"Salı günü seninle gelmemi ister misin?"
Kahvaltımı yaptıktan sonra odamda kalan ufak tefek işlerimi de halledip Taehyung'ın gelmesini beklemiştim. Şimdi de yeni dev televizyonumuzun karşısındaki koltuğa oturmuş patlamış mısır yiyorduk.
"Gerek yok, halledebilirim."
Yeni bir ortama girmekle ilgili problemlerim vardı. Ortaokulda zorbalardan çok çekmiştim ve aynı muameleyle karşılaşmaktan korkar olmuştum. Okuldaki ilk günüm için destek olmak istiyordu belli ki.
"En ufak bir sorun olursa beni arayacaksın. Tamam mı?"
Yalancı bir sinirle gözlerimi devirdim. "Tamam baba."
Sırıtarak bir avuç mısırı ağzını tıktı. "Aferin kedicik."
Yanımdaki yastığı üzerine fırlattım. Bahçedeki utanç verici halimle dalga geçiyordu.
"Şiddet asla çözüm değildir, Jiminie." diyerek öğüt verirmiş gibi başını iki yana salladı.
"Yeri gelmişken şu Jungkook meselesine açıklık getirelim." dedim. "Telefonda sana söylediği şey de neyin nesiydi?"
Elindeki mısır kasesini orta sehpaya bırakıp ellerini birbirine sürterek tuzlardan arındırdı. Taehyung genelde pervasız tavırlar sergilerdi. Akla gelebilecek her konuyu dalgaya alabilir, hakkında zırvalayabilirdi. Fakat beklenmedik bir şekilde ciddi bir yanı da vardı. Genelde sadece benim için ortaya çıkan bu yanına bayılırdım. Oldukça ilgili ve samimi görünürdü.
"Evet, şu konu." Sırtını koltuğun koluna yaslayıp beni taklit etti. Çift kişilik koltukta birbirimize dönük oturuyorduk. Az evvel fırlattığım yastığı bağdaştırdığı bacaklarının üzerine koyarak dirseklerini yasladı ve avuçlarıyla başını destekledi.
"Jungkook seninle oldukça ilgileniyor gibi." dediğinde tek kaşımı kaldırıp sorarcasına baktım. Orası barizdi zaten.
Kısa bir süre tırnaklarıyla oynadıktan sonra suçlu olduğu zamanlarda yaptığı gibi dudaklarını çizgi haline getirip gözlerini kısarak baktı.
"Ne bok yedin?"
"Kızmayacağına söz ver."
Kaşlarımı çatıp sesimi yükselttim. "Biliyordum! Bir haltlar karıştırdığını biliyordum! Ne yaptın, dökül!"
Yanaklarını şişirerek ofladı. "Buraya geldiğim yaz senden bahsedip fotoğraflarımızı göstermiştim. O günden sonra fotoğraflarını isteyip durdu." Oynadığı tırnaklarına bakan gözleri usulca bana kaydı.
"Yapmadığını söyle. Fotoğraflarımı tanımadığım birine atmadın?"
"Jungkook öyle biri değil, Jimin! Yemin ederim, sana zararı dokunacak hiçbir şey yapmadım, yapmam da."
Yapmayacağını biliyordum. Fakat bir şekilde özel hayatıma saygısızlık etmişti ve hayal kırıklığımın yüzümden okunduğuna emindim.
Uzanarak kucağımdaki elimi kavradı ve avuçları arasına aldı.
"Özür dilerim. Sana anlatmam gerekirdi. Ama Kook'un uzun zamandır biriyle ilgilendiğini hatırlamıyorum. Sana olan zaafı hoşuma gitmişti. Uğraşmak için yapıyordum. Sonra fark ettim ki, şey, bilirsin. Aranızda bir şeyler olab-"
"Bekle." Elimi ondan kurtarıp tekrar kucağıma koydum. "Amacınız bu mu yani? Bu yüzden mi ilk andan beri kafamı karıştırıyordunuz?"
Kaşlarını çatarak sordu. "Neden bahsediyorsun?"