Chapter four

1.4K 126 158
                                    

Satır arası yorumlara bayılırım.
Sizleri seviyorum. En aşağıda ki küçük notumu okursanız sevinirim.
Kelime sayısı: 735

Telefonumu kapattım. Elimde ki kağıdı katladım. Torbamı da koydum. Dolabımın kapağını sinirle kapadım. Dolabın kapağından çıkan ses boş koridorda yankılandı. 

Ne yani okulda yeniyim diye böyle şakalar mı olacaktı?
Saçmalık.

Sınıfa doğru yöneldim. Kapıyı korkakça çaldım ve içeri girdim.
"Üzgünüm. B-ben sınıfı bulmakta zorluk çektim."
Sesim titrek çıkmıştı. Kekelemiştim de. Umarım kimse anlamazdır.
"Geçebilirsin."

Gözlerim sınıfta Cameron'u aradı. Finn'in hemen çaprazında oturuyordu. Yanında çantası vardı. Demek bana gerçekten yer tutmuştu.
Cameron'a doğru gidince nedense Finn yana kaykıldı.
Sanırım onun yanına oturacağımı sandı.
Güldürdün.

"Hey Cam bana yer tuttuğun için çok sağol."
"Ne demek. Lafı bile olmaz."

Finn'in gözlerini üzerimde hissedebiliyordum.

"Sen iyi misin?"
"Teneffüste konuşuruz. Lena'yı da alırız Cam."

Bazen gülmekten dersi dinleyemiyordum. Cameron hep beni güldürüyordu. Finn'in arkasında ki Gaten, Finn ile hep bana bakıyor, ve açıkcası rahatsız oluyordum.

Zil çalınca ilk Cameron ayağa kalktı. Bende ayağa kalktım ve son kez Finn'e baktım.
Gözünün içine baka baka Cameron'un koluna girdim. Gaten'a el salladım ve sınıftan çıktık.

Evet çalışan olabilirdim ama bu bana okulda emir verebileceği anlamına gelmezdi.

Haka aklımın bir köşesinde anonim olayını anlatsam mı diye düşünürken anlat diyen tarafım bastırdı ve Lena ile Cam'e her şeyi anlattım.

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Dün ilk günüm gayet yorucu geçmişti. Direk arabaya Finn'i beklemeden bindim ve geldiğinde de hiçbir şey söylemedim. Bırakın konuşmayı, ona bakmayı dahi istemiyordum.

Dün çocuklar yine bizdeydi akşam. Ama yanlarına uğramadım. Noah her ne kadar ısrar etsede ders çalışmam (!) gerektiğini söyledim.

Sabah da kalkıp sofrayı hazırladım ve annemle mutfakta kahvaltımızı yaptık. Ailenin diğer üyeleri büyük bir yemek salonunda keyifle yerken biz de annemle mutfakta bir köşede yiyorduk.
Ki bu normaldi.

Hazırlığımı yapıp arabaya bindim. Yine ona bakmadım, konuşmadım.
Okula gelince dolabımdan şort takımını aldım ve üstüme geçirip spor salonuna gittim.
Çoğu kişinin toplanmış olduğunu gördüm.
Hepsiyle teker teker tanıştım.

Lena bana yine çok yardımcı oldu.
Birkaç hareket öğrendim. Bana göre gayet kolaydı.
Herkes bana övgüler sayarken ne yalan söyleyeyim çok sevindim.
Bir program hazırladık. 2 gün sonra maç vardı. Bizde antrenman yaparak bu maçta kenarda bu hareketlerimizi sergileyecektik.

Spor salonundan çıkmak üzere kapıya doğru ilerlemeye başladım. Lena ile yemekhanede görüşmek için sözleştik. Kapının yanında ki camda 4 tane kafa dikkatimi çekti.

Finn, Gaten, Caleb ve Noah.

Kapıyı açıp dışarı çıktım.
"Çocuklar siz burda ne yapıyorsunuz?!"
"B-b-biz-" Noah kekelerken Gaten onu tamamladı.
"Biz burda Finn'in bilekliğinin boncuğunun şeysi kaybolmuş. Onu arıyoruz."

Onlara arkamı dönüp karşı duvarda beni bekleyen Cameron'ın yanına gittim.

"Nasıl geçti?"
"Harikaydı!"

Telefonuma gelen mesaj sesiyle ikimizde sustuk.
Mesajı açıp bakmaya korkuyordum.
"Açsana Mira." Cameron'a bakarak
"Mhm."

Telefonumu cebimden çıkardım. Ekrana baktım.

Bilinmeyen:
Maçta hareketlerini görmek için sabırsızlanıyorum. Ama bir sorun var. Şu Wolfhard hep etrafında. Rahatsız oluyorum.

Etrafımıza bakındık. Herkesin elinde telefon vardı nasıl ayırt edebilirdik ki?

"Biri bizimle fena dalga geçiyor."
"Haklısın Cam. Çok haklısın."

Boş boş takıldık genellikle. Derslere girdik falan.
Ama ben kendimi güvende hissetmiyordum. Her dakika biri beni izliyormuş gibi geliyordu.
Hayır bu Finn değildi. Bundan adım gibi eminim.
Bir ara yemekhanede Lena ile de konuştuk. Lena ve Cameron'la çıkışta Pop's ta (riverdaleciler burda mı? Bir de aynı pop's gibi hayal edin burayı. Bilmeyenler internete riverdale pop's yazabilir.) buluşmak üzere karar aldık.

Çıkış zili çaldığında hoplaya hoplaya gidiyordum ki biri kolumdan tutana kadar.
"Araba bu tarafta Mira."
"Biliyorum?"
"O zaman bu tarafa niye gitmiyoruz?"
"Sen gidebilirsin. Benim işlerim var."

Cevap vermesini beklemeden gittim. Yine patronluk tavırları taslayacaksa eğer kaldıramazdım ve bu sefer patlardım.

Çok geçmeden birkaç kız etrafına üşüştü bile zaten.
Bende omuz silkip okulun iki sokak yanında ki Pop's'a gittim.
Lena ile Cameron benden önce gelmişlerdi. Yanlarına gittim ve Lena'nın yanına oturdum.

"Selam!"
"Gösteriye kim hazırmış bakalım?"
"Mira hazır Mira hazır!" Cameron'la aynanda söyleyince kahkahalar attık.

"Ne içersiniz efendim?"
"Ben bir çikolatalı milkshake." Çikolatalı olan her şeye bayılırım.
"Bende muzlu." Cameronda benim ardımdan siparişini verdi.
"İyi bende çilekli."

Milkshakelerimiz gelmiş, biz keyifle içiyorduk. Bir yandan da şu bilinmeyen konusundan konuşuyorduk.

Taaa ki içeriye Finn bey girene kadar.

"Mira gitmemiz gerek annen seni çağırıyor. Yapman gereken işler varmış."
"Gelemem şu an Finn."
"Mira. Sana gitmemiz gerek dedim."
"Bana evden başka bir yerde emir veremezsin Wolfhard. Ben sadece senin evinde çalışanın bir kızıyım."
"Çocuklar neler oluyor? Ne çalışanı? Mira?"
Lena ile Cameron art arda böyle sorular soruyorlardı.

En yakın arkadaşlarıma rezil olmam istemiyordum.
"Mira'nın annesi bizim evimizde hizmetçi."
O kadar sert söylemişti. Sanki yanağıma sert bir tokat yemiştim.

YB SONU

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

FİNN BU NE KABALIK YAHU. HER NEYSE BİRKAÇ GÜN AKTİF OLAMAYACAĞIM ÜZGÜNÜM.

~COOKIES~||Fin Wolfhard Fan-Fic||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin