Chapter six

1.3K 114 89
                                    

FAMOUS Noah Schnapp fanficimi okumadıysanız profilimden ulaşabilirsiniz.
Önemli: sizce aksiyon iyi olmuş mu?
Kelime sayısı: 755

"ABOOĞV!"
Olduğum yere çöktüm dizlerime vurmaya başladım.
"LENA! LEO! KOŞUN KOŞUN!"

Lena ile Leo kafenin diğer tarafından koşa kola geldiler.
Tabii gördükleri manzaralarla -yerde kanlar içinde yatan Cameron ve diğer tarafta da hareketsiz bir şekilde yatan Finn- yüzlerinin pek hoş bir şekil aldığı söylenemez.

Hepimiz çaresizlikle ambulansı bekliyorduk.
Pop'tan aldığım havluyu Cameron'ın kanayan yerine bastırdım.
Tanrım sırtı kanlar içindeydi!

Ambulans sesi duyulunca herkesin derin bir 'oh' çektiğini duymamak elde değildi elbet.

"Aman tanrım. Aman tanrım. Aman tanrım!"
Lena hala kendi kendine aynı kelimeleri tekrarlayıp duruyordu.

Görevlilerin Cameron'u almaları ve ambulansa bindirmeleri gözümün önünden geçen bir film şeridi gibiydi.

Bir sağlık görevlisi de Finn'i uyandırmaya çalışıyordu.

Cameron'un gideceği hastahane belliydi. Bu yüzden Finn uyanır uyanmaz koşa koşa ambulansın arkasına bindik ve şehir hastahanesinin yolunu tuttuk.
İnanılır gibi değildi.
Bir ara belki de ABD'nin oyunlarıdır diye düşünmeden edemedim.

"Ah gitti gül suratlı çocuk!"
"Leo sırası değil!"
Yol boyunca yapmadığım bir şeye cesaret edip Finn'e baktım.
Her ne kadar çaktırmayacağım desemde kafam baykuşun kafası misali döndü.
Sonuç olarak çaktırmış oldum.

Onunda bana baktığını görünce kaşlarımı çattım ve önüme döndüm.
Arkadaşlarımın yanında beni aşağılamıştı değil mi?
Her ne kadar bir Finn Wolfhard olsa da sanırım bazen başka birisine dönüşebiliyordu.

Başka bir şey düşünmeye çalışsam da aklıma Pop's'ta ki görüntü geliyor ve aklım allak bullak olup midem kasılıyor.
Daha da kötüsü korku tüm damarlarımı İstanbul trafiğinin yolları tıkadığı gibi tıkamıştı.

Her ne kadar boğazımı temizlesem de boğazımda ki düğüm kaybolmuyor, çözülmüyordu.
Gergin ve korku dolu ortamı dağıtmak için ortaya hepimizin merak ettiği bir soru attım.

"Sizce yapan kimdi?"
"Ben 'Bilinmeyen' olduğunu düşünüyorum."
"Cameron..." ağzından kaçmıştı bir kere.
"Bilinmeyen de kim?!"  Finn'in meraklı bakışları altında ezilirken bir görevli bize seslendi.
"İfadenizi hastane de vermek ister misiniz?"
Leo adeta popüler bir dizide oynuyormuşçasına  bir yere odaklanıp
"Avukatım olmadan tek bir kelime etmem!"
"Ama az önce 6 kelime ettin."

Hemen oyuncu tavırlarından çıkıp ciddileşti.
"Ailelerimizi aradınız değil mi?"
"Çoktan."

Kesinlikle yandım.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

"Olay sırasında mı oradaydınız olay olduktan sonra mı?"

Herkes ifadesini vermiş bir tek Finn kalmıştı.

O da sorulan soruları cevaplayıp bizim yanımıza geldi.
"Zor oldu."
Bizimle konuşuyordu ama bana bakarak. Ben ise yüzüne bile bakmıyordum.

Cameron uyanınca hepimiz odasına doluştuk.
Neyse ki bunu yapan kişi çok derine bıçak saplamamış, sadece bizi korkutmak için üst tarafa hafif bir kesik atmış.
Yine de dikiş atmak zorunda kaldılar.
"Cameron nasıl oldu?"
"Ben....ben sadece o acıyı hatırlıyorum."

Korkudan olsa gerek kimse bir şey diyemiyordu.
Taa ki benim telefonum çalana kadar.
Bilinmeyen arıyor...

Bir tek Cameron ve Lena bildiği için onlara korku dolu bir bakış attım.
"Neler oluyor? Gözlerinizi niye kovboylar gibi kısıp birbirinize bakıyorsunuz?"
Ekranımı onlara gösterdim.
"Aç! Hoparlöre al."

Dediklerini yaptım. Leo ve Finn meraklı bakışlar içerisinde her hareketimi izliyorlardı.
"Hoparlörü kapat Mira."
Sesi kalındı. Gerçekten kalın. Normal ses tınısı bu olamayacağına göre muhtemelen ses değiştirme programı kullanıyordu.

Ama daha da önemlisi ŞU AN HOPARLÖRDE OLDUĞUNU NASIL BİLİYORDU?!

Birbirimize baktık. Hoparlörü kapattım ve titreyen elimi kulağıma götürmeye zorladım.
"K-kapattım."
"Güzel. Şimdi beni iyi dinle. Polise gideyim deme. Yoksa kıvırcığın işi biter. Bu konuşmamızdan kimseye bahsetme. O zamanda yaralı arkadaşının işi biter. Dediklerimi yapacaksın. Git ve polise verdiğiniz raporları yırt."
Sözünü kestim.
"Yırtmazsam ne olur?"
"Annenin hayatına bedel olur."
Bir şey diyemeden kapattı.
Ya birisi gerçekten bizi fena kekliyordu ya da bu kişi gerçekten bir psikopat kana susamış bir katildi.

"Ne oldu ne diyor?"
Konuşacakken yaptığımız konuşma aklıma geldi.
Bu konuşmamızdan kimseye bahsetme. Yaralı arkadaşının işi biter.
"Birisi bizi sadece kandırmaya çalışıyor. Bu sıralar çok oluyor."
"Bu normal değil Mira."
"Babam herkesi dolandırınca herkes bana yüklendi. Gayet doğal." Yalanımı gerçekten güzel uydurmuştum. Ayrıca biraz sert bir sesle söylemiş olmalıyım ki hepsi sustu.

"Çocuklar boşverin işte önemli değil."
Ortamı yumuşatmaya çalıştım. İşe yaramıştı da. Birkaç dakika sonra herkes sohbete dalmıştı.
Ama ben yapamamıştım.
Göz pınarlarıma sıcaklık hücum etti. Ağlamak üzere olduğumu anladım ve dışarı çıktım.
Bir temizlik odasına girdim ve paspaslarım yanına oturarak ağlamaya başladım.

Kapı açıldı ve içeriye kıvırcık saçlarıyla beraber Finn girdi.
"Bilinmeyenden Cameron ve Lena azıcık bahsetti. Adına üzgünüm Mira. Bunu beraber halledeceğiz. Birlikte. Onlara karşı biz."
Elimi tuttu ve hafifçe gülümsedi.
Gülümsemesine karşılık verip tam ayağa kalkmaya hazırlanacaktım Finn bir anda yere yığıldı.
Ah hadi ama! Kan tutmuş olamazdı çünkü ortada kanın 'k' si yoktu!

Ama sonra kapıdan elinde bir mendil ve bir şişeyle çıkan birisini gördüm. Nasıl bu kadar hızlı hareket etmişti ki?

Sadece ayağa kalkmak için bir saniyeliğine gözlerimi ondan ayırmıştım.
Yoksa 'Bilinmeyen' başından beri bu odada mıydı?

YB SONU

^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Beğendiniz mi? Düşüncelerinizi belirtin lütfen. Sizi çok seviyorum unutmayın sakın. <3
Öptüm ayol.

~COOKIES~||Fin Wolfhard Fan-Fic||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin