4.Bölüm

24 13 3
                                    

Bir hafta geçmişti. Tam bir hafta boyunca düşünüyordu. Korkmadığı söyleyemezdi ama geçen günler buradan daha fazla tiksinmesine neden olmuştu. Bu yüzden her geçen gün daha fazla hırsla çalışıyordu. Bu bir hafta buradaki görebildiği göremediği tüm kabadayıların listesini çıkarmıştı. Kabadayı dediği buranın tekin olmayan ağabeyleriydi. Buranın güvenliğini asıl onlar sağlıyordu. Güvenlik görevlilerinin yaptığı tek şey ceza kesmekti. Ama insanların gözünü korkutan bu kabadayılardı. Araştırmaları sonucu burada tam tamına sekiz ayrı grup olduğunu fark etti. Bugüne kadar bunların hepsinden haberdar bile olmamıştı. Ama şimdi ise onların içine girmek istiyordu. Güvenlerini kazanmalıydı. Ama bunun için ne yapacağını nasıl yapacağını bilmiyordu. Kafasını kemiren onlarca düşünce vardı. İşin içinden çıkamayıp düşünmeyi bıraktı. Bir yol bulacaktı elbet. Odasında ki banyoya geçti yıkanması gerekiyordu. Suyu ayarladı. Elini uzatıp sıcaklığı ölçmeye çalışıyordu. Açılan avucunun üzerine düşen damlalar avucunun ortasında birikiyordu. Bir kısmı ise damlayıp elinden süzülüyordu. Kaşları havaya kalktı. Hayretle damlaları izliyordu. Avucunu yavaş yavaş sıkmaya başladı. Artık bir çanağa dönmüştü. Eskisine gore cok daha fazla damla avucunda birikiyordu. Çok daha azı elinden taşıp dağılıyordu. Nefesleri hızlandı ve gülümsedi. Elindeki suyu boşaltıp içeri koştu. Ne yapacağını bulmuştu. Ne yapacağını değilse bile bu sekiz gruptan kimi seçeneğini anlamıştı. En fazla damlayı taşıyanı dünyaya en fazla adamını götüren gruba katılmalıydı. Şansının en yüksek olduğu yere. Ayırdığı sekiz grubuda inceleyecek hatırlamaya çalışacaktı. En çok kim gidiyorsa oraya katılacaktı.
Sabah olduğunda kefiyle hazırlanıyordu. Dün oturup az çok düşünmüştü. Yazıp çizmiş az çok bir sonuca varmıştı. En çok ortadan kaybolan grup Argun denen adamınkiydi. Ama bunlar daha kapalı bir gruptu ve çok azı kayboluyordu bu yüzden bu grubu 8.sıraya almıştı bile. En çok kişinin kaybolduğu grup ise siyah denen adımın grubuydu. İnanılmaz bir şekilde diğerlerine oranla çok kalabalık bir grubu vardı. Ve bunların çoğu kayboluyordu. İşte girmesi gereken gruptu. Dün ona çarpan Rozada bu gruptaydı. Eninde sonunda bu gruba girecekti. Küçük aynasından kendine baktı. Yeşil tulumunu giymişti. Saçlarını güzelce toplamıştı. Aynada kendine gülümsedi. Çantasını alıp çıktı. Bu kadar korkak olduğu için mutluydu. Korktuğu için bu ağır ağabeylere hep dikkat ederdi. Şimdide bunun meyvesini topluyordu. Eskisine göre biraz rahatlamıştı. Ama yinede tedirgindi. Siyahın yanına bir şekilde grimeliydi. Merdivenlerden aşağı inerken merdivenlerdem gelen sesi duydu. İşte hep böyle olurdu. Lamrada dikkat ederdi. Aşağıdan gelen ses Argun denilen adamın yancılarından birinin sesiydi. Onlar Lamrayı tanımıyordu ama Lamra onları tanıyordu. Konuşanın Kasır olduğunu anlamıştı. Kasır yanındaki her kimse ona ameliyat olduğunu anlatıyordu. Ameliyatlar tedaviler burada da vardı ama lamra aşağı inerken aklından dünyada ameliyat olmuştur kesin diye geçiriyordu. Onların olduğu kata inince Kasırın karnın sağ tarafını açtığını sargılı kısmı yanında ki güvenlik görevlisine gösterdiğini gördü. Sessiz adımlarla indiği için farketmemişlerdi. Yanlarından geçtiği zaman ise umursamadılar bile. Lamra yemekhaneye indi. Gözleri Siyahın adamlarını arıyordu. Onlara bir şekilde yaklaşmalıydı. Ön taraftaki masaya baktı. Siyahın adamlarının masasına. Masanın etrafında oturan bir grup insanı inceledi yemek sırasına girerken.  Tonks ve Asaf denen adamlarla beraber Roza da masadaki en kıdemlilerdendi. Diğerlerinin oturuşu bile farklıydı. Daha mütevazi oturuyorlardı. Sanki Roza ve diğerlerine saygı gösteriyorlardı. Yemeğini alıp arkadaşlarının yanına oturdu. Nora ona bakıp dayanamarak sordu.
-iyi misin? Küsmedik değil mi?
-iyiyim nora küsmedik. Sen doğru olanı yaptın gerçekleri anlatmalıydın. Sayende bende iyiyim
Dedi Lamra. İçinden geçirdiği ise sayesinde kimseye güvenmemesi gerektiğini tam da gerektiği anda anlamasıydı. Yemekte fazla konuşulmadı. İnsanlar yemeğini yiyip  işlerine gittiler. Lamrada madene inmişti. İşini yaparken bir yanı da sürekli nasıl Roza, Tonks ya da Asafdan birinin gözüne girecebileceğini düşünüyordu. Gün sonunda saçma sapan planlardan başka bir şey yoktu elinde. Ilerleyen günlerde bir kaç araştırma yapmıştı. Çaktırmadan insanlardan bilgiler toplamıştı. Tonks futboldan bahsetmeye bayılıyordu. Bunun dışında çok sertti. Insanlar en çok ondan korkuyordu. Acımasız olduğu konuşuluyordu. Gerçektende korkmuştu. Asaf ise içlerinden siyaha en yakın olandı. İnsanlar siyahın temsilcisi olarak bakıyordu ona. En ulaşılmazıydı. Roza ise galiba en az saygınlığı olandı. Ama bu onu en ulaşılır yapıyordu. Rozanın en dişe dokunur özelliği kadınlar konusunda  hassas olmasıydı. Kadınlara yardım eder onların ezilmesini engellerdi. Lamra bile kaç kez bu duruma şahit olmuştu. Bunlaraan hiç biri Lamrayı tanımıyordu. Belki farketmemişlerdi bile. Ama artık tanıyacaklardı. İşini bitirince yemekhaneye gitti. Bugün biraz geç kalmıştı. Çok sıra yoktu buna paralel olarak çok yemekte yoktu. Sıraya girdi. Gözleri yine o masadaydı. Bu kez Siyahda oradaydı. Esmer teni siyah saçları iri vücudu ile lakabı kadar karizmatikti. Siyah Lamra için eve dönüş biletiydi adeta. Siyahın yanında Asaf karşısında ise Roza vardı. Daha az değerli olan diğerleri ise arkadaki masalara dağılmıştı. Yemek sırasında tam arkasında konuşan kişinin sesini yine tanıdı. Argunun -siyahın düşmanlarından birinin- adamı Kasırdı. Karşı taraftaki Rozaya baktı. Arkasında ki kişinin Argunun adamı olması büyük şanstı. Saniyeler içerisinde planını kurmuştu. Eğer başarabilirse Rozanın dikkatini çekebilirdi. İşte bu fırsattı.
Elindeki tepsiyi hızla arkasında ki kasırın kafasina geçirdi.
-ne yapıyorsun sen?
Diye bağırdı. Kasır acıyla kafasını tuttu. 'Ne oluyor?' Diyebildi yanlızca. Lamra elindeki tepsiyle vurmaya devam etti. Kasır 'deli misin sen?' Deyip acımadan Lamraya bir tokat geçirdi. O kadar şiddetli vurmuştu ki Lamra yere yıkılmıştı. Aslında birazda bilerek kendini tamda Roza nın masasının önüne atmıştı. Kalabalık durumu toparlamak için uğraşıyordu. Bir kısmı kasırı sakinleştirmeye çalışırken bir kısmı Lamranın başına toplanmıştı. Lamra dirsekleri üzerinde doğruldu. Kafasını kaldırıp Rozaya baktı. Daha doğrusu bakamadı. Roza gitmişti. Şansını kaybetmişti. Roza asla bir olaya sonradan müdahale etmezdi. Rozanın yeri boştu. Karşısında sadece Siyah oturuyordu. Ve gözleri Lamranın üzerindeydi. Bu ilk göz göze gelmeleriydi. Bu oyunun değiştiği andı. Bu sorunların çoğaldığı andı...
Bölüm sonu...

Dünyadan da öte Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin