~ DÖVÜŞ KÖPEKLERİ~

3.1K 232 8
                                    

Medya konudan bağımsız çok hoşuma gitti dinleyin kendinizi süper kahraman gibi hissediyorsunuz. Bu hissi sevenler ✌

Hayretle kafamı yukarıya kaldırdım.Gördüğüm manzara beni oldukça şaşırtmış, ağzımın iki metre açılmasına sebep olmuştu.

Ece güçsüz bir dala tutunmuş, düşmeden durmaya çalışır bir haldeyken, Esraysa ağacın gövdesiyle adeta bir olmuştu. Adının Berk olduğunu öğrendiğim ufak çocuksa Ece'nin olduğu dalın biraz altında kendine güzel bir alan bulmuş gülümsüyordu. Arada da ağacın meyvelerinden koparıp keyifle tadına bakıyordu.

" Sizin orada ne işiniz var!?" Diye sorulması gereken soruyu sordu Bora. Bende katılırcasına kafamı salladım ve " koskoca yer yüzü dar mı geldi?" Dedim. Bu çocuklar acaba partide bir şey mi içtiler yahu?

" Şuradan inmemize yardım etmezseniz olan biteni yoğun bakımda anlatırız."
Esranın sözleriyle Borayla birbirimize baktık. Nasıl indireceğimizi bilmesemde yardım almak her açıdan iyi olacaktı. Hemen cep telefonumdan rehbere girerek Çağlayı aradım. İlk çalışta açmasıyla merhaba faslını geçerek konuya girdim.

" Biz kaçakları bulduk. 12 numaralı evdeyiz. Çabuk gelin. Yanınıza çarşafta alın." Dememle konuşmasına fırsat vermeden kapatım. Bora bana " ne diyon toprağım?" Der gibi baktığında açıklama gereksinimi duyarak seri bir şekilde konuştum.

" Çarşaf ne alaka diye sorma. İzlediğim filmdeki karekterlerde bu şekilde insanları kurtarıyorlardı."

Bana gülerek baktı.Ellerini göğsünde birleştşrerek istiklal marşındaki rahat pozuna geçti. Açıkcası şu anki görünümü petito reklamındaki ufak çocuklara benziyordu.

" Merak etme sormam. Ne kadar zeki olduğunu biliyorum."

Cevap vermemeyi seçip beklemeye başladım. Arada bir Eceye bakıp gülüyor ve keyfin nasıl diye soruyordum. Tabi oda köpürüyordu. Klasik şeyler yani!

Yerde ayak sesleri duyunca kapıya doğru baktım. Sırma elinde baya sağlam görünen çarşaflarla bize doğru gelmeye çalışıyordu. Çağlaysa mahalleliyi gece gece ayağa kaldırmamak için adeta bir ajan edasıyla kapıyı kapatıyordu.

Sırmanın bahsettiğine göre buralarda Tıpkı Süleyman amca gibi huysuz mu huysuz, suratsız mı suratsız bir kadın yaşıyormuş. Ellili yaşların sonunda kocasından ayrılmış ve buraya taşınmış. Kedilerden ve çocuklardan şikayet eder, durmadan insanları eleştirirmiş. Bizim Süleyman amcadan tek farkı cinsiyetleri. Ha! Birde bu kadının en güçlü silahı oklavasıymış. Süleyman amcanın ise bastonu. Ah ah! Az yemedim ben o bastondan şaplak.

" Zor olsada bulduk!" Dedi Sırma içine çektiği nefesini aynı hızda dışarıya verirken. " Harika!" Diye karşılık verdim bende. Hep birlikte çarşafları üst üste geçirdik.Ardından dört bir yanından tuttuk ve iyice açtık.

" Ne duruyordunuz?"

Boranın sorusuyla Esraya bakmaya başladım. Koltukların üzerinden atlayıp kafama uçan tekme atmayı biliyordu sonuçta! Bundan da çekinmezdi yani.

" O şey hiç sağlam görünmüyor." Dedi Ece tereddütle. " Aynen. Biz canımızı yolda bulmadık" diye onayladı bu sefer Esra. Öfkeyle onlara bakmaya başladım. Biz burada prenseslerimiz (!) için partimizi daha yarısına gelmeden bırakalım, bu zeki(!!!) prenseslerimiz çemkire çemkire laf yetiştirsin. Oldu! Suyundan da koy!

" Gece gece hiç bilmediğiniz yerlere gidip ağaçlarında mahsur kalacak kadar beyinsiz olan kardeşim ve kardeş yarım; bu haltları yerkende canınızı hiç düşündünüz mü acaba?"
Miting yapar gibi konuştuğumda büyük bir alkış tufanı koptu. Demek isterdim! Ama ne yazıkki benim siyasetçi ruhumu anlayamadı bu cahiller! Onun yerine tip tip bakarak " uzaylıca bilmiyoruz." Demeyi tercih ettiler.

ELA BAŞA BELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin