'' Jongin, ben gidiyorum ''

2.2K 155 38
                                    

- 1 Ay Sonra –

‘’ Kyungsoo! ‘’ Kai, merdivenlerden inerken telaşla telefon tuşlarına basıyordu.

‘’ Lee Min Ki? Kyungsoo eve geldi mi? ‘’ Kai, telefonun diğer tarafındaki kişiden cevap beklerken kapalı olan bütün kapıların ardındaki odalara bakıyordu.

‘’ Hayır, gelmedi. Senin yanında olduğunu sanıyordum. Ona bakamayacaksan neden yanında tutuyorsun? Senin yanında güvende olacaktı hani?! ‘’

‘’ Bak! Ben bilmiyorum. Dün bana bu ilişkinin artık yürümediğini söyledi bende sinirlendim ve dışarı çıktım. Sabaha karşı eve geldiğimde odasının ışığı yanıyordu bende çalışma odamdaki kanepede uyudum. Gece yanıma gelip saçımla oynadı ve ağladı. Sonrasını hatırlamıyorum. ‘’

‘’ Onu bulsan iyi olur Jongin. Sana 3 saat veriyorum eğer bulamazsan karakola giderim ve Kyungsoo’yu bulduğumda onun bir çöpünü bile görmene izin vermem! Anladın mı beni?! ‘’

Lee Min Ki, telefonu kapattığı anda Kai, merdivenlerden hızla yukarı çıkmaya başlamıştı. Çekmecesinden aldığı nakit paraları ceketinin cebine koyarak hızla dışarı fırlamıştı. Arabası, arkasında büyük bir toz bulutu bırakarak hızla malikânenin önünden ayrılmıştı.

Gözyaşları görüş alanını kısıtlasa da ayağının altındaki gaz pedalına biraz daha yüklenmişti. Aramadığı yer, bakmadığı sokak, girmediği hastane kalmamıştı. İki buçuk saat sonra aramayı bırakarak evine geri dönmüştü. Emrindeki adamlardan gelecek bir haberi bekliyordu.

Kyungsoo için endişeleniyordu çünkü hastalığı giderek ilerlemişti. Sakarlıkları başlamış, konuşmasında gerilemeler olmuş, uykularından uyanamamaya başlamış, bilincini sık sık kaybeder hale gelmiş, yönlerini şaşırır olmuş, insanları hatırlamamaya başlamıştı. Dengesinde ve yürümesinde 2 gün önce ciddi kayıplar başlamıştı. Elline aldığı her şey avucundan kayıp kırılıyor, kendini ciddi şekilde yaralıyordu. Vücudunun her yerinde morluklar, derin kesikler vardı. Hastaneye yatması gerekiyordu ama Kai onu bırakmak istemiyordu. Onu evden dışarı çıkartmıyor, odasının önüne 2 koruma dikiyordu. Gece gündüz onu göz hapsinde tutuyordu.

‘’ Kyungsoo, neredesin? ‘’ Kai, iç geçirerek kendisini büyük yatağa sırt üstü bırakmıştı. Telefonun ekranındaki resme uzun uzun bakıyordu.

Kıyafet odasının kapısı gıcırtıyla açılmıştı. Kai, kafasını hafifçe kaldırdığında şaşkınca kendisini izleyen Kyungsoo’yu görmüş, yataktan hızla kalkarak kapıya doğru yönelmişti.

‘’ Jong-in, be-ni, bı-rak-maa ‘’

Kyungsoo, koşarak ellerini Kai’nin göğsünün birkaç santim altında birleştirerek ona sıkıca sarılmıştı.

Kai, debelenerek Kyungsoo’nun kollarının arasından kurtulmaya çalışıyordu.

‘’ Bırak beni Kyungsoo! ‘’

‘’ Gi-t-me! ‘’ Kyungsoo, Kai’ye daha sıkı sarılmaya başlamıştı.

‘’ Seni sevmiyorum anlamıyor musun? Bırak! ‘’ Kai, Kyungsoo’nun bu boşluğundan yararlanarak, beline dolanan ellerini çözerek Kyungsoo’nun omuzlarından sertçe tutmuştu.

‘’ Bak, bana bak! Sence artık senle ben aynı tabakadan mıyız? Sen ölüsün, artık bir ölüsün! Bense çok zenginim. ‘’ Kai ellerini yanına doğru açmıştı ‘’ Görüyor musun? Bunların hepsi benim, benim. Seninse şu üzerindeki ucuz kıyafetler ve tenine sinmiş ucuz parfümlerden başka bir şeyin yok! ‘’

Nuisance love (Kaisoo Fanfic) (✓) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin