Merhabaa
Yine beklettim sizi, üzgünüm :(Kitap bir anda büyüyünce neye uğradığımı şaşırdım ama çok da sevindim. Okuyan, oy veren, yorum yapan herkese teşekkür ederim~
Bölüme gelince..
Sonunda asıl olaya geçebildik. Ne tepki vereceğinizi çooook merak ediyorum gerçekten :')📢 Natale'nin erkek olduğunu son kez belirtmek istiyorum.
18. bölümde biri daha çıkıp kız derse.. hiçbir şey yapmayacağım ama LÜTFEN demeyin aq yaKeyifli okumalar~
🌗🌑🌒
"Taetae, biz geldik!"
Montumu çıkarırken Jungkook'un elindeki poşetlerle kapıdan girişini izliyordum. Saçları hala dağınık, dudakları kıpkırmızıydı.
Taehyung cevap vermeyince sırıtıp, "Düşündüğüm şeyi mi yapıyorlar yoksa?" diye sordu.
Poşetlerin bir kısmını elinden alırken yüzümü buruşturup öğürdüm. "İğrenç."
Beklenmedik şekilde sonuçlanan davet sonrası malikaneye doğru tekrar yola koyulduğumuz sırada Taehyung mesaj atarak Yoongi'nin akşam yemeğine geleceğini haber vermişti. Neler olduğunu sormaya yeltendiysem de net bir cevap almam olanaksızdı çünkü Taehyung cümle kuramayacak kadar heyecanlanmış gibi görünüyordu. Fakat öğrenmiştim ki, Jungkook'un tavsiyesini dinleyip Yoongi'den özür dilemeye karar vermiş, yanlış anlaşılmaları düzeltmek adına onu eve davet etmişti ve görünüşe bakılırsa Yoongi de buzları eritmek istiyordu.
Jungkook'un keyifli gülüşleri eşliğinde mutfağa girdik fakat kimseyi bulamayınca kaşlarımızı çatıp öylece birbirimize baktık. Jungkook'un ciddi olmaktan uzak iddiası gerçek çıkacak diye ödüm kopmuştu, çünkü Taehyung eve birini attığında olan hep bana olurdu. Kore'de iken de ne zaman biriyle birlikte olsa, en az üç geceyi beraber geçirirlerdi ve ben çıkardıkları gürültüden bıkıp evi terkederdim.
Düşüncelerim bir anda aydınlandı ve, olsun, dedim kendi kendime. Ben de Jungkook'a taşınırım. Güzel geceler geçirir, romantik kahvaltılar eder, eyaletin altını üstüne getirir ve fazlaca edepsiz konuşmalar yaparız.
Jungkook düşüncelere daldığımı fark edip elini gözlerimin önünde birkaç kez salladı ve ben yerimde sıçrayarak, "Ha? Ne?" diye sordum şapşal gibi.
"Diyorum ki belki de arka bahçedelerdir."
"Gidip bakalım," dedim ve biraları poşetten çıkarıp bahçe kapısına adımladım.
"Yavaş ol."
Jungkook bana yetişip kolunu belime sardı ve daha sakin bir tempoyla yürümemi sağladı. Arabadan indiğimden beri onu çarpık adımlarımı incelerken yakalıyordum zaten.
"Sorun yok," derken gülümsüyordum. Her seks sonrası böyle davranacağını düşünmeye başlamıştım ve ne kadar sinir bozucu olsa da, bir yandan bunu sevimli buluyordum.
Bahçedeki ağaçlar bana arabaya hakim olan o baştan çıkarıcı kokuyu, kornanın dakikalarca ormanı inlettiği şehvetli anları hatırlatmıştı. Öyle görünüyordu ki, geri kalan yaşamımda tanık olduğum her bir şey bana Jungkook'u hatırlatacaktı.
Havuzun başına yerleştirilmiş koltuklardan birinde yan yana oturmuş iki adamı inceledik sessizce. Tae adamın yanında oldukça iri görünüyordu. Jungkook ve ben de böyle mi görünüyoruz acaba, diye düşünmeden edemedim.