Çığlık ata ata uyandı. Korkmuştu ama beğenmişti rüyasını. Tıpkı okuduğu kitaplar gibiydi. Elini yatağından aşağı sarkıttı. Kitabına dokundu yoklarcasına. Sonra gözleri saate kaydı. Vakti var mıydı okumaya? Hemen kalkması gerekiyordu. Yoksa geç kalacaktı. Yeni bir kitap bulamazdı o zaman. Şu günlerde kitap bulmak çok zordu. Bu onun dünyasıydı. Yok olmuş bir dünya. Yaşadıkları o heybetli binadan -ki şehir kadar büyüktü- başka birşey kalmamıştı ellerinde.
Dünyayı yok etmişlerdi. Yıkık dökük harebelerden başka birşey değildi artık dünya. Arada yeni insanlar gelirdi. Dünyanın bir köşesinde bir şekilde hayatta kalmış yıpranmış insanlar. Gidip dolabını açtı. Tulumlarla doluydu dolabı; kırmızı lacivert, turuncu, yeşil, sarı. En alttada iki pijama ve beyaz tişörtü vardı; gecelikleri yani. Kırmızı tulumu aldı. Hızlıca giyindi. Kıyafetler belli bedenlerde vardı. Çok şükür bedenine uygun kıyafet bulubiliyordu biraz bol olsada. Ama boylu poslu olmadığı için tulumunun paçalarını katladı. Beyaz bağcıklı ayakkabılarını giydi. Son kez kendine baktı ufacık aynasından. Kumral saçlarını öylesine toplamıştı. Çok güzel sayılmazdı. Ama güzeldi. Hoş güzel olması pek de işine yaramazdı. Çünkü burada bir çeşit kast vardı. Ve düşük tabakalardan birindeydi. Güçlü biri isterse onu kendine ait kılabilirdi. Sonra düşünmeden çıktı odadan. Kapıyı iyice kilitledi pek bir şeyi yoktu ama tedbiri elden bırakmamak gerekirdi. Hemen aşağıya indi koşarak. Asansöre gerek yoktu. Enerji tasarrufu için. 4 koca merdiveni hızla indi. Yemekhane sırasının ucu gözüküyordu. Sıraya girmedi. Barsisi arıyordu. O gitmeden onunla konuşmalıydı. Barsis kaşifti. Diğer kaşiflerle binanın dışına çıkıp uzun süre sonra dönerlerdi. Yeni insanlar ve dünyadan geriye kalanları getirirdi. İleride arkadaşlarıyla sıradaydı.
-Hey barsis
Barsis arkasını döndü. Tatlı tatlı güldü.
-Lamra?
Lamra onun yanında sırada yürümeye başladı.
-Barsis bu gün gidecek misin?
-Pek meraklısın gitmeme dedi gülerek barsis. Kinaye yapmıştı işte . Dışarı kötüydü. Çokça tehlikeli.
-Hayır hayır barsis öyle demek istemedim.
-Biliyorum biliyorum. Senin için bir kitap aramayı unutmayacağım.
-Gerçekten mi sen bitanesin Barsis
-Artık aşağıya inmeyi bırak lütfen kurtul ordan.
Aşağısı madenlerdi. Lamra orada çalışıyordu. Oradan kurtulması için çok uğraşması lazımdı. Yapamazdı nasıl yapacaktı ki kendine güvenmiyordu. O kendi halinde biriydi.
-idare ediyorum işte.
-idare etme bir çare bul. Kendine dikkat et akşam gideceğim. Seni göremem bir daha.
-sende kendine dikkat et. Dedi ve kuyruğun başına döndü. Sıraya girdi. Dakikalarca kuyrukta bekledi. Sonunda yemeğini aldı ve arkadaki küçük masalardan birinde oturan arkadaşlarının yanın geçti. Önde güçlü, hükmü geçen insanlar otururdu. Onların yemekleri de önlerine gelirdi.
-afiyet olsun diyerek oturdu. İnsan içinde fazla konuşmuyorlardı. Bu pek hoş karşılanmazdı. Yemekten sonra belki bir ara iki lakırdı edebilirdi arkadaşlarıyla. Yemeği bitirir bitirmez aşağı indiler. Lamra tam olarak madende çalışmıyordu. Depolama bölümünde çalışıyordu. Çıkarılan parlak taşlar enerji için kullanılıyordu. Oksijeni bile bununla sağlıyorlardı. Fakat bu parlak taşları düzenli bir şekilde belirli özelliklere göre sıralamak pek de mantıklı gelmiyordu Lamraya. Açık mavi tulumu ve sarı çizmelerini giydi. Üniformasıydı bunlar. Gidip kutuları tek tek onayladı. Taşları dartıp inceleyip doğruladı. Numuneler alıp labaratuara yolladı. İşi bu gün çabuk bitmişti. Kıyafetlerini değiştirdi. Herkes çalışıyordu. Odasına gidip kitabını aldı . Tulumuna sakladı. Ortalıkta boş durduğu farkedilirse hemen yeni bir işe yollanırdı. O yüzden kendisine bir kuytu aradı. İleride güvenlik bölümünde küçük cam odaların arkasında ufak bir boşluk vardı. Oraya sığıyordu. Hoş o bölüme girmesi yasaktı ama çokta büyük cezası yoktu. Belki bir uyarı. Sessiz adımlarla minik açıklığa girdi dizlerini toplayıp yere uzandı. Kitabını okumaya başladı.
Zaten bu saatte kimseler olmazdı burada. Güvenlik görevlilerinin çoğu kaşiftide. Bir kısmı giderdi. Bir kısmı dönerdi. Dün k3 dönmüştü. Bu günse k1 grubu gidecekti. İleride iki kaşifin sesini duyar gibi oldu. Şansa bak tamda zamanıydı yani. Yakalanmasa iyiydi. Kaşifler kendi aralarında konuşuyordu. Annemi özlemiştim dedi biri. Annesini mi,herhalde annesine dönmesinden bahsediyordu. Anlatsana biraz dedi diğeri. Ya böyle ortada konuşmayalım şimdi deyince yeni gelen kaşif, diğeri burada kimseler yoktur şu vakit deyip geçiştirdi. Sesler iyice fısıltıya dönmüştü ama duyuluyordu. "Hafıza karartma zor bir şey . Öyle kolay değil yenilerin kafasına öyle kablolar bağladılar ki sorma bir sürüde ilaç verdiler. Acıdım be" dedi yeni gelen kaşif. Lamranın kafası karışmıştı. Hazıfa karartma denen şeyi ilk kez duyuyordu. "Ya sen nasıl girdin öyle o labaratuara dünya ya dönünce bende bir şekilde gideceğim kafa ya taktım bunu" dedi diğeri. "Sen git karınla kızınla ilgilen. Ne yapacaksın labaratuarı. Ev alayım diyorum manzaralı şöyle param var. Emlakçı bekle diyor fiyatlar çok yüksekmiş dünyaya dönünce bakarım artık" dedi yeni gelen kaşif. Lamra haykırmak istiyordu. 'Dünya'ya dönmekte' neydi? Duyduklarına bir anlam veremiyordu. Dünyaya dönmek,ev,anne kelimelerin arasında bağ kuramıyordu. Düşünceleri beynine sığmıyordu adeta. Öylece kaldı orada. Sindirmeye çalıştı. Savunma mekanizması sessiz kalıp düşünmesini sağlamıştı. Şimdiyse ona çözüpler sunuyordu. Olayı tam kavraması gerektiğine karar verdi
Eğer dünyaya dönülebiliyorsa bulunduğu yer neresiydi?
Önce emin olmalıydı. Duydukları gerçek miydi yoksa anlamsız bir konuşmamıydı. Yavaş yavaş kendini toparlıyordu. Beyni tekrar çalışır hale gelmişti. Zaten hep olay karşısında sakin kalırdı. Bu kez sakinleşmesi sadece biraz daha uzun sürmüştü. Oradaki görevliler çoktan gitmişti. Cam odalardaki görevliler vardiya değiştirmişti. Artık buradan kalkıp uzaklaşması lazımdı. Ne yapacağına karar vermişti. Dışarıya bakacaktı. Dışarıyı hiç görmemişti ama farkederdi herhalde dünyada olmadığını. Burada doğmamıştı. Barsisi onu bulup getirmişti ama hafızası pek net değildi. Saklandığı yerden kalktı. Hiç birşey olmamış gibi. Kitabını tulumunun cebine sıkıştırdı. Hemen yemekhaneye gitti. Yemek sırasına girdi. İmza atması gerekiyordu yemek yediğine dair. Bunu yapmassa başı derde girebilirdi. Arkadaşlarının masasına oturdu selam vermeden. Kafası o kadar doluydu ki konuşmak onun için külfetti. Yemeği öylesine kaşıklıyordu. İyi ki insanlar arasında pek konuşulmuyordu. Duyduğu tek ses olan çatal kaşık sesleri dahi o kadar batıyordu ki kulağına. Kendini toparladı yapması gerekeni düşündü. Dışarıya bakacaktı. Dışarı çıkamazdı ama bir cam bulup dışarı baka bilirdi. Bu koca binada tek cam kontrol bölümündeydi. Bu gün bakamazdı çünkü kaşifler dışarı çıkacaktı. Kontrol odası doluydu şimdi. Hem öylece giremezdi ya oraya. Madenci bölümündeydi. Kontrol bölümüne öylece geçemezdi. Ama güvenlikçi forması giyerse rahatlıkla geçebilirdi. Burada çalışan herkes açık mavi tulum giyerdi. İnsanları ayıran giydikleri çizmelerdi. Eğer güvenlikçilerin siyah çizmesini giyerse, rahatlıkla istediği yere geçebilirdi. Çünkü o kadar çok insan vardı ki burada herkes herkesi tanımazdı zaten. Ama nasıl alacaktı siyah çizmeleri? Kendi çizmelerini bile anca eskiyince değiştiriyordu. Kendini zorluyordu. Kafasını toparladı. Önündeki bulamaç gibi olan yemeği karıştırmaya devam etti. Gözleri saate kaydı. Yapabilirdi eğer saatleri tutturabilirse çok kolay olcaktı bu iş. Hemen yemekhaneden çıktı. Etrafına bile bakmadan odasını gitti. İçeri girer girmez kapıyı kilitledi. Yatağının tam önünde yere yattı biraz ilerleyip yatağın altına sakladığı bıçağı çıkardı. Bu bıçağı yemekhaneden gizlice uçurmuştu. Bir gün kendini koruması gerekebilir diye. Sonra kalkıp dolaptaki sarı çizmelerini aldı. Madendeki taşların, sivri uçlarının yapabileceği şekilde çizmelerine çizikler attı. Biraz da eskitmeye çalıştı. Dolaptan çantasını aldı. Yırtık çizmeleri çantaya koydu. Saate bakmaya başladı. K1 grubunun çıkışı sadece koridorlarda bulunan ekranlardan yansıtılacaktı. Herzaman olduğu gibi. Ve tabii ki herkes bu yolculuğu mutlulukla izlemek isteyecek hatta küçük çaplı bir kutlama yapacaktı. İşte tam bu teşkalede siyah çizmelere kavuşa bilirdi. Saat 17.20 idi. 17.30 da yayın başlıyacaktı . Odadan çıktı yavaşça ilerledi. Yardım bölümüne geçiş yaptı. Koca koridorda dizilmiş bir sürü kapıdan yedincisine doğru ilerledi. Çok yavaş gidiyordu. Saat 17.25 idi. İnsanlar yavaş yavaş koridora toplanmaya başlımıştı. Yedinci kapıyı açtı.
-Alsam ben geldim
-lamra bir sorun mu var?
-çizmelerimi değiştirmem gerek öldüler artık.
Masada oturan sarışın gözlüklü kadın saate baktı. Tam 17.30 olmadan koridora çıkamazdı çünkü o yardım görevlisiydi ve resmi izinler hariç kendine vakit ayıramazdı. Yayına iki dakika kalmıştı.
-lamra tam bu saatimi buldun?
Sen bırak ben sana yollarım sonra
-olmaz
-niye madem öyle yayından sonra gel.
-ya Alsam yarın sabah gelip alamam. Bu akşamda randevum var. Belki kendi odama bile gitmem anlarsın ya dedi Lamra mahçup bir tavırla.
-kiminle dedi alsam hem sıkkın hem de keyifli bir edayla
-mike
-ah Lamra benim başıma bela mısın yayın başlıyacak ya?
-ben kendim alayım
-yok olmaz depoya giremezsin
-Alsam bana yardım et lütfen sen git yayını izle bende hemen çizmeyi alıp çıkacağım zaten başka ne yapabilirim ki.
Lamra sözlerini bitirince yayının sesleri gelmeye başladı. Kadın iki arada kalmıştı. Sonra çekmeceyi açtı anahtarları çıkarıp lamraya fırlattı.
-hemen çizmeyi alıp çıkacaksın.Anahtarı masanın üstüne, eskileri de buraya bırak. dedi ve telaşla koridora çıktı.
Lamra hemen yan tarafında duran kapıyı anahtarla açtı.
Kocaman depoya açılıyordu. Bu kattaki tüm yardım odalarında bu depoya açılan bir kapı bulunurdu. Hemen siyah bir çizme aldı. Bir tanede sarı çizme alıp hemen çantasına koydu. Sonrada sakince dışarı çıkıp yayını izleyerek odasına geçti. Çizmeleri çantasından çıkarmadı. Hemen sakladı. Çizmeleri almıştı şimdiyse cama ulaşmalıydı...
BÖLÜM SONU...Merhaba arkadaşlar okuduğunuz için teşekkürler. Umarım beğenmişsinizdir. Bu benim uzun zamandır yazmak istediğim bir hikayeydi. Bu yüzden benim için çok kıymetli.Hikayenin kurgusu ya da anlatımım ile ilgili görüşlerinizi yorum olarak yazarsanız sevinirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dünyadan da öte
Fiksi IlmiahÖZGÜRLÜĞÜN hikayesi... Lamra her anlamda iyilik dolu,yardımsever, kendi halinde biraz da naif bir genç kızdır. Onun zamanında dünya mahvolmuş, radyasyonla her yeri sarılmış,yıkık dökük gökdelenlerle dolu bir yerdir. Tüm bu felaketten kurtulmak i...