ölümünü izlemektense gitmesine izin vermek daha akıllıcaydı.
Kai, midesinin iç içe geçmesine aldırış etmiyor gibiydi. Bütün sinir sistemi alt üst olmuş, ağlamamak için elini yumruk yaparak avuç içlerini kanatana karda elini sıkıyordu.
'' Gitmek zorunda olduğumu sende biliyorsun. '' Kyungsoo, gözlerini ufuk noktasına sabitlemişti. Kai'ye dönerek, ellerini göğsünün altında birleştirdi. '' Antlaşmamızı biliyorsun değil mi Jongin, şuan burada, şimdi, bir daha görüşmemek üzere ayrılıyoruz. Biz farklıyız, çok farklı. Sen insanların ne düşündüğünü önemsemiyor, sadece kendi duygularınla hareket ediyorsun. Bir güneş gibi parlıyorsun Jongin. Sıcak olduğunu bildiği halde ampulün etrafında dönen kelebekler gibiydim ben. Senin sıcak olduğunu biliyordum, sana dokununca öleceğimi biliyordum ama sana dokunmadan duramadım. Aşk, sadece bir kişi öldüğünde yaşanır demişti tanıdığım biri. Yaşarken aşkı tadamazsın, ancak iki kişiden biri ölürse aşk yaşanır derdi. Ölecek kişi hep sendin benim için. Aşkı yaşamak benim hakkımdı. Ama şimdi ben öleceğim ve sen aşkı yaşayacaksın bu çok adaletsiz. Yesung öldü, sen aşkı yaşadın. Şimdi ben ölüyorum... Aşkı sadece bir kere yaşamalıydın. Ama ben Yesung gibi seni terk etmeyeceğim, hep buranda olacağım. Güneş doğduğunda ve güneş battığında. Sen beni göremeyeceksin ama ben hep senin etrafında olacağım. ''
'' Seni hastaneye bırakmama izin ver ''
Kyungsoo, olumlu anlamda başını sallayarak arabaya binmişti. Kai, arabayı hızla hastaneye sürerken içinde buruk bir acı vardı.
'' Kyungsoo, dur! '' Kai, arabanın kapısını açmak üzere olan Kyungsoo'yu kısa bir süre de olsa durdurmuştu.
'' Seninle içeriye gelmek istiyorum ''
'' Eğer gelirsen asla ikimizde vedalaşamayız Jongin ''
'' Sen zaten benimle kalbinde vedalaştın. Beni zaten unuttun. Seni özgür bırakmama izin ver ''
'' Eğer bunu yaparsam beni unutacak mısın? ''
'' Sadece son kez seninle gelmeme ve seni gülümserken görmeme izin ver ''