Bölüm Şarkısı:
Apocalyptica - End of Me
Güneş ışığı kapalı perdelerden usulca odanın içine doluyordu. Kai, oturduğu sandalyeden kalkmadan saatlerdir yaptığı şeyi, D.O'yu izlemeyi sürdürüyordu. Bütün gece başında beklemiş, gözleri kıpkırmızı olsa da bunu önemsememişti. Gözleri bütün gece olduğu gibi D.O'nun elleri arasındaki eline odaklanmıştı. Bütün bedeni acı içindeydi, başı inanılmaz ağrıyor, dudakları kuruyor ve sürekli çişi geliyordu ama o bunları hiç önemsememişti. Elini oldukça yavaş hareketlerle D.O'nun alnına götürmüştü. Soğuk elleri D.O'nun sıcak bedeniyle buluşmuş, hissettiği yoğun sıcaklıkla elini geri çekmişti. D.O'nun elleri arasındaki sol elini kurtarmaya çalışıyordu, bu oldukça zordu çünkü D.O inanılmaz bir sıkılıkla avuçları arasına aldığı Kai'nin elini bırakmaya niyetli değildi. Kai, gözlerini karanlık odada gezdirmeye başlamıştı. Her yere saçılmış kıyafetler suratına bir gülümseme yansıtmasına neden olmuştu. Grimsi duvarların üzerindeki küçük çocuk fotoğraflarına bakarken gülümsemesi biraz daha genişlemişti. Odanın içindeki dağınıklık dikkatini dağıtsa da aslında aklının bir köşesinde hep şu soru vardı
'' Neden buradayım. Onu sevmiyorum, sevmiyorsam, ona acı çektirmek istiyorsam neden bunları hissediyorum? '' İşte iç sesi bunu sorguluyordu. Belki kendisinin bile bilmediği bir sebep onu burada tutuyordu. Beyni ve kalbi ilk defa aynı konuda hem fikirdi. Ne hissettiğini bilmiyordu, onun zarar göreceğinin bilebile bunu yapmak istiyordu. Eli titreyerek D.O'nun masum yüzüne ilerlemişti, kısa bir süre tereddüt etse de soğuk elini D.O'nun masum yüzüne değirmiş, yüzüne düşün birkaç tutam saçı gözlerinin önünden geriye doğru masumca itmişti. İşaret parmağı usulca D.O'nun suratında gezerken anlamsızca açılan iki göz Kai'nin gözlerine odaklanmıştı
'' Sen ne yapıyorsun? ''
Kyungsoo yorgundu. Bütün bedeni tıpkı Kai gibi acı içindeydi. Gözlerine bir ağırlık çökmüştü ve tam olarak açamamıştı. Odanın içine sızan güneş ışığı gözlerini yakıyordu. Hareket etmeye çalıştıkça canı daha fazla yanıyordu ve öksürüyordu. Öksürmekten boğazları ağrımıştı, sesi oldukça kısık çıkıyordu. Yorgundu...
'' Kai, ne yapıyorsun? '' diye sormuştu D.O öksürüklerinin arasından masumca
'' Yüzünde böcek vardı ''
'' Böcek mi? Daha yaratıcı olmasın Kim Jong In! ''
'' Imm peki, o zaman bok vardı ''
'' Yüzümde ne işin var '' D.O, öksürmeye devam ederken ellerinin arasındaki, Kai'nin elini fark etmişti. Hızla ellerinin arasındaki soğuk eli bırakarak yorganı kafasına kadar çekmişti.
'' Sana çorba yapmamı ister misin? ''
'' Çorba mı? Sen, çorba yapacaksın ''
'' Evet, D.O neden bu kadar şaşırdın ''
'' Bilmem, sadece şaşırdım. Bu arada et yemediğimi bildiğini düşünüyorum ''
'' Biliyorum! Dün akşam söylemiştin. O yüzden sebzeli çorba yapacağım ''
'' Tamam '' Kai, oturduğu sandalyede biraz gerinerek ayağa kalkmıştı. Kıyafet yığınlarının arasından zorlukla geçerek odanın kapısına ulaşmış, arkasına baktığında D.O'nun gözlerini çoktan kapatmış olduğunu fark etmişti. Adımları mutfağa doğru ilerlerken, karnından yükselen bu ses bütün evde yankılanmıştı. Kafasını olumsuz anlamda sallayarak mutfağa doğru ilerlemeye devam etmiş, dünden kalan kirli bulaşıkları bir yerde biriktirerek setin üzerinde kendine oldukça geniş bir yer açmıştı. Siyah buzdolabından birtakım sebzeler çıkararak özenle yıkamaya başlamıştı. Evin içinde yankılanan bu ses Kai'nin panik halinde mutfaktan çıkmasına neden olmuştu. Bu ses Kai'nin giderek şiddetlenen telefonunun sesiydi ve D.O'yu rahatsız etmemek adına hızla sesin geldiği yöne doğru ilerlemişti Kai. Telefonu D.O'nun yatağının yanındaki küçük masanın üzerinde duruyordu. Kıyafet dağını hızla açarak telefonunu almış ve Kapıya yaslanmıştı. D.O'yu izlerken telefonu açarak oldukça kısık bir sesle konuşmaya başlamıştı.